Mrihuanaya "Temiz" Raporu Çıktı

Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) bir araştırmasına göre, alkol ve tütünden daha zararsız olan marihuana ne bağımlılık yapıyor ne de beyinde hasara neden oluyor. Ama ABD ve BM'nin Uyuşturucu Denetim Programı danışmanları baskı yapınca WHO yetkilileri raporu örttü.

Oklahoma'da bir mahkeme salonu. Savcı jüriye sesleniyor: "İki yüz yıl, iki bin yıl... Bir rakam seçip yalnızca ardına kaç sıfır ekleyeceğinizi düşünün. Bu müptelayı içeri kapatın, Tanrı sizi koruyacaktır."

Marihuana bulundurmaktan "suçlu" bulunan adamı gerçekten de "içeri kapatıyorlar." Bilgisayar yazılım danışmanı, iki çocuk babası Will Foster, kronik romatizmal kireçlenmeden çektiği ağrıları dindirmek amacıyla arka bahçesinde marihuana yetiştirdiği için tam 93 yıl hapse mahkum ediliyor. Çünkü burası, bırakın "uyuşturucu" satma girişimine ağır hapis cezasını, mal ve mülke dahi el konabilen "özgürlükler ülkesi," zamanında Batı'ya esrar yasağını dayatan ABD.

Oysa marihuana -Latince'si cannabis- hintkeneviri (dişisi makbul), esrar (yağından elde ediliyor) ya da "ot" (kurutulan yaprakları) olarak bilinen bu "keyif verici madde"nin yasallaşma dalgası ülke ülke yayılıyor. Nedeni ABD Başkanı'nın gençliğinde "içine çekmeden" esrar içmiş olması ya da uyuşturucu kaçakçılarının Beyaz Saray'da Noel ağacının önünde poz vermesi değil tabii ki. Tersine, eski hippilerin tekrarlayıp durduğu "Bu meret, sigara ve alkolden daha zararsız" gibi tezleriyle "gerçekleri saklıyorlar, çünkü kafamızın iyi olmasını istemiyorlar" biçimindeki paranoyalarının gerçek olduğunu gösteren bilimsel araştırmaların art arda gün yüzüne çıkması.

Sonuncusu, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) yetkililerinin saçını başını yolmasına neden oldu. Çünkü WHO'nun 15 yıldan beri ilk kez hazırladığı ve yasağı savunanların dört gözle beklediği "Marihuana Raporu," marihuananın zararlarını vurgulayacağına, yasal birçok maddeden çok daha sağlıklı olduğunu gösteriyordu. New Scientist dergisine sızdırılan bilgilere göre, Cenevre'deki WHO yetkilileri marihuananın alkol ve tütüne göre "sağlıklı" olduğunu kanıtlayan karşılaştırmalı araştırmayı hasıraltı etti. Araştırmanın, rapordan son dakikada, WHO resmi yetkilileri, marihuana uzmanları ve dışardan danışmanlar arasında uzun ve yoğun bir tartışmanın ardından çıkartıldığı belirtiliyor. Haberin kaynaklarına göre, ABD Ulusal Uyuşturucu Enstitüsü'nden ve BM Uluslararası Uyuşturucu Denetim Programı'ndan gelen danışmanlar esrarın yasallaşmasını savunanların eline koz verilmemesi konusunda WHO'yu uyardı. Dünya Sağlık Örgütü yetkilileri ise yüksek yerden gelen bu siyasi baskılara boyun eğdi.

Richmond'daki Medical College of Virginia'da araştırmalarını sürdüren marihuana uzmanlarından Billy Martin bazı WHO yetkililerinin raporu gördüklerinde "çılgına döndüğünü" söylüyor. Raporu hazırlayanlar amaçlarının özellikle "bir maddeye karşılık diğerini savunmak değil marihuananın sağlığa etkisi konusunda uygulanan çifte standartı en aza indirmek olduğunu" belirtiyor.

Araştırmalar sağlam İki yıllık bir araştırmanın ürünü rapora göre marihuana, bugün yasal maddelerle aynı oranda tüketilmesi durumunda bile kamu sağlığı açısından alkol ve tütünden daha zararsız. Örneğin "gelişmiş toplumlardaki şiddet kaynaklı yaralamalarda, marihuana alkolle karşılaştırıldığında çok küçük role sahip." Ayrıca alkolün gebelikteki bilinen zararlarına karşılık, "marihuananın ana rahmindeki çocuğun gelişimini engellediğini gösteren bulgular kesin olmaktan fazlasıyla uzak."

