Kitap:    Uçurum İnsanları

Yazarı:    Jack LONDON

Türü:     DENEME

Çeviren:    Zeyyat Özalpsan

Yayınevi:    Ararat Yayınevi

Yazarın tanıtımı:   (John Griffit LONDON,Jack-denir)Amerikalı yazar(1876-1916) Fakir bir ailenin çocuğuydu. Bu sebeple türlü işlere girdi çıktı. Hayatının bir bölümünü serseri olarak yaşadı(ki bence onu Jack London yapan da budur). En tanınmış romanı vahşete çağrıdır. Ama tek bir kitap değildir,hemen ardından Beyaz Dişi okumanız gerekir.Fakat bu,keyif verici bir mecburiyettir. Çoban'a sorarsanız "GÜNIŞIĞI" adlı romanı da vahşete çağrı kadar güzeldir ve Nobel ödülü almalıdır.

    İlk olarak kitap nedir nasıldır bir açıklıyayım:

    LONDON(sanırım ailesi de uzun süre İngiltere'de bu ızdırabı çektiği için),1900 yılları İngiltere'sini, hali vakti yerinde bir Amerikalı gözüyle anlatıp,bolcana eleştiriyor. Herkesin imrendiği,süper güç,üzerinde güneş batmayan imparatorluk İngiltere'nin içler acısı halini öğreniyoruz bu kitapta.

    Onun duydukları o kadar inanılmaz ki,partal kıyafetler alıp fakir insanların arasına karışıp duyduklarının doğru olup olmadığını kendi gözleriyle görmek istiyor.Ve tabii ki istediğini rahatlıkla görüyor.Çünkü o dönemde kişilerin gelir düzeyleri arasındaki uçurum öyle derin ve zenginlerin sayısı öyle az ki;sokaklardan dolup taşan fakirler,açlar ordusunu görmemek imkansız.

    LONDON'ın bu kitapta bize anlattıkları,Amerika'nın nasıl İngiltere'yi bir çok alanda geçtiği sorusunu da cevaplıyor.

    Bu kitap açlık,sefalet; deneme olmasına rağmen edebi sanatları da ustaca kullanarak, çok iyi anlatıyor.Zaten uçurum insanları'nın yazılış tarihi ile vahşete çağrının yazılış tarihi aynı(1903)Yani LONDON'ın maharetinin dorukta olduğu dönem...

Çoban'ın aklına takılanlar:

    1-     LONDON bir keresinde okurken okuyanın bile kendini kirli hissedeceği kadar  çok kirleniyor.Mutlaka iyice bir temizlenmesi gerektiğini düşünüyor.Bu amaca uygun olarak da oteline gelip partallarını çıkarınca hemen bir TÜRK HAMAMINA gidiyor  !!!

    Hah,hah! Yani günümüzün gelişmiş toplumlarının insanlarının kafasında şöyle bir düşünce var: "Çok kirlenince Türk Hamamına gitmek gerekir" ya da...

"Ne kadar kirlenirsen kirlen,Türk hamamına gidersen tertemiz olursun" ve de

"Türkler vahşi(!) ama temizdir"

    Peki dostlarım,onların kafasındaki düşünce bu ise size sorar bu çoban,'kirli bir insan,temiz bir insan hakkında ne düşünür' diye.Cevabı basit: ondan nefret eder.

    Ne olursa olsun, iyice bir temizlenmek olgusunun karşılığının Türk hamamı kelimesinde vücut bulması koltuklarımı kabarttı.                     :)

   2-    LONDON bu kitapta İngiltere'yi öylesi yerip,Amerikayı da karşılığında kafi miktarda öyle övüyor ki,insan bunun Amerika'nın İngiltere'ye oynadığı bir oyun olduğunu düşünüyor.İngiltere'nin hemen hemen tüm kurumları,kusursuz bir eleştiri ve iyi bir edebiyatla yerin dibine geçiriliyor. Ancak sözkonusu ülkenin, bu roman sayesinde gözünü açtığı da kuvvetli inandırıcılığı olan bir gerçek galiba. Bunca eleştiriden sonra bugün hali hazırda işgal ettiği konumunu elde etmiş. Lakin o vaziyetteki bir ülke bu eleştirilere kulak asmamış olsaydı,belki de İngilizler o çok iyi becerdikleri uşaklık mesleğinden başka bir iş yapamayacaklardı.(Bu bir yergi değildir!)

   3-Bu kitaptan Türkiye'nin daha iyiye gidebilmesi için çıkarılabilecek bir sürü ders var.Ama uygulama derseniz,zor gibi görünüyor.

    4-Böyle bir kitabı okuyup da eleştirinin(iyi eleştirinin) bir milletin yazgısını nasıl iyi yönde değiştirebildiğini de görünce,acaba gece yarısı expresi gibi filmlere ve Türklere yöneltilen diğer eleştirilere fazla sert tepki mi gösteriyoruz diyorum.

Anlatım güzel,dil (genelde)basit,kitap kolay bulunuyor:+5

London faktörü:+5

Deneme olduğu için sürükleyicilik ve okuma zevki sayılar ve isimlerle sık sık bölünüyor(ki bence en önemlisi okuma zevkidir...)  :-3

KİTABIMIZIN NOTU:  +7

ANA SAYFAYA DÖNÜŞ BURADAN