logo.gif (1228 bytes)

YENİ MEZUNLARA KONUŞMA'M

İnsanoğlu bir kez daha tarihteki noktalarından birini yaşamaktadır.Önümüzde bazı seçenekler var.Bunlardan
biri umutsuzluğa ve düş kırıklığına gider, diğeriyse yokoluşa.Şanslıysak, doğru yolu seçecek kadar akıllıca
davranabiliriz.Burada herhangi bir karamsarlık duygusuyla konuşmuyorum.Benim söylemek istediğim – bazıları
tarafından yanlışlıkla ‘kötümserlik’ olarak algılanan – yaşamın ve varlığın anlamsızlığını kavrama karşısında
duyulan paniğin farkına varılmasıdır.Benim sözünü ettiğim, modern insanın içinde bulunduğu çıkmazdır. (‘
Modern İnsan’ terimi burada, Nietsche’nin “Tanrı öldü!” saptamısından sonra ve çok satan “I wanna hold your
hand” adlı plağın piyasaya sürülmesinden önce doğan insanları kapsamaktadır.)Bu ikilem, her iki biçimden
biriyle anlatılabilir; ama bazı dilbilimci filozoflar onu matematiksel bir hale getirmeye ve sonra da
portatif olarak piyasaya sürmeye çalışıyorlar.

En basit biçimiyle söylersek sorun şudur:Anlamı yalnızca benim bel ölçümden ve gömlek numaramdan oluşan bu
ölümlü dünyada yaşamanın anlamı nedir ki?Bu zor bir sorudur, özellikle bilimin bile bizim umutlarımızı boşa
çıkardığını düşünürsek.Aslında evet bilim birçok hastalığı altetti, insanı Ay’a bile gönderdi; ama bugün hala
seksen yaşında bir adam onüç tane fıstık gibi kızla aynı odaya konsa bile bir şey yapamamaktadır; çünkü asıl
sorunlar hiç değişmiyor.Peki tüm bu olan bitenden sonra, insan ruhu bir mikroskop altında incelenebilir mi
ki?Belki…ama şu, en pahalı ve çift gözlü olanlardan kullanmalısınız! Bildiğimiz gibi, dünyanın en gelişmiş
bilgisayarının beyni, bir karıcanın beyni kadar bile sofistike değildir.Burada karınca yerine akrabalarımızın
bir çoğunu da örnek verebiliriz; ama neyse zaten onlara da aile düğünleri ve bazı özel durumlar dışında
katlanmak zorunda değiliz.Bilim her zaman bağımlı olduğumuz birşeydir.Eğer göğsümde bir ağrı hissedersem,
röntgen filmimi çektirmeliyim. Peki ya röntgen ışınlarının bana vereceği radyoaktif zarar?Ameliyat olmak da
isteyebilirim.Peki ya bir asistanın canı o anda sigara içmek isterse?Biliyorsunuz bir sonraki karede ben
üzerimde pijamalarımla Dünya Ticaret Merkezi'nin üzerinden uçuyorum! Bilim bu mu?Evet…Bilim bize peyniri
nasıl pastörize edeceğimizi öğretti; ama ya Hidrojen Bombası?Böyle bir bombanın masadan kazara yere düşmesi
sonucu neler olduğunu gördünüz mü hiç?İnsan sonsuzluğun sorunları karşısında bunaldığı zamanlar bilim
nerede?Evren nasıl yaratıldı?Ne zamandır çevremizde?Bir patlama sonucu mu, yoksa Tanrı’nın bir sözüyle mi
oluştu?Eğer ikincisi doğruysa Tanrı neden o sözü iki hafta önce söylemedi?Böylece mevsim sıcaklarından daha
çok yararlanamaz mıydı?
“İnsan ölümlüdür” derken ne demek istiyoruz?…İltifat olmadığı kesin.

