Derek Mahon
Derek Mahon 1941’de Belfast’ta doğdu. Dublin’de, Trinity College’de yüksek öğrenim gördü. Öğretmen ve serbest yazar olarak İrlanda, Kanada, Amerika ve İngiltere’de çalıştı. Londra’da yaşayan Mahon’nun şiirleri, Night-Crossing (1968), Lives (1972), The Snow Party (1975) ve Poems 1962-1978 (1979) adlarıyla yayımlandı.
 
Yaşamlar
Kar Partisi
Yapraklar
Sürgün Tanrılar
Sonraki Yaşamlar
 

Yaşamlar
Seamus Heaney’e

İlk çıkışta
Altın gerdanlıktım
Güneşten gözyaşı döktüm.

Eğlenceliydi
Ama gömdüler toprağa
İki bin yıllığına

Bin sekiz yüz elli dörtte
Bir ırgat
Çıkardı kazmayla

Ve sattı beni
Çay, şeker karşılığında
Newmarket-on-Fergus’ta.

Kürektim bir zamanlar
Ama saplandım kıyıda
Belirlemek için bir mezarın yerini

Yitik gemi
Yelken açıp uzaklaştığında. Ithaka’yı
Düşündüm, çok geçmedi çürüdüm.

Çamur topağı
Olduğum zamandı
En çok sevdiğim

Bir Novaho kiliminde,
Konulmuştu azaltsın diye
O tanrısal

Kusursuzluğunu
Katıksız insan yaratısı eserin.
İyi iş gördüm yaratıcıma,

Uzun yaşadı
Yıkılana değin
Tucson’da elektrik çarpmasıyla

Işıkların karardığı gece
Avrupa’da
Bir daha parıldamamacasına.

Onca yaşam,
Anımsanacak onca şey!
Tibet’te bir taştım,

Ağaç kabuğu parçasıydım
Afrika’nın göbeğinde
Karardıkça kararan…

Bütün bunlar
Biraz gerçekdışıymış gibi görünüyor şimdi,
Çünkü artık

Bir antropoloğum
Kendi kredi kartım,
Diktafonum,

Ordu artığı botlarım
Ve bir tekne dolusu
Fotoğraf aygıtım var.

Artık başka bir şey olamayacak kadar
Çok biliyorum;
Uzak gelecekte

Düşünecek olursa biri
Bir zamanlar ben olduğunu
Bugün benim yaptığım gibi,

Değiştirsin
Küstah ontolojisini
Ya da öğrensin dua etmeyi.
 

BACK TO THE TOP
 

Kar Partisi
Louis Asekoff ‘a

Başo, gelince
Nagoya kentine,
Çağrılır kar partisine.

Şıngırdar porselenler
Çay dolar fincanlar;
Tanışılır.

Sonra herkes
Yığılır pencereye
Yağan karı seyretmeye.

Kar yağıyor Nagoya’ya
Ve daha güneyde
Kyoto’nun kiremitleri üstüne.

Doğuda, İrago’nun ötesinde,
Yağıyor
Yaprak gibi soğuk deniz üstüne.

Bir başka yerde yakıyorlar
Cadıları ve yoldan çıkmışları
Kaynayan alanlarda,

Öldü binlerce kişi şafaktan beri
Barbar kralların
Hizmetinde;

Ama sessizlik var
Nagoya evlerinde,
İse tepelerinde.
 

BACK TO THE TOP
 
 

Yapraklar

Sonsuz seçenek tutsakları
İnşa ettiler evlerini
Orman altında bir tarlaya,
Huzur içindeler.

Şimdi güz, ölü yapraklar
Irmağa giderlerken
Kuşlar gibi çiziyorlar pencereleri,
Ya da tıkırdıyorlar yol üzerinde.

Öbür dünyaları var bir yerde
Ölü yaprakların,
Sonsuz hışırtı ve iç çekişlerle
Dolu bir stadyum.
 

Yitik gelecek cennetinin
Bir yerinde
Sürdürebileceğimiz yaşam
Amacına ulaştı bile.
 

BACK TO THE TOP
 
 

Sürgün Tanrılar

En uzun ırmağın kaynağı yakınında
Bir orman açıklığı var,
Nemli, puslu bir yer
Sütunlar oluşturur ışık,
Yırtılan kağıt benzeri seslerle şakır kuşlar.

Karadan uzak, ticaret yollarından ırak,
Kesintisiz düşzamanında
Penguenlerle balinaların,
Kendi kendine iç çeker denizler
Yelken öncesi günleri yeniden yaşayarak.

Tellerin son bulduğu yerde, kır kaynaşır sessizce,
Yamacında yayılan taşlar, çuha çiçekleri,
Tüyler, dışkılar.
Barındırır şahinleri ve duyar
Düşlerinde soyu tükenmiş türlerin umutsuz çığlıklarını.

Burada saklanır sürgün tanrılar,
Burada geçirirler yüzyılları,
Taşta, suda
Ve yüreğinde ağaçların,
Dalıp giderek hayaline kendi doğalarının,

Taşları okşamanın düşünce,
Ay doğarken beş dakika sessizliğin bilgelik olduğu,
Arabasız, bilgisayarsız,
Göğü kimyasal maddelerden arınmış bir dünyada
Sıfır büyüme gösteren ekonomilerin, mevsim dönümlerinin.
 

BACK TO THE TOP
 
 

Sonraki Yaşamlar
James Simmons’a

1
Karanlık bir dairede uyanıyorum
Dünyanın hoş gürültüsüne.
Ağız ağıza güvercinler beyaz
Çatıların üzerinde perdeleri açıp
Bakarken Londra’ya,
Yağmurla yıkanmış sabah ışığında.

Budur cevherimiz, uzun
Vadeli çözümler için
Güvendiğimiz parlak zekâ.
Maval okur konuşmacılar,
Arka sokakta patlar silahlar;
Ama yitmez

Zamanımızda bu tür şeylerin
Laik okullarda okuyan
Eğitimli çocukları afallatacağına,
İyinin gücü sürdükçe
Karanlıkların sevgiyle,
Şiirle yanıp tutuşacağına dair inancımız.

Orta tabakadan öyle avanak kişileriz ki,
Bir an için
Ayrıcalıklı ülkülerimizin
Tanrı hikmeti olduğunu, öğle zamanı
Kentte diz çöken karanlık bedenlerin
Bizim olmadığını düşünebiliyoruz.

2
Yıllar sonra ilk kez
Deniz yoluyla memlekete gidiyorum.
Biri gitar tıngırdatıyor
Karanlık güvertede, bir martı
Düş kuruyor direğin tepesinde,
Coşuyor ay lekeli dalgalar.

Şafak sökerken sarsılıyor gemi,
Geniş bir yay çizip tornistan ediyor,
Titreterek gri körfezi geçiyor
Fener dubası ve şamandırayı,
Gemi kızağını ve
Tek bir çıplak lambanın yandığı dokları;

Ayak basıyorum ince ince yağan yağmurda
Beş yıl süren savaşın
Çok değiştirdiği bir kente
Zor tanıyorum
Büyüdüğüm yerleri,
Anlamlandırmaya çalıştığım yüzleri.

Ama yine aynı tepeler
Gri mavi yükseliyor Belfast üzerinde.
Kalsaydım ve her anını
Bomba bomba yaşasaydım
Sonunda büyüyebilir
Memleket nedir öğrenebilirdim belki de.

 
Çeviren: Nezih Onur

BACK TO THE TOP