1998-1999 ADALET YILI AÇIŞ KONUŞMASI Mehmet UYGUN Yargıtay Birinci Başkanı

Hukukla dopdolu ve başarılı olmasını dilediğimiz yargı yılımızı açarken, sizleri saygılarımla selamlıyorum.

Geçen yılda sonsuza uğurladığımız mensuplarımızı rahmetle anıyor, temiz ve aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum. Tüm emeklilerimize de geçmiş hizmetleri için milletimizin şükranlarını ve esen yaşam dileklerimizi yineliyorum.

Anayasamızın dokuzuncu maddesi hükmü ile; yargı yetkisini, yasamanın veya yürütmenin hiçbir ilgilendirmesine gerek görmeden, İLK ELDEN VE DOĞRUDAN DOĞRUYA BİZE TEVDİ EDEN MİLLETİMİZE; yılda bir kez seslenerek geçen yılın hesabını vermek, bu yılın beklentilerini açıklamak için yüksek huzurlarınızdayım. YILDA BİR KEZ SESLENİŞİMİZ sözcüklerinin altını çiziyorum. Çünkü; hakim çok konuşmaz. Bu; aczimizden değil, mesleğin yüksek ilkelerine ve ahlakına olan bağlılığımızdandır. Hakim; GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ deyinceye kadar herkesi dinler, dinlediklerini; hukuk, yasa, vicdan terazisinde tartarak, SON ve KESİN SÖZÜ (HÜKMÜ) söyler. Hakim olamayanlar, onun ilkelerini özümseyemeyenler bunu bilemezler, yapamazlar. Bu nedenledir ki sesimiz, kararlarımız dışında pek az duyulur.

Sağduyulu Türk kamuoyu !.... Lütfen; YARGININ az duyduğunuz sesini; araştırmalara dayalı, hukuki irdelemelerden sonra değerlendiriniz.

İşte, bu konuşma da, pek az duyduğunuz o seslentilerinden biridir.

Mesleğine ömür ve gönül vermiş, şereflerin en yücesine böylece ulaştığına inanmış bir hakim olarak sizlere, son kez sesleniyorum. Hiçbir konu ve konumda, bugün ve yarın, kişisel hiçbir istemim ve beklent im yoktur. Söyleyeceklerimin hepsi; demokrasiye, Atatürkçülüğe, tam bağımsız yargının kesin gerekliliğine inanmış, ulusunu esen görmekten başka hiçbir emeli kalmamış BİR YARGI NEFERİNİN VEDA MESAJI, SON GÖREV SÖYLEMLERİDİR.

ÜLKEMİZ-ULUSUMUZ-CUMHURİYETİMİZ

Coğrafya olarak; çepeçevre alevlerle sarılı, tekin olmayan, çok çetin bir yerdeyiz. Bu konum; senaryolar üretilip, gizli oyunlarla karşımıza çıkılmasına neden olmaktadır. Terör, Boğazlar-Kıbrıs-Ege sorunları, Fransız sözde Ermeni soykırımı iddiaları, hiç yoktan körüklenen mezhep kışkırtıcılıkları, gerici akımlar, ayırımcılıklar...

Bütün bunlara karşı; Atatürk'ün "Yurtta barış, cihanda barış..." ilkesini sürdürmek, tehlikeleri önlemek, uyanık ve güçlü olmak zorundayız. Vatanın bölünmez bütünlüğü, Devletin tekliği, Ulusun birliği-dirliği ve uygarlık yolunda ilerlem esi için tüm olanaklar akıllıca kullanılmalıdır. Cumhuriyetimizin; demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olma vazgeçilmez nitelikleri, kesinlikle korunmalıdır. Bu yönde çaba göstermek, tüm ülke ve ulusseverlerin namus borcudur. Bazı kesimlerde, zaman zaman gördüğümüz namus borcudur. Bazı kesimlerde, zaman zaman gördüğümüz duyarsızlık ve umursamazlık diliyoruz ki, yerini bilinçli sorumluluğa bıraksın. Bu; gelecek kuşaklara olan, kutsal borcumuzdur...

