KÜTAHYA VE ÇİNİCİLİK

 

1-KÜTAHYA VE ÇİNİCİLİK:

Kütahya’ nın sembolü olan ve onu bütün dünyaya tanıtan çinicilik, önemli bir sanat kolu olmanın yanı sıra, Kütahya’ da aynı zamanda bir geçim kapısıdır. Geçmişi Friglere kadar uzanan seramik yapımı zaman içinde sürekli gelişme göstermiştir.

Kütahya' da seramik sanatı 14.yy. 'ın son yarısında kırmızı hamurlu malzeme ile başlamıştır. Motifleri ve renkleri o dönemin İznik çinileri ile benzerlik göstermektedir. Bu ilk örneklerde kobalt mavisi, manganez moru, firuze ve siyah renkler kullanılmıştır. Renkler İznik işlerine nazaran daha koyu tonlardadır ve bu özelliği ile Anadolu Selçuklu çinileri ile benzerlik gösterirler. Kırmızı hamurlu seramiklerden mavi-beyaz imalata geçiş Kütahya' da İznik ile aynı zamana ve 15. yy. ortalarına rastlar. Kırmızı hamur yerine beyaz, sert hamurlu porselene benzer mavi-beyaz seramiklerle yepyeni, şahane bir üslup başlar. Kütahya çiniciliğinin 16 ve 17.yy.' daki durumu, hakkında teferruatlı bir bilgimiz yoktur.

16.yy. 'ın son yarısında İznik çiniciliği canlı ve parlak renklerle gelişen en son ve en parlak devrine ulaşmıştır. 17 .yy .da Kütahya çiniciliği hakkında, kendisi de Kütahya' lı olan Evliya Çelebi bilgi vermektedir. Kütahya çinilerinden bahsederken; kase ve fincanı ve günagün (türlü türlü) maşraba ve güzeleri (çömlekleri) ve çanak ve tabakları bir diyara mahsus değildir (benzeri görülmemiştir). İznik 'te çini sanatının tamamen kaybolduğu 18.yy.da Kütahya atölyeleri İznik' in aradan çekilmesi ile hız kazanarak kuvvetli bir üslupla serbest fırça işi, çok sevimli modern anlayışlı yepyeni bir seramik sanatı geliştirmişlerdir.

Sert beyaz hamurlu, sır altı tekniğinde yapılan bu seramikler, fincan, sarf, kase, hokka ve matara kapaklı ibrik, kulplu ve kulpsuz kupa, gülabdan, kandil, sürahi, buhurdanlık, limonluk, süs topuzları ve tabaklar gibi küçük boy zarif seramikler, serbest ve hafif fırça süslemeleri ile klasik seramiklerden farklı mahalli bir sanat karakteri taşırlar. Bunlar damavi, kırmızı, sarı, mor, yeşil, eflatun, lacivert renklerle küçük çiçekler, bitki motifleri, yapraklar, sarmaşıklar, damlalar ve madalyonlardan ibaret bir süsleme görülür bunun yanında kuş balık ve mahalli kıyafette insan figürleri kullanılmıştır. Ancak 18.yy. ikinci yarısında renkler ve motifler ve şekil bakımından Kütahya çinilerinin kalitesi bozulmuştur. Bu kötü gidiş uzun süre devam etmiştir. 1905' de Kütahya' da vali (mutassarruf) olan ve çini süslemeli kagir hükümet konağını yaptıran Giritli Fuat Paşa, daha sonra merkeze gönderdiği bir raporda şunları yazmıştır; "Kütahya' da üç asır evvel üç yüzü mütecaviz (aşkın) çini imalathanesi varmış. 1795 tarihinde imalathanelerin sayısı yüze inmiş. 1902 senelerine doğru Hafız Emin ve Hacı Minasyon Efendilerin imalathaneleri de kapanmıştır. II.Dünya Harbi esnasında ihtiyaç karşısında Kütahya çiniciliği bir defa daha canlanmış olup, bu gün de gelişimi sürdürmektedir. İznik çiniciliği ise tamamen ölmüştür. Ancak İznik' te kurulan Çinicilik Fakültesi sayesinde yeniden canlandırılmasına çalışılmaktadır.

