|
- 1 -
Mucize, Allah
tarafından olan, tabii işleyişi bozan, İslam'a meydan okuyanlara karşı, nübüvvet
iddiasında bulunan tarafından gösterilen ve peygamberi nübüvvet konusunda destekleyen
olağanüstü bir durumdur.(1) Peygamberlerden
mucize isteğinde bulunan kimseler, talep ettikleri mucizeler ile karşılaştıkları
zaman genellikle, "Bu bir sihirdir" veya "Bu bir büyüdür"
diyerek küfürlerinde ısrar etmektedirler. Daha açık bir ifade ile, tecelli eden
mucizeler, küfürlerinde sabit olan kafirlerin hidayetine vesile olmamaktadır: "Onlar bir mucize görseler, yüz çevirirler ve: -(Bu) devam eden
bir büyüdür- derler."(2)
İsrailoğulları'na da apaçık mucizeler geldiğinde onlardan küfre sapanlar: "Şüphesiz ki bu apaçık bir sihirdir." (3) demişlerdi.
Peygamberimize gönderilen vahiy, mucizevi bir şekilde gelseydi yine inanmayacaklardı:
"Sana kağıtta yazılı bir kitap indirmiş olsaydık,
küfredenler yine de: -Bu apaçık büyüden başkası değildir- derlerdi."
(4) O
kafirler gökten bir kapı açılsa ve oradan yukarı çıksalar, muhakkak ki şöyle
diyeceklerdi: "Gözlerimiz döndürüldü, belki de biz
büyülenmiş bir topluluğuz." (5) Peygamberleri aciz bırakmak için
toplumlar mucize istiyorlar ancak maksatları iman etmek değil. Bu toplumlardan birisi de
Semud toplumudur. Rabbimiz onların mucize isteğine karşı bir dişi deveyi gönderiyor.
1. Dişi Deve
Müfessirler, bu dişi devenin mucizevi bir yapıda olduğunu belirten çeşitli
menkıbeler anlatmaktadırlar. Bu tür menkıbeleri ne Kur'an, ne de sahih hiçbir hadis
doğrulamadığı için, bunların birtakım duyarlı Müslümanları hayal ürünü
düşünce ve anlayışlara sevk eden, ayetteki 'nakatullah' (Allah'ın dişi devesi)
tabirinden türetildiğine hükmetmemiz gerekir. Oysa bu tür fantastik düşüncelere yol
açan eğer devenin Allah'a izafe edilmesi ise, aslında bu, sözü geçen hayvanın
herhangi bir kişiye ait olmadığına ve dolayısıyla bütün bir toplumun onu korumakla
yükümlü olduğuna işaret içindir. Hz. Salih'in Kur'an'da muhtelif yerlerde sözü
geçen bu hayvana iyi davranılması yönündeki özel ısrarı, müteakip ayetlerin de
gösterdiği gibi, zayıf gördüğü herkese, her varlığa karşı kaba ve küstah
davranmakla kendilerine gurur payı çıkaran ve yeryüzünde bozgunculuk yaparak
kötülüğü yayan bu toplumun kaba kuvvete dayanan tahakkümüne yönelmiştir. Başka
bir ifadeyle, bu savunmasız hayvana karşı seçecekleri davranış tarzı, onların
kalplerinin değişmesine bir 'işaret' yahut onlar için bir imtihan (6) olacaktı. devenin
varlığı, acaba eşitlik ilkesine uyacaklar mıydı, su ve diğer tabi kaynakların
kullanımında her insanın hakkı olduğunu kabul edecekler miydi, şeklindeki soruların
cevabını ortaya koyacaktı. Yani devenin gelişi doğal kaynakların fakirlere rağmen
birkaç kişi veya grubun tekeline mi gireceği yoksa adil bölüşümün mü
sağlanacağı konusunda bir yol ayrımıydı.
2. Devenin Mucizeliği
Devenin mucizeliğine dair şunlar söylenmiştir:
a. Deve kayadan çıktığı için mucizedir.
b. Bir gün onun, bir gün de Semud toplumunun su
kaynağını kullanıyor olması olağanüstü bir durumdur.
c. Devenin su içtiği gün ondan bol miktarda süt
sağılıp su yerine içilmesi mucizevi bir
durumdur.
d. O, suya geldiğinde diğer hayvanların suya gelmemeleri
fevkalade bir olaydır.
e. Allah'ın devesi olması mucizenin önemine binaendir.
f. Aracısız yaratılmasındandır.
g. Allah'tan başka sahibi olmayışındandır.
h. Semud toplumuna gönderilmiş Allah'ın bir delili olması
nedeniyledir. (7)
Kâdi bunlardan farklı olarak onun dişi ve erkekten meydana gelmeyişini ve
yaratılışının mükemmelliğinin tedricen vuku bulmayışını da delil olarak sunar.
Hasan ise devenin bir damla bile süt vermediğini söyler. (8)
Bunların hepsinin olması mümkündür fakat bu konuda mütevatir bir haber yoktur. (9) Peygamberlerin
mucizeleri ile ilgili kati deliller olmadıkça onlar hakkında fikir yürütmeyi,
gereksiz çabalar olarak değerlendirebiliriz. Sayılan delillerden devenin Hz. Salih'e
değil de Allah'a izafe edilişi ve suyun deve ile Semud toplumu arasında paylaşımı
kesindir fakat bunun sebebi veya niteliği Kur'an'da zikredilmemiştir.
Devamı
için TIK |
|