Devletimizin, Anayasamızda sayılan en önemli niteliklerinden birisi olan LAİKLİK; dünya ve devlet işlerinde aklın egemenliğine öncelik vermek, dine ve kutsal değerlerine gölge düşürülmesinin, din adamının devlet yönetmeye kalkışmasının, dine siyaset alanında faaliyet yüklenmesinin önlenmesidir. Tarihimizde yaşadığımız ibret alınacak acı olaylar sonucu, LAİK CUMHURİYET; yönetim ve yaşam biçimimiz ve dünya görütümüz olarak kabul edilmittir.

ADALET-DEMOKRASİ

ADALET; insanca yaşamın ekseni, devlet ve demokrasinin temel dayanağıdır. Adaletsizlik; insanlara büyük acı, yönetimlere mutlak yıkım getirir. Özgürlük, bağımsızlık, onur ve namus duyguları gibi vazgeçilmez tüm değerler, ancak v e ancak bayrakları, hak-adalet rüzgarları ile dalgalanan ülkelerde var olabilir.

Demokratik hukuk devleti; yasama, yürütme ve yargının dengeli görev ayrımına dayanır. Bu dengeler; her kesimden, özgürlük kahramanları diye, saygı ile anacağımız kişilerin acılı, kayıplı, onurlu savaşımları ile elde edilmiştir. Hak ve özgürlükler için, her ne zaman ve nerede olursa olsun, katkıda bulunanlara insanlığın minneti sonsuzdur. Karşı çıkanların ise; tarih önünde vereceği hesap çok zor ve kaçınılmazdır.

YARGI

Demokrasilerin güvencesi ve aykırılıklara DUR!... diyebilen kurumu YARGI'DIR.

TAM BAĞIMSIZ VE YARGIÇLARI TAM GÜVENCELİ....

BÜTÜN İSLEVLERİNİ ETKİN VE EKSİKSİZ YERİNE GETİREBİLEN.... BİR YARGI, demokrasilerin mutlak gereğidir. Bu bağlantı ile çağımız rejim konusunda şu sonuca ulaşmıştır:

Devlet; demokratik olmalı, devlet hukuka bağlı olmalı, devlette hukukun üstünlüğü kesin ve tartışmasız gerçekleşmelidir.

Bu ilkeler ışığında Türk Yargısına baktığımızda:

Tam bağımsız ve yargıçları tam güvenceli bir yargımız var mıdır?... HAYIR-YOKTUR!....

Yargı organımıza işlevlerini etkisiz yerine getirebilme olanakları tanınmış mıdır? .... HAYIR - TANINMAMIŞTIR....

Yargı Bağımsızlığı ve Yargıç Güvencesi:

Bağımsızlığı sağlayıcı düzenlemeler gerçekleştirilmediği için; istemler ve tartışmalar sürmektedir. Şu kesin bilinmelidir ki; bağımsızlık ve güvene; ne yargı, ne de yargıç için istenen ayrıcalık değildir. HAKKIN; eksiksiz, etkisiz, ödünsüz gerçekleştirilmesi için gereklidir.

Bu güvence ve bağımsızlık; yasamaya, yürütmeye, kamuya karşı gerçekleştirilmelidir.

  1. Yasamaya Karşı Bağımsızılık:

Hukukla bağdaşmayan düzenlemeler yapılmamalıdır.

Örneğin ;

Yargı mensuplarının Başbakanlıkta geçici görevlendirilmesine ve seçimlerde siyasi partilerden aday olduktan sonra, mesleğe dönmelerine son verilmelidir. Çünkü bunlar mesleğin; emir almama, tarafsız kalma, güven verici olma ilkeleriyle kesinlikle bağdaşmamaktadır.