Uzun dönemde sağlığa zararları konusunda da, yedi alanda yapılan karşılaştırmanın beşinde marihuana daha olumlu, ikisinde ise yalnızca marjinal düzeyde zararlı çıkıyor: Maddelerin tümünde yoğun kullanım "tiryakiliğe" neden olabilirken, yalnızca alkolde "tanımlanmış yoksunluk belirtileri" sözkonusu. Ve sürekli alkol tüketiminin siroza, beyinde hasara ve kaza ile intihar riskinin önemli oranda artmasına yol açmasına karşılık, "kronik esrar kullanımının bilinçte en küçük hasar yarattığına" dair "yalnızca ipuçları" bulunuyor.

Neyse ki karşılaştırmalardan ikisinde maddelerin zararı birbirine yaklaşıyor. Yoğun alkol tüketimi gibi yoğun marihuana içimi de "elverişli insanlarda psikotik belirtiler" ortaya çıkarabilir. Sigara zamanla akciğer ya da gırtlak kanseri gibi birçok hastalık riskini arttırırken, sürekli esrar kullanımı "nefes ve yemek borusu kanserine neden olan faktörlerden olabilir."

New Scientist dergisine sızdırılan rapor bu yönde tek araştırma değil elbette. Uyuşturucu politikası üreten New York'taki Lindesmith Merkezi'ne bağlı çalışan Prof. John Morgan ile Prof. Lynn Zimmer "Marihuana Mitleri - Marihuana Gerçekleri" adlı kitapta esrarın uzun dönem ve yüksek dozlarda kullanıldığında bile beyin hücrelerine ya da merkezi sinir sistemine zararı olmadığını vurguluyor. Gerçekten de 70'li yıllardan beri yapılan araştırmalardan hiçbiri marihuananın beyne zarar verdiğini kanıtlayamadı. Teksas Üniversitesi'nden Jack Fletcher esrarın yaygınca kullanıldığı Kosta Rika'da 25 yıldır incelemelerde bulunuyor: 30 yıldır her gün 10 joint (esrarlı sigara) içenlerin bile algılama, öğrenme ya da hafıza yetileri hâlâ normal sınırlar içerisinde.

Bağımlılık yapmıyor Nitekim bilimadamları ruhsal hastalıkların marihuanadan kaynaklanamayacağı, ama zaten varolan psikotik bozuklukları kötüleştirebileceği konusunda hemen hemen hemfikir. İçtikten sonra marihuanadaki THC (tetrahidrocanabinol) adlı aktif madde, kullanıcıda geçici bir süre için algı değişimine neden olurken, alkoldeki gibi trafik ya da iş kazalarında marihuanaya bağlı bir artış kayda geçmiş değil. Hatta bir araştırmaya göre, marihuana içen sürücüler daha iyi otomobil kullanıyor.

Bu arada marihuananın fizyolojik bağımlılık yapmadığı resmi kurumlar tarafından da kabul ediliyor. Toronto Üniversitesi'nden Harold Kalant "Bağımlılık (addiction) terimi artık marihuana için kullanılmıyor. Dünya Sağlık Örgütü ve Amerikan Psikiyatristler Birliği gibi kurumlar tiryakilik (dependence) sözcüğünün daha doğru olduğunu kabul ettiler" diyor. Marihuana hakkındaki yalan kampanyalarına savaş açan farmakoloji profesörüne göre bu tarz yanlış bilgilendirme çok tehlikeli. "Genç insanlar kuşkulanacak ve bu kez gerçek bilgileri reddedecek. Çocuklar 'Devlet bana marihuana hakkında gerçeği söylemiyorsa, o zaman belki kokainin, alkolün ve steroidlerin tehlikeleri hakkında da yalan söylüyordur' diye düşünecek" diyor.

Kaldı ki, marihuananın 1976'dan beri serbest olduğu Hollanda deneyimi, gençlerin esrarla başlayıp zamanla kokain ya da eroinman olduğu yanılgısını çürütüyor. Amsterdam Üniversitesi Uyuşturucu Araştırmaları Merkezi'nden Arjan Sas yasağın kalkmasıyla marihuana tüketiminde patlama olmadığını ve ağır uyuşturucu kullanımının düştüğüne dikkat çekiyor. Çeşit çeşit marihuana ürününün satıldığı "coffe shop"larla dolup taşan Amsterdam'da yapılan araştırmaya göre, 20'li yaşlardaki gençlerin yüzde 38'i hayatında en az bir joint içmiş. Evet, yasağın kalkmasıyla "deneyenlerin" sayısı artmış ama Sas'a göre önemli olan içmeye devam edenler. En az bir kez içtiğini söyleyenlerin yüzde 55'i, hayatlarında topu topu 30 - 40 joint içtikten sonra bir daha dokunmamış. Geri kalanın yarısından fazlası, daha çok kullanmışsa da son bir ay içinde hiç içmemiş.