Ne yazık ki din de bizim umutlarımızı boşa çıkardı.Miguel de Unamuno’nun “bilinçliliğin sonsuz ısrarı” dediği
bu olay hiç de kolay yutulur bir lokma değildir.Özellikle Thackeray’i okurken, eskiden insaların herşeye göz
kulak olan bir Tanrı’nın varlığına inandıkları için ne kadar rahat olduklarını düşünürüm hep.Ama, eski
insanın karısı da şişmanlamaya başladığında ne kadar hayal kırıklığına uğradığını varın siz düşünün!Çağdaş
insan huzursuzdur.Kendini bir sadakatsizlik fırtınası içinde görmektedir.Bugünlerde buna moda deyimle ‘
yabancılaşma’ deniyor.Çağdaş insan artık savaşın vahşetini görmüştür, doğal felaketlere uğramıştır, dahası
damsız girilmeyen diskolara girmeye kalkmıştır.Benim yakın arkadaşlarımdan birisi olan Jacques Monod hep
evrenin rastlantısallığından söz eder durur.Herşeyin, herşeyin rastlantılara bağlı olduğuna inanır.Tabii ki
sabah kahvaltısı dışında!Çünkü onu ev sahibi getirmektedir.Hep dinsel bir varlığa inanmanın insanı
rahatlattığı söylenir; ama bu da bizi insani sorumluluklarımızdan uzaklaştırmaz mı?Ben kardeşimin bekçisi
miyim?Tabii ki, ama bu konuda Prspect Park Hayvanat Bahçesi de bana yardımcı oluyor.Tanrısız insan,
teknolojiyi tanrı yapmıştır.Ama yine de yeni aldığı Buick arabasıyla bir piliç lokantasının ön camından içeri
giren arkadaşım Nat Zipsky’ye teknoloji ne kadar yardım edebilir ki?Örneğin benim tost makinem dört yıldır
doğru dürüst çalışmıyor.Üzerinde yazılı tüm talimatları izliyor ve içine iki parça ekmek koyuyorum; ama bir
kaç saniye sonra havaya uçuyorlar.Bir keresinde çok sevdiğim bir kadının burnunu kırdılar.Ama bilimin bize
yararlı olduğunu da yadsıyamayız.Tabii ki telefon iyi bir araç, buzdolabı da, havalandırma da…yani aslında
her havalandırma değil…Örneğin; kızkardeşim Henny’ninki değil.Onunki bir sürü gürültü yapıyor, yine de iyi
soğutmuyor.Ne zaman tamirci gelse, daha kötü oluyor.Kardeşime yenisini almasını söylüyorum, tamircisi de
söylüyor.Kızkardeşim yakındıkça, tamircisi canını sıkmamasını söylüyor.Bu adam gerçekten yabancılaşmış.
Yalnızca yabancılaşmamış durmadan da eşek gibi sırıtıyor.

Aslında sorun, liderlerimizin bizi gelişmiş ve mekanize bir toplum için önceden hazırlamamış olmaları.Bugün
için politikacıların hemen hepsi de yetersiz insanlar ya da rüşvetçiler.Bazen aynı anda ikisi birden
oluyorlar.Hükümet sokaktaki adamın isteklerine karşı son derece duyarsız.Eğer elli yaşından gençseniz,
milletvekilinizle telefonda bile görüşemezsiniz.Ama yine de burada demokrasinin en iyi yönetim biçimi
olduğunu iddia edebilirim.En azından demokrasilerde kişisel haklar güvence altındadır; hiç bir yurttaşa
işkence yapılamaz, boş yere hapse atılmaz ve zorla Broadway oyunları seyrettirilemez.Günümüzün önemli
sorunlarından biri de terörizmdir.Bugünlerde patlayacağından emin olmadan ekmek bile
dilimleyemiyorsunuz.Şiddet şiddeti getiriyor ve bu işler de giderek artıyor.1990’lara kadar çocuk kaçırmanın
toplumsal iletişimin en önemli yollarından biri olacağı söyleniyor.Aşırı nüfus artışı da dünyamızın başka bir
baş belasıdır.İstatistiklere göre, bugün dünyada en ağırından bir piyanoyu taşımak için bile gerek
duyabileceğiniz sayıdan fazla insan yaşıyor.2000 yılından sonra böyle giderse, eğer masanızı başkalarının
üzerine koymak istemiyorsanız, yemek yiyecek yer bulmanız güçleşecek.Bunu yaptığınız zaman da masanın
altındakilerin bir saat boyunca kımıldamamaları gerekecek.Eee tabi, petrol de azalıp karneye bağlanacak ve
her arabaya ancak birkaç santimetre geriye gitmeye yetecek kadar benzin verilecek.

Bizse bu sorunlarla yüzleşmek yerine seks, uyuşturucular gibi kaçış yollarına eğilim gösteriyoruz.Amerikan
toplumu bugünlerde çok hoşgörülü bir toplum oldu.Pornografi hiç bu kadar yaygınlaşmamıştı.Hele bazı
filmler!Ne kadar kötü çekilmişler!Işık ayarları bile iyi değil…Belli hedeflerden yoksun yaşayan bir
toplumuz.Hiç kimse bize sevmeyi öğretmedi.Ruhsal inanç yokluğu çekiyoruz.Evrenin ortasında acı çekmeye
bırakılmış gibiyiz.Şansımız var ki, yine de düşünme yeteneğimizi yitirmiş durumda değiliz.Özetlemek gerekirse
gelecek bazı iyi olanaklara gebe…ama tabii bizim düşmemiz için kazılmış ve üzeri örtülmüş çukurlara da
gebe!Asıl sorun, bu olanakları nasıl değerlendirebiliriz, bu çukurlardan nasıl kurtulabiliriz ve nasıl altıya
kadar eve dönebiliriz?

Woody ALLEN