Anayasalarımızdaki; aylık ve ödeneklerimizin bağımsızlık ve güvence ilkelerine göre AYRI KANUNLA düzenleneceği hükümlerine rağmen, Yasama, konuyu bugüne kadar gündeme bile getirmemiş, böylece; ANAYASA HÜKÜMLERİ İHMAL EDİLEGELMİŞTİR. Bunun sonucu olarak da; çok üzülerek söylüyorum ki, hak dağıtma görevlisi hakim, maişet hakkını vermeyenlere karşı, hak arayan durumuna düşürülmüştür. Bilinmelidir ki; vicdanı ile cüzdanı arasına sıkışan hakimin kararının tam ve en sağlıklı olacağını düşünmek, insan aklına ve doğasına ters düşer. Yargının gereksinimlerini yerine getirmeyip onu sarsanlar; altında her şeyin kalacağı adalet çatısının çöküşünün, devletin görüşünün, tek sorumlusu olacaklarını bilmelidirler. Bunun hesabını tarihe, insanlığa ve vicdanlarına asla veremezler....

  • b- Yürütmeye Karşı Bağımsızlık:
  • YARGI GÖREVİNİN EN ÖNEMLİ YÖNLERİNDEN BİRİSİ DE, SİYASİ OLAY VE İŞLEMLERE KARŞI, HUKUKU SÖYLEYECEK KUVVET OLABİLMESİDİR. Bütün ihtilalleri önlemekle görevli ve yetkili yargıya, bu nedenledir ki; İKTİDARLARCA veya batka GÜÇ SAHİ PLERİNCE sıcak bakılmaz ve sevimli görülmez. Ama; ne zamanki güçlerini kaybeder, hak arama durumunda kalırlar, işte o zaman, "BAĞIMSIZ YARGI!", "GÜVENCELİ HAKİM!" feryadı ile yargıdan esirgediklerine, kıskançlıklarına hayıflanır ama; o zamanı, o fırsa tı çoktan kaçırmışlardır. İKTİDARDA İKEN HUKUKA SİYASETİ SOKMAK YERİNE; HUKUKU SİYASETE EGEMEN KILMAK ERDEMİNİ GÖSTEREN SİYASİLER, TARİHİN EBEDİ SAYGISINA LAYIK OLACAKLAR VE HEP BÖYLE KALACAKLARDIR... NE MUTLU ONLARA !. ..

    AKSİ; TARİHTE ÇOK YAŞANDI, İNSANLAR ISTIRAP ÇEKTİ, HAKLAR ÇİĞNENDİ, BU OLUMSUZLUKLARDAN KENDİLERİ DE FAZLASI İLE PAY ALDILAR. DİLERİZ Kİ; GEÇMİŞTEN DERS ALINSIN, İNSANLIK, BİR DAHA BUNLARI YAŞAMASIN.

    Bu bağlamda yargımız için diyoruz ki;

  • Ayrıca; mensubu oldukları yüksek mahkemeyi, kendilerini bu göreve layık gören meslektaşlarını ve mesleğin gereksinimlerini, kurul üyelerinin yer yer görmezlikten geldiklerine ilişkin, yargı çevrelerindeki egemen görüş, zaman zaman üzüntü ile ifade edilmektedir. Kurulda görev alan ve alacak olan seçkin meslektaşlarıma saygı ile hatırlatır, aktarırım.
  • Bu hususların tümünü ve benzerlerini, gerekçelerini içeren raporlarımız ve kanun tasarısı hazırlıklarımız halinde, yıl içinde ilgili mercilere sunmuş bulunmamıza rağmen, hiçbir ses çıkmamış hiçbir yanıt alınmamıştır.

