CAZİBE TERZİLİĞİ YA DA DOĞRU KULVARDA KOŞMAK

Biyolojik ve psikolojik ritmimizi, dört mevsime göre ayarlama düşüncesi, sahip olduğumuz en eski inançlardan birisidir.Oysa gerçekte iki mevsim vardır:Günlerin kısalışının getirdiği hüzün ve uzayışının beslediği umut.Hayat çoğunlukla bu iki mevsimin meteorolojik dalgalanmalarına bırakılmıştır.Ama hayatın psikolojik iklimlerini hep gözardı ettiğimizden, dört mevsimlik bir iklim coğrafyası daha akla yatkın görünür.Bu süreklilik ve harmoni arayışını ruh dünyasının en önemli özelliklerinden biri haline getirmiş olan insana uygun gelen bir inanıştır.Burada, zamana meydan okuyarak, ölümsüzlüğe ulaşma duygusu da alttan alttan gösterir kendini.

(…)

Zamana meydan okumak, çok sevdiğimiz bir cümledir.Hele hele uzun sürmüş bir göçebeliğin ağır kompleksini üzerinden atamamış toplum aydını için yerleşiklilik duygusu, soyluluk arayan yeni zengin psikolojisinin farklı sözcüklerle ifade edilmiş biçimidir.Bu toplumlara modayı anlatmak da zordur.Böyle toplumları, hayatın ritmini yalnızca mevsimlere yalnızca mevsimlere bağlayana anlayış iklimlerinden çıkarmak zordur.Çünkü insanlarının metabolizmaları, yılın altı ayında günlerin kısalmasının getirdiği sıkıntı, öteki altı ayında ise uzamaması ile, geciken gece yalnızlıklarının keyfine göre ayarlanmıştır.İslam toplumlarında anlamını bir türlü bulamayan yılbaşıları ve giderek yalnızca 3-4 günlük tembellik anlamıyla yüklenen bayramlar ise bu kader ritmini kırabilecek güçte olmayan cılız kopmalardan başka birşey değildir.

Oysa kader ve ritmin böylesine masonik bir ilişkiye girdiği toplumlarda her altı ayda bir yeniden doğan elbiseler umudun akisleri değil midirler?

Ertuğrul ÖZKÖK - Elveda Başkaldırı



_____________________________________________________
Yayına Hazırlayan : Engin ENÜSTÜN