N S - Periyodu Olmayan Periyodik Dergi

(...)

LXIV

Din adamı İsviçreli'yle konuşmaya dalmıştı. Colin konuşmanın bitmesini bekledikten sonra yaklaştı. Ayaklarının altındaki yeri bile görmüyordu artık ve her keresinde tökezleniyordu. Gözleri, düğün gecesi yatağın üstündeki Chloe’ye bakıyordu, duru rengi, koyu saçları, dik burnu, biraz çıkık alnı, yuvarlağa kaçan uzun ve yumuşak yüzü, onu evren dışı bırakan kapalı gözkapakları.

- Cenaze için mi geldiniz? Dedi din adamı.

- Chloe öldü, dedi Colin

Kendini işitti “Chloe öldü” derken ve inanamadı.

- Biliyorum, dedi din adamı. Ne kadar harcamak niyetindesiniz?Şüphesiz iyi bir tören istersiniz?

- Evet, dedi Colin.

- İki bin dublözona çok esaslı bir şey yapabilirim sizin için, dedi din adamı. Daha pahalısı da var…

- Yalnız yirmi dublözonum var, dedi Colin. Belki otuz ya da kırk da bulabilirim ama hemen değil.

Din adamı ciğerlerini havayla doldurdu ve tiksintiyle nefes verdi.

- O zaman fakir töreni yapılabilir size ancak.

- Fakirim ben… dedi Colin. Ve Chloe de öldü…

- Öyle, dedi din adamı. Ama gene de doğru dürüst gömülmeye yetecek parası olmadan ölmemeli insan. Demek beş yüz dublözonunuz bile yok.

- Hayır, dedi Colin. Yüz’e kadar çıkabilirim, o da eğer birkaç taksitte ödememi kabul ederseniz. Kendi kendime “Chloe öldü” dememin ne olduğunu anlayabiliyor musunuz?

- Biliyor musunuz, dedi din adamı, ben alıştım artık buna, hiç etkilenmiyorum. Size Tanrı’ya yakarmanızı salık vermem gerekir, ama bu kadar az parayla O'nu rahatsız etmek de ters bir etki yapar korkarım…

- Yok! Dedi Colin, rahatsız edecek değilim kendisini. Zaten artık pek de birşey yapabileceğini sanmıyorum, çünkü Chloe öldü.

- Değiştirin bu konuyu, dedi din adamı. Başka bir şey düşünün… ne bileyim ben, herhangi birşey… örneğin…

- Acaba yüz dublözona derli toplu bir tören yapabilir miyim? Dedi Colin.

- Aklıma bile getiremem böyle birşeyi, dedi din adamı. Yüz elliye kadar çıkabilirsiniz pekala.

- Ödemem için zaman gerekecek.

- Bir işiniz var… Senet imzalarsınız..

- Nasıl isterseniz, dedi Colin.

- Bu şartlar altında, dedi din adamı, belki iki yüze kadar da çıkarsınız ve böylece mübaşir ve İsviçreli de sizden yana olurlar, yoksa yüzelliye onları karşı takımda bulursunuz.

- Sanmıyorum, dedi Colin. Bu işte uzun zaman kalacağım belli değil.

- O zaman yüzelli diyelim, diye bitirdi din adamı. Üzücü bir şey bu, çok berbat bir tören olacak. İğreniyorum sizden, çok pintisiniz…

- Özür dilerim, dedi Colin.

- Gelin de şu kağıtları imzalayın, dedi din adamı ve hırsla itti Colin’i.

Colin bir iskemleye çarptı, bu gürültüye büsbütün kızan din adamı onu bir kez daha itti mihraba doğru ve homurdanarak arkasından yürüdü.

(...)

Günlerin Köpüğü - Boris VIAN