    1. Kamuya karşı bağımsızlık

    Demokrasilerin ve yargılamanın açıklık (aleniyet) ilkesi gereği; bireylerin öğrenme-bilme özgürlüğü; basının da bunu sağlama ve yardımcı olma görevi vardır. Basın bu nedenle dördüncü kuvvettir. Unutulmamalıdır ki; demokrasiler ö zgürlüklerin koşullarını belirlemiş, sınırlarını çizmiştir. Hiçbir özgürlük başka özgürlüklerin yok edilmesinde kullanılamaz. Olayları izleyip olduğu gibi aktarmak, sağlıklı yorum yapmak, basının görev ilkesidir. Halkın sesi basın; siyasal-ekonomik paylaşımdan kaynaklanan çekişmelerin aracı edilmekten sakınılmalı, iddia - hüküm - savunma yada yasama-yürütme görevlisi olma gibi yönelimlerden kaçınmalı ve her alan sahiplerine bırakılarak, demokratik rejimin, kurallarına uygun işleyişine katkıda bulunulmalıdır.

    Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde ve Anayasamızda yer alan "kesin hükümle saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz" evrensel hukuk kuralı gereği; Anayasamızda ve Basın Kanununda; aleni duruşmada okununcaya kadar belgelerin yayınlanmayacağı; hüküm kesinleşinceye kadar da mahkeme kararı için görüş açıklanmayacağı ve yayımlanmayacağı belirtilmiş ve yayın ilkeleri de, ilgili Yasalarında ayrıntılarıyla saptanmış tır. Buna karşın; kamuya açıklanan gizli hazırlık soruşturması ifade ve belgeleri... Hükmün kesinleşmesini beklemek bir yana; olayın ardı sıra geliştirilmiş senaryolar biçiminde ve infaz boyutundaki yayınlar, bu özgürlüğün hukuka aykırı kullanımlarıdır. B eğenmediği yargı kararlarını; gösterirler, protestolar, ayıplamalar ve hakaret boyutuna varan sataşmalarla doldurarak; beğendiklerini de övgülerle, kutlamalarla süsleyerek kamuyu yönlendirm ek, hukuka gölge düşürür, hakka zarar verir. Böyle; yerinde olmayan davranışlarla yargının iç sükuneti bozulursa ve ona olan güven sarsılırsa, doğacak kaos, toplum için felakettir. Çöken ad alet çatısının altında kalmayacak hiçbir değer söz konusu değildir. Onun sağlıklı varlığı, toplumun temel güvencesidir.

    Hüküm; ancak kesinlettikten sonra, bilimsel, hukuki ve art dütünceden uzak olarak elettirilmelidir.

    Demek istemiyoruz ki; tüm yargı mensupları istisnasız, sütten çıkmış ak kaşıktır. Hayır !... Her kesimde olduğu gibi mesleğimize yakışmayanlar, görev suçu işleyenler olmuştur ve olacaktır da. Bunlar ortaya çıkarıldığında, yöntemine uygun olarak, yasal gereği yapılır. Şu iyi bilinmelidir ki, yargıçlar ne hata işlemezdirler, ne de suç işleme veya kötü davranı şta bulunma ayrıcalığına sahiptirler. Aksine; daha titiz olmakla yükümlüdürler. Zira; yasal sorumluluğa ek olarak, vicdani sorumluluk da görev gereği onlara yüklenmiştir. Onların aykırılıkl arını; yasa korumadığı gibi, vicdanları da kendilerini ebediyen ıstıraba mahpus ve mahkum eder...

    Çünkü; onlara emanet edilen HAK:

    HAKİM İSE:

    Bu yüce değeri dağıtmanın yeminli görevlisidir. Veyl!... Bu görevde sapma gösterenlere....

    Ne mutlu ! ... Tekmil nitelikleriyle hakim olabilen bu mesleğin seçkin, vefalı ve cefakar mensuplarına.

