ÖNSÖZ
Otobüsün arkasında bir yerde ve akıl başka yerde. Kulakta walkman, onda da bir
kaset tabii. Ses açılmış sonunda gibi, köprünün altında bir kartpostal manzarası.
Hep aynı martılar, gemiler, sandallar, lodos,sis vesaire...
Bunları veya günlük hayattan arta kalanları kullanarak bir roman yazılabilir. Lakin
bu roman, olsa olsa metoduyla ya gider Yaşar Kemal' in kapısına dayanır ya da Orhan
Pamuk' un kara kitabından kaçak baskı olur. O vakit bunu yapmamak daha iyi. Ya ne
yapmalı? Editörüm hazır konuyu vermişken ( eksik olmasın çok yardımcı oluyor,
zarif bir zarf içinde gönderdiği kuş tüyü ekli papirüse yazmış, altın tozuyla ve
tek kelime :" Önsöz") . "İşte " dedim kendime " bir editör
böyle olmalı, detaylı açıklamalara ne gerek var, sözün özü, özlü söz, öndeki
söz, nihayet önsöz.) Şapkam olsa kesin çıkarırdım.
Elbette , rehavete kapılmadan nihai süre içinde yazmalıydım önsözümü. Güzel de,
bu romanın önsözünü yazarken bu gökdeniz malzemeyi nasıl kullanmalıyım derin
düşüncesinin dalgalı sularında yüzerken, maalesef süre geçmiş.
Olsun. Ola ki şu müthiş asrımızda , teknolojinin optimal kullanımının
gösterileceği bir uygulama ile belki de kendine özgü bir çözüm bulunabilir bu
probleme de...
Farkındaysanız her şeye rağmen ortada olmayan bir önsöz üzre yormaktasınız nefis
gözlerinizi. Sizin gözleriniz, şarkılarda anlatılan, şiirlerde mısralarca
betimlenen, göz bankalarında da çok yüksek reeskont faizine tabi tutulan,
olağanüstü güzel gözler...
Bırakın yazıyı. Bakın NS' de daha ne güzel yazılar var. "Yok, ben devam
edeyim" diyorsanız, peşinen söyleyeyim ki yazının geri kalan kısmında, size ve
gözlerinize yahut diğer organlarınıza dair hiçbir şekil ve surette övgü, sövgü
ve/ veya öznel sair değerlendirme yahut iltifatlara rastlamayacaksınız. Yazar, bu
konuyu peşinen ve geri dönülemeyecek biçimde size beyan eder.
!'^+%+&/()=?__?=)(/&%+^'!'^^++%%&&/()=?_!'^^++%%&&/())=?___?
Yukarıdaki satır, klavye olanakları zorlanarak dikenli tel fonksiyonu ifa etmesi düşünce ve amacıyla yapıldı. Yani artık yazının bu bölümünü yalnızca merak dürtüsü ile konuşlanmış okur, ne yapsın diye? Eveeet, okusun diye değil mi?
Sen sevgili beni bir oyuncak gibi kurcalayıp yani ne bileyim belki bir aksiyon adamı
olduğum sanısıyla, daha doğrusu yanılgılı bir sanıyla fırlatıp atacaksan oyuncak
çekmecene haydi çekinme şimdi yap bunu bir kez dene bakalım çoook zevkli olacak
görürsün telefonu al sonra çevir numarasını yeşil kazaklı salağın ve deki ona:
Biz onlara kalp verdik görsünler diye ve onlara çocuklar verdik, meyvalar, meyva
bahçeleri verdik ki çoğalsınlar diye.
Bunu sen söyle, böyle söyle anlamasın salak. Arada da pilimi çıkar ki içime
akmasın.
battery not included
Okur!
SEN ŞİMDİ NE OLDUĞUNU BİLİYORSUN ARTIK. BU YAZI BİR ÖNSÖZ.
Bana ve benim gibilere karşı duygu, düşünce ve izlenimlerine dair bir küfür
boyutunu geçmeyecek kompozisyonunun önsözü.
Yalnız senden küçük bir ricam olacak:
Editörüm masumdur. Ben sadece onun kuş tüyünü kullandım.
Berkant ÜLGEN