Kütahya' da ise Endüstri Meslek Lisesi çinicilik bölümüne ilaveten bir "Seramik Yüksek Okulu" nun açılmış olması olumlu bir gelişmedir. Bu konuda Ressam Ahmet Yakuboğlu Bey' in ifadeleri adeta çiniciliğimizin fotoğrafını çekmektedir. "Çinicilik asıl milli ve manevi sanatımızdır. En garip devrinde dahi adeta milli bir dava gibi vazgeçilmemiş ve üzerinde sebatla, feragatla çalışılmış, Kütahya' nın bugün dünya çapında bir sembolü olmuştur. Bu işte ressamlardan, tezyinatçılardan bir ordu, zevkle ve hevesle kendini bu işe adamıştır. Güzel sayfalar, vitrinler, birbiri peşi sıra caddeli adeta ışıltılı bir cennet döndürmektedir. Hususi atölyelerde hem istidatlı gençler yetişmekte, hem de güzel zevkli, zengin renklerle çiniden, kıymetli eserler meydana getirilmektedir. Bunun yanında, yıllarca hasreti çekilmiş birde "Porselen Sanayi" doğmuştur. İçeriden dışarıdan Iüzümsuzluğu gösterilen menfi gayretlere rağmen, bu estetiğe yönelik iş kolu da olan özel teşebbüsün zaferi ile Kütahya' ya kazandırılmıştır. Esasen burada bir "Nakkaşlar Ordusu'' her daim temel unsur olarak bu işleri göğüslemeye amade bulunmuştur. Yeter ki onların huzurla çalışabileceği zemin hazırlansın... Önlerine düşen iş sahibiyle san'atkarının aralarındaki birbirine muhabbet saygının baharına samyeli dokunmasın.'' Bu görüşlere ve bu dileğe harfiyen katılmamak mümkün mü? Kütahya çinileri bugün dalga dalga tüm dünyaya yayılıyor.. İstanbul' un kapalı çarşısından Akdeniz sahillerinin hediyelik eşya satan dükkanlarına, oradan Nevşehir' e, Kapadokya' ya kadar her yerde yurdumuzu ziyarete gelen turistlere pırıl pırıl, gülen bir çehre ile gülümsüyor, "Hoşgeldiniz" diyor. Sonra turistin çantasında bizleri temsil etmeye devam etmek üzere yola çıkıyor. Bizim el emeğimiz, göz nurumuz, gururumuz, uğurumuz olarak...

Günümüzde yurdumuzun ihraç malları arasında yer alan, desen ve renk zenginliği kazanan çiniciliğimiz, bilhassa 1980' li yıllardan itibaren önemli bir gelişme göstermiştir. Günümüzde küçüklü büyüklü beş yüze yakın atölyede üretilen çiniler Türkiye ve dünyada bir çok evi süslemekte, yeni yapılan camii ve mescidler Kütahya çinileriyle güzelliğine güzellik katmaktadır. Çini sanatımızın gelişip yaygınlaşarak devam ettirilmesi, yerli yabancı birçok insanın takdirini kazanmaktadır.Bunlardan birinin N.Nur Avlupınar' ın görüşlerini aktarırsak söylemek istediğimiz daha iyi anlaşılacaktır.

"Asırlar boyu çeşitli devirlerin farklı zevk ve üslup uygulamalarıyla değişen... Türklerin İslamiyeti kabulü ile erişilmesi zor bir zirveye ulaşan çini sanatımız, devlet çapındaki gerileyiş ve duraklayışa paralel olarak iniş ve çıkışlar arz etse de, o günleri geride bırakmış ve akıp gelmişlerdir. Atalar yadigarı bu milli, tarihi malzemeyi şerefle yaşatan hatta bayraktarlık yapan Kütahya; taşıdığı yükün ağırlığını müdrik görünüyor. Bir "irfani gelenek" halinde sürüp gidecek olan Kütahya çinciliği, dileriz yeni nice usta sanatkara ilham verip, mektep olacak gayreti de gösterir. Hem gösterecektir de... Çünkü kaynağı aşk olan topraklar, daima bereketlidir; meyveleri de boldur." Kütahya çinciliği, geçmişiyle, bugünüyle başlı başına bir araştırma konusu olacak genişliktedir. Dileriz böyle bir çalışma yapılır.