    Yargının İşlevlerini Etkin ve Eksiksiz Yerine Getirmesi Sorunu

    Toplumun düzeni, kişilerin esenliği, yönetimlerin başarısı yargının işleviyle doğru orantılıdır. Buna göre:

    ÖNEMLİ BAZI SORUNLAR

  • 1997 yılında Yargıtay'da 404.417 dosya gelmiş, yerel mahkemelerde ceza - hukuk toplam 3.655.284 davaya bakılmış ve savcılıklarda 2.293.547 hazırlık evrakı işlem görmüştür. Bu yükü azaltmanın yakın çarelerinden birkaçı...
  • Örneklersek; saldırgan sarhoşlukta 180.000 lira; namus, şöhret vakar ve haysiyete taarruzda - hakarette 1.670.000 lira olan komik para cezası ve benzeri niceleri, düzeni bozucu, yargıyı küçümsetici, "...-BU PARAYI ÖDERİM, SÖVMEYEDE DEVAM EDERİM" biçimindeki durumları ortaya çıkarmakta ve toplumu incitmektedir.

    Bunlara karşın; etiketsiz helva satan bakkala 1.220.000.000 lira.... Ormana 4 km uzaklıktaki tarlasında anız yakan köylüye en az 1 yıl hapis cezası ayrıca 3.050.000.000 lira para cezası verilmesi, büyük yakınmalara neden olmaktadır. Yasamanın gidermesi gereken bu çarpıklıkların hesabı, hiç ilgisi yokken; "BÖYLE ADALET Mİ OLUR ?" yakınmaları ile yargıdan sorulmaktadır. Sıkıntıları giderici yasaları ulus ve yargı tez elden beklemektedir.

  • TÜRK MEDENİ KANUNU TASARISI; öğreti ve uygulamanın katılımları ile OLGUN BİR AŞAMAYA ULAŞTIRILMIŞTIR. Hukuk Dairelerimiz ve Hukuk Genel Kurulumuz son incele mesinde tasarıyı genelde yerinde bulmuş, değişiklik önerilerini de rapor halinde sunmuttur.
  • İki örnek vereceğim:

    Örnek bir - TASARININ 251/2. MADDESİNE GÖRE; UYUŞTURUCU HER YERDE RAHATÇA İÇİLEBİLECEK, YAKALANAN KİMSE "... BEN TEDAVİ OLMAK İSTİYORUM..." DEYİNCE, KOVUŞTURULA MAYACAK, YANİ; KARAKOLA GÖTÜRÜLÜP İFADESİ BİLE ALINAMAYACAKTIR. BÖYLECE, TÜRKİYE UYUŞTURUCU KULLANANLARIN SERBESET BÖLGESİ HALİNE GELECEK, bu da satıcısını, taşıyıcısını, ihracat cısını ve ithalatcçısını iştahlandırıp coşturacak, düşününüz o zaman dünya bize hangi gözle bakacak, ülkemiz ve gençliğimiz ne hale düşürülmüş olacaktır ?....

    Bu nasıl hukukta yeniliktir?.... İleriliktir?.... Nasıl toplum korumaktır?.... Bu maddenin gerekçesinde, mağdursuz suç olduğu için sadece tedavi önlemi getirildiği belirtilmektedir. HAYIR ! Bu suç mağdursuz değildir. Mağduru; kör, sağır , sakat ve akıl malulü olarak doğacak nesilleri ile; tüm toplumdur.

    Örnek iki- Anayasamızın İNKILAP KANUNLARI dediği, rejim açısından önlemleri nedeniyle Anayasaya aykırılığı ileri sürülemeyen ŞAPKA - TÜRK HARFLERİ - GİYİLMESİ YASAK KİSVELER’e ilitkin suçlar, ÖNÖDEME KAPSAMINA ALINMAKTADIR. YANİ; BUGÜN İÇİN 20.900.000 LİRAYI ÖDEYEN KİMSE, BU SUÇLARDAN KAÇINI, KAÇ DEFA İŞLERSE İŞLESİN, HAKKINDA DAVA AÇILAMAYAC AK, CUMHURİYET SAVCILARI HEP TAKİPSİZLİK KARARLARI VERMEK ZORUNDA KALACAKLARDIR. Anayasamızın başlangıç hükümleriyle ve Atatürk devrimlerinin korunması göreviyle, böyle bir yasa hükmü kesin bağdaştırılamaz.