Amsterdam Kriminoloji Enstitüsü'nden Dirk Korf da, yasağın kaldırılmasının sürekli kullanıcıların sayısını değil, yalnızca deneyenlerin sayısını etkilediğini doğruluyor. Korf son 30 yılda Hollanda'da marihuana içicilerinin oranının yükselmesinin yasaklı ülkelerde de gözlenen genel artış trendini yansıttığını söylüyor. Ama bunlardan hiçbiri, ahlakçı uyuşturucu karşıtlarının savunduğu gibi sert uyuşturuculara geçiş yapmıyor.

Hollanda örneği Hollanda'da kokainman ya da eroinmanların oranı İtalya, İspanya, İsviçre, Fransa ve İngiltere'den daha düşük. Cezaların en ağır olduğu ABD'dekinin ise kat kat altında. Liberal uyuşturucu politikası sayesinde 10 yıldır sayıları hemen hiç artmamış. Bu yüzden Hollandalı junkie'lerin (eroin bağımlısı) yaş ortalaması tam tamına 44! Başarılı liberal politikanın sonucu ortada: 1994'te gençlerin yalnızca binde 3'ü bir kez kokaini denemiş. Oysa ABD'de bu oran altı kat fazla.

Marihuana yasağı rasyonel nedenlere değil önyargı ve yalanlara dayandığından hükümetler cezalara hukuksal zemin bulmakta bir hayli zorlanıyor. Yasakçı politikaların gerçek uyuşturucu bağımlılığını artırmak dışında bir amaca hizmet etmediği ise ortada. Bu yüzden bir süredir İtalya, İspanya, İrlanda, İsviçre, Almanya ve Avustralya'nın bazı bölgelerinde marihuana içmek ve bulundurmak serbest. İngiltere'de ve daha birçok ülkede ciddi şekilde tartışılıyor. Hatta çoğu ülkede hekimler, yan etkisi olmadığından AIDS ve kanser hastalarına ağrı dindirici ya da iştah açıcı olarak marihuana veriyor. ABD'nin Arizona ile Kaliforniya eyaletlerinde, en azından tıbbi amaçlı marihuana kullanımı referandum sonucu serbest bırakıldı.

Yasakçı lobinin dünyadaki en güçlü kalesi Washington ve orada da günleri sayılı. Çin otacı tıbbının kurucusu Şennong tarafından adı ilk kez 4730 yıl önce anılan marihuananın özgürlüğüne kavuşması için engeller birer birer kalkıyor. Zaten Batı'da marihuana yasağını yayan yine Amerikalılar: 1920'li yıllarda "Esrar gençlerimizi pasifize eder. Bunun sonucunda, dünyada demokrasinin teminatı olan ABD, komünist tehlike karşısında güçsüz kalır" türü sloganlarla propaganda kampanyaları başlatılır. Sonucunda "uyuşturucu" olduğuna inanılan hintkeneviri bitkisi, zamanla tüm ülkelerde yasaklı maddeler listesine alınır. Oysa bu yüzyıldan önce, Osmanlı'nın da dahil olduğu geniş bir coğrafyada rahatça tüketilen marihuananın "ruhunu hapseden şeytan" olduğu, kimsenin aklına bile gelmemişti.

Şimdiyse, 20'inci yüzyıla özgü tarihi hatalardan biri olan marihuana yasağı düzeltilmeyi bekliyor. Marihuananın özgürlüğü için mücadele verenlerin dediği gibi: "Hemen şimdi!"

ZİHİN AÇIYOR

"Uyuşturucu bağımlılarının savunusu" diye pek ciddiye alınmayan "marihuananın bilinci açtığı" tezi bilimadamları tarafından doğrulandı. Nörobiyologların son bulguları marihuananın bilincin "algı çerçevesi"ni gerçekten genişlettiğini gösteriyor. Buna göre, kullananların bazen farklı gördüğü görsel imgeler bilincin daha derinindeki bir algı düzlemi. Yani halüsinasyonlar, tamamen bilinçaltına ait gerçek resimler. Örneğin Diazem ve Valyum gibi sakinleştiricilerin sırrı, beyinde hippocampus'un sansür mekanizmasını artırarak rahatsız edici ayrıntıları bilince ulaşmadan sansür etmesi. Marihuana gibi maddelerse tersine, beyindeki sansür mekanizmasını yavaşlatıyor ve "normalde" farkında olmadığımız ama gerçekte varolan ayrıntıları görmemizi sağlıyor. Buna göre esrar içenlerin gördüğü, daha gerçek ve sansürsüz resimler.