 

2-EL İŞLEMECİLİĞİ:

Eskiden beri sürdürülen el işlemeciliği yöre kadınlarının hünerlerini, zevklerini yansıtır. Günümüzde Kütahya Müzesinde sergilenen peşkirler, uçkurlar, danaler (yemeni), çevreler, para, tütün ve saat keseleri, bunların özgün örnekleridir. Keseler pembe başta olmak üzere sarı, yeşil, al ve ak işlemelidir. Çevre, aba, arabiye, kaftan, kavuk gibi eşyalarda altın ve gümüş ipliklerle çeşitli motifler işlenmiştir. Bugün yok olma tehlikesi yaşayan sanatımızın bu bölümünün canlandırılması gereklidir.

 

3-OYA İŞLEMECİLİĞİ:

Çeşitli renklerde ipliklerin işlenilmesi ile meydana gelen oyalar harikulade bir renk ve biçim manzumesi oluştururlar. Kınalı eller, büyük bir zevk ve özençle adeta tabiatın bütün çiçeklerini toparlamışlar, oya haline getirip dane kenarlarına işlemiş ve çiçekten bir taç gibi özenle başlarına koymuşlardır.Cinslerine göre isim alırlar ki bu isimlerin her biri pek çok manalar ifade eder. Kütahya yöresinde kadınlarımız ve genç kızlarımız tarafından bilinen ve halen yaşatılan 300' ü aşkın oya çeşidi vardır ve bu sayı günden güne artmaya devam etmektedir . Kütahya' da düğünlerde, bayramlarda çeşitli törenlerde elbiseye uygun oyalı örtünmek yaygındır. Renk renk, çeşit çeşit oyalarla süslü büyükçe bir ''dane'' kolleksiyonu, her genç kızın çeyizinin ayrılmaz bir parçası olup, bunlar akvaryuma benzer camdan kutularda saklanırlar. Üç yüzden fazla çeşidi olan oyaların isimleri oldukça ilginçtir. Bunlardan birkaç örnek verelim: Şafak Yıldızı, Hanım Kirpiği, Yar Yara Küstü Yar Ardına Düştü, Al Atlas, Kiremit Sattıran, Mecnun Yuvası, Küçük Hanım, Meclis Kuruldu, Cimcik Oyası, Gülhatmi, Gümüş Gerdan, Süheyla Güzeli, Yahya Paşa, Çam Pülçeği gibi...

 

4-ELMAS İŞLEMECİLİĞİ:

Kütahya' da ziynet eşyalarına büyük önem verilir. Altın, pırlanta, gümüş yanında özellikle elmas takılar çok rağbet görür. Kütahya, Türkiye' de elmas işlemeciliğinin yapıldığı tek merkezdir.

İlimizde faaliyet gösteren Şapçılar Sarrafiye tabiatta bilinen en sert maddeye mükemmel bir şekil ve güzellik vermeye çalışan Türkiye 'de sahasında tek firma olma özelliği taşımaktadır. Elmas işlemeciliği başlı başına bir sanayi dalı olmuştur günümüzde. Şapçılar Sarrafiye elması mücevher yapma işiyle ilgileniyor. Elmas işlemeciliğinin kendi içinde bölümleri vardır. Bu alt bölümler şunlardır:

Mıhlama, Sedefkarlık, Minecilik El kalemi, Krapanyacılık, Ajurculuk, Foya çakmacılık, Cilacılık, Kumla eskitme, Kalibrecilik, Kalıpçılık. Şimdilerde bit pazarı olarak faaliyet gösteren Küçük bedesten, Osmanlı döneminde ağır elbise ve elmas işlemeciliğinin merkezi durumundaydı. Buradan İmparatorluğun her yerine dağıtım yapılırdı. Şu anda Kütahya' da bu işle yalnızca Şapçılar Sarrafiye meşgul olmaktadır. Bu ata sanatımızın korunması ve yaşatılması gerekmektedir.

 

KÜTAHYA SAYFASINA GERİ DÖNÜŞ