    Bu örnekler, Yargıtay'ımızın saptadığı, onlarca aksaklıktan sadece ikisidir.

    Sayın parlamenterler !... Tasarının bu haliyle yasalaşmasına engel olmanızı...

    Sayın Cumhurbaşkanım !... Bu kanun böylece huzurunuza gelirse veto etmenizi...

    40 yılını Türk Ceza hukuku uygulamasına adamış, 12 yıl Yargıtay ceza Genel Kuruluna Başkanlık etmiş bir ceza hakimi olarak, esirgemeyeceğiniz dikkatlerinize sunmayı, kaçınılmaz görev sayıyorum.

    Yargıtay'ın tasarıya ilişkin görüş bildirmesini; tasarıyı hazırlayan komisyonun üyesi bir sayın profesör, İHSASI REY (Oy açıklaması) - RED SEBEBİ (Hakimin davaya bakamaması nedeni) olarak niteleyip kamuya duyurdu. OLAYSAL VE KİŞİSEL OLM AYAN - YASA METNİNE İLİŞKİN - NESNEL - GENEL - HUKUKSAL görüşleri, düşünce açıklama hürriyetini yok sayarcasına, bu biçimde değerlendirmeyi, Yasamanın ve hukuk kamuoyununu takdirlerine bırakıyoruz. Cumhuriyetimizin kuruluşundan beri, Yargıtay'ımızın yaptığı bu tür, hukukumuza katkı sağlayıcı çalışmalarımızı ödev sayıyor ve sürdüreceğimizi de belirtiyoruz.

    Önemli şu konuyu da vurgulamadan geçemeyeceğim. Türk Dili, yabancı sözcüklerin istilası tehlikesi ile karşı karşıyadır. İş işten geçmeden Fransız'ların yaptığı gibi yasal koruma getirilmelidir. Çünkü dil; eğitim-öğretimin, bilimin, hukukun ve ulus olmanın başat öğelerindendir.

    Beni bağışlayınız, mesleğim adına, son görevlerimden biri olarak şu açıklamayı yapmaya, kendimi mevbur hissettim.

    Mali olanaklar açısından özel sektör çalışanlarıyla karşılaştırılmamız zaten imkan dışı bir duruma gelmiştir.

    Vereceğim örneklerle, kamu kesimi ödemelerindeki çarpıklıkları vurgulayacağım. Hiç kimse, ya da herhangi görevle nitelik karşılaştırması yapmak veya başkalarına karşı kıskançlık duymak bize yakışmaz. Örnekler sadece, görevimizin niteliğine uygun hakkımızı, esirgendiğini sergilemek içindir. Temmuz 1998'de bir yüksek mahkeme üyesine 268 milyon maaş verilirken; başka kurumdan aldığı emeklilik maaşının tamamı artı, 410 milyon görevdeki milletvekiline değil, EMEKLİSİNE... Dul eşine de 310 milyon verilmektedir. İsimlerini saymayacağım, kamuda ayda 1,5-1,8 ve 3,5 milyar alanlar vardır. Yani; onlara, her ay bir yüksek mahkeme üyesinin onüç katı ödeme yapılmaktadır. 1997 y ılında Yunanistan'da kişi başına düşen aylık ortalama milli gelir 940 $, Yüksek Mahkeme Üyelerimizin Temmuz 1998 maaşı 930 $ karşılığı Türk Lirasıdır. Rakamsal bu acı gerçekleri sergileyip vurguladıktan sonra herhangi yorum yapmıyorum. Yorumu, yapması gerekenlere bırakıyorum !... Böylece; eşit üç güçten yargıyı, her yönden olanaksızlıklarla baş başa bırakmak, neredeyse onu dı şlamak, ne yasamaya ve yürütmeye onurdur, ne de Türk Yargısına revadır...

    Çok sayıdaki kanun ve K.H.K. ile, bazı sözleşmeliye ilk ödenen miktar, kadrolununkinden daha fazla olduğu halde, fazla alanlara ayrıca ikramiye adı altında yeniden yüklüce ödemeler yapılmaktadır. Bu ikramiyelerin sayısını ve oranlarıın belirlemenin o kuruluşlara bırakılması da dikkatlerden kaçırılmamalıdır. Başkanlığın ve Maliye Bakanlığının yüksek malumları olduğu için örnek vermeye bile gerek yok sanıyorum. Bizim bilmediğimiz, duymadığımız nicelerini, doğaldır ki onlar bilmektedirler.

    Görülüyor ki; mesleğine yıllarını veren hakimden, savcıdan, bilim adamından esirgenen olanaklar; kayıt dışı ekonomi gibi; yaratılan, bordro dışı AYRICALIKLI kamu ç alışanlarına, hemen verilmektedir. BU, NE ADALETLİ BİR DAĞITIM, NE DE HAKÇA BİR PAYLAŞIMDIR!... Bu çarpıklık neler getirir, neler götürür takdiri ve vebali, ilgililere aittir.

    Hangi adla, ne maksatla olursa olsun yüklü biçimde sunulabilecek bütün yarar ve çıkarlara sırt çevirebilen, yüreğinde korkuya yer vermeyen yargıç ve savcıların; GÖREVDE; hiçbir yerde çalışmamak koşuluyla EMEKLİLİKTE, geçim kaygısı çekmemeleri çok önemlidir. Yargının, hürriyetlere ve mülkiyetlere hükmetme gibi; çok nazik ve pek etkin yetkisi gö zetilerek; dışa karşı koruyucu, toplumun ona, onun kendine güvenini artırıcı bütün önlemler alınmalıdır.

    Yeni bir yıl için cübbelerini giyen aziz meslektaşlarım sizlere sesleniyorum !... Birbirine aykırı çıkarları dengeleyecek, diğerini yok etmek isteyen ihtirasları dizginleyecek sizlersiniz... Adalet terazisini namus ve vicdan diye kenetl enen ellerinizle, yalnız ve yalnız HAK'kın gerçekleştirilmesi için tuttuğunuzu asla unutmayınız... Çıktığınız kürsülerin kutsallığı, onuru ve yüceliği önünde saygı ile eğilmemek ne mümkün!...

    Alnınız ak, yüreğiniz sıcak, hükmünüz berrak, adaletiniz tam olsun. Ülkem ve ulusum adına hepinize başarılar diliyor, sevgilerimle kucaklıyorum...

    Seçkin konuklar,

    Yargıtay'daki vefakar çalışma arkadaşlarım,

    Acı değilse de, oldukça buruk içerikli konuşmamı noktalarken, diliyor ve diyorum ki:

    Belirtmeye çalıştığımız sorunların tümü, önümüzdeki yıllarda çözümlenmiş olsun...

    Benden sonra gelenlerin bunları söylemesine gerek kalmasın...

    Yargımız; ebedi özlem adaletin onurlu görevlisi olmayı sürdürsün... Sonsuza dek ülkemiz aydınlık, ulusumuz mutlu, Cumhuriyetimiz güçlü kalsın...

    Adli yargımız ve Yargıtay'ımızı adına sizlere en içten saygılarımı sunuyor ve tekrar tekrar selamlıyorum...

                                                      Önsöz / İnternet ve Hukuk Hukuk Rehberi  /   Hukuk Siteleri /Çıldır Adliyesi  Katkıda Bulunanlar
                                         Hukuk ve edebiyat Ceza Hukuku  /  Özel Hukuk  /  Programlar   Yargı Haberleri  / İnternetdeki Hukukcular
                                                                                                            HABERLEŞME   MERHABA    ANA SAYFA