Sevgili Kedi,

 

    Beni yaş gününe davet ettiğin için teşekkürler sana !.. Evin, benimkinden binlerce kilometre uzakta. Birazdan da yola çıkacağım. Bir an için “Acaba bu yorgunluğa değer mi ?” diye düşündüm.. Evet tabii ki değer !.. Çünkü, konu senin bir mutluluğunu paylaşmak ve inan seninle olmak için sabırsızlanıyorum, artık yola çıkmalıyım !..

    Seyahatimi ermiş kuşlarla yapmaya karar verdim!. Yolculuğumun ilk etabı yıllar evvel birlikte tanıdığımız bir Kumru’nun yüreğinde başladı. Her zamanki gibi samimi ve içtendi. Ama ne zaman ki ona: Küçük Kedi bir yaş daha büyüyor ve yaşgünü’nü birlikte kutlamak için evine gidiyorum ve yanımda ona bir hediye götürüyorum dedim, her nedense bir suskunluğa büründü ve çok düşünceli olduğunu farkettim. Garip bir sessizlik içinde bir süre daha uçmaya devam ettik... Nihayet sessizliği bozdu: Söylediklerinden çok az şey anladım, dedi fakat özellikle anlamadığım neden yaşgünü’ne GİDİYORUM diyorsun ?.. diye sordu. Yaş gününe gittiğim için gidiyorum diyorum bunda anlaşılmayacak ne var ki ? diye cevap verdim. O anda hiç cevap vermedi, sustu yine... Taa ki Baykuş’un evine varasıya kadar. Beni bırakıp soluklandıktan sonra, gitmeden evvel : Evrensel bir uzaklık bizi gerçekten sevdiklerimizden ayırabilir mi ? Kedi’de olmayı arzu ettiğin zaman, O’nda olamıyormusun ?!!...

    Küçük Kedi bir yaş daha büyüyor ve yaşgünü’nü birlikte kutlamak için evine gidiyorum ve yanımda ona bir hediye götürüyorum dedim Baykuş’a. Daha cümle ağzımdan çıkarken GİDİYORUM kelimesinin anlamsızlığını hissediyordum Kumru’nun söylediklerini hatırlayınca. Ama Baykuş’a ne diyebilirdim ki beni anlaması için !.. O da sessiz kalıp uçmaya devam etti.. Tatsız ve düşünceli bir sessizlik. Beni sağ salim Kartal’ın evine ulaştırdığında ise: Söylediklerinden çok az şey anladım fakat arkadaşından bahsederken neden ona KÜÇÜK dediğini ise hiç anlamadım !.. dedi. Tabii ki küçük, madem ki henüz büyük değil, bunda anlaşılması güç olan ne var ki ? diye cevap verdim. Baykuş o derin ve etkileyici gözleri ile bana baktı ve gülümseyerek: İyi düşün !... dedi.

    Küçük Kedi bir yaş daha büyüyor ve yaşgünü’nü birlikte kutlamak için evine gidiyorum ve yanımda ona bir hediye götürüyorum dedim Kartal’a beni anlayabilmesi için !.. Kumru’nun ve Baykuş’un söylediklerinden sonra KÜÇÜK ve GİDİYORUM kelimeleri gerçekten çok gereksiz gibiydiler ama nasıl, nasıl anlatabilirdim ki Kartal’a ne yapmakta olduğumu ?.. Rüzgarla uyum içinde, dağları vadileri süzülerek aşıyorduk Kartal’la birlikte. Sonunda : Söylediklerinden çok az şey anladım ama özellikle YAŞGÜNÜ kelimesini neden kullandığını hiç anlamadım.. dedi. Tabii ki yaşgünü !.. Kedi’nin hayatının başladığı günü ve o günden evvel var olmadığı günü birlikte kutlamaya gidiyorum diye cevap verdim. Kartal kanatlarını eğdi, süratli bir pike ile çölde bir kayanın üzerine kondu ve: Belki de Kedi’nin doğum gününden evvel de bir geçmişi vardı. Kedi’nin hayatının zaman’dan da evvel başlamış olması mümkün değil mi ? dedi.

    Küçük Kedi bir yaş daha büyüyor ve yaşgünü’nü birlikte kutlamak için evine gidiyorum ve yanımda ona bir hediye götürüyorum dedim Şahin’e. Ne kadar da anlamsızdılar, KÜÇÜK, YAŞGÜNÜ ve GİDiYORUM kelimeleri. Ama beni anlaması için kullanabileceğim başka kelimelerim yoktu ki !.. Yıldırım gibi uçuyordu çöl’ün üzerinde. Sonunda dedi ki: Söylediklerinden çok az şey anladım. En azından BÜYÜMEKTE ile neyi kastettiğini ise hiç anlamadım dedi. Anlaşılmayacak ne var ki ? diye cevap verdim. Madem ki henüz OLGUN yaş’ta değil, küçüklükten, çocukluktan bir yıl daha uzaklaşmış durumda. Bu söylediğimden anlaşılmayacak olan ne var ki ? Şahin boş bir plaja süzülerek indi. Çocukluktan bir yaş daha uzaklaşmış olmak büyümek demek değil ki !... dedi ve uçarak gözden kayboldu.

    Martı’nın çok olgun ve ermiş olduğunu biliyordum. Onunla uçarken çok düşündüm ve konuşmadan evvel birşeyler öğrenebildiğimi sezmesi için kelimelerimi özenle seçmeye çalıştım. Martı !.. diye seslendim sonunda. Gerçekte benim şu anda Kedi’nin yanında olduğumu bilmene rağmen, neden beni uçarak Kedi’ye götürmeye çalışıyorsun ki ? diye sordum. Denizleri aştık, dağları aştık ve Martı nihayet senin evin çatısına kondu. Önemli olan gerçeği bilmen, öğrenmendir diye cevap verdi. Onu gerçekten tam olarak kavrayamadığın, tanımadığın müddetçe, ancak bazı parçalarını, o da birilerinin birşeylerin mesela makinaların, insanların, kuşların yardımı ile sezebilirsin !.. Fakat sakın unutma ki bu süreç içinde, senin onu bilmemiş, tanımamış olman onun “gerçek” olma gerçeğini değiştirmez diye ilave ederek ufukta kayboldu.

    Sıra sana hediyemi vermeye gelmişti. Herşey gibi hediye de anlamını yitirmişti. Ne hediye ama !.. Rengarenk parlak payetlerden oluşmuş her an parça parça olabilecek, dağılabilecek anlamsız bir hediye !..

    - Sana daha iyi bir hediyem var dedim Kedi’ye ve devam ettim.

    Bu parmağına takacağın bir yüzük’tür. Kendi ışığı ile devamlı parlar !. Hiç kimse onu çalamaz ve yok edilemez !.. Sana bugün vermekte olduğum bu yüzüğü dünyada yalnızca SEN görebilirsin !.. Nasıl ki bana ait olduğu müddetçe onu yalnızca ben görebildi isem !.

    Bu yüzük sana bir kudret verecektir.. Onu parmağına taktığın anda dünyadaki bütün kuşlar ile birlikte uçabilir, onların keskin gözleri ile etrafını görebilir, kadife gibi tüylerini yalayarak esen rüzgarı istersen adeta okşayabilir ve GÖĞE, EN AMA EN YUKARIYA, evrenin ve onun problem ve acılarının çok ama çok üstüne çıkabilmenin verdiği mutluluk ve coşku’yu yaşayabilirsin !.. Orada, gökte gecelerin çok ötesinde, seher’in ve gündüz’ün bile daha da uzağında arzu ettiğin kadar kalabilirsin !...

    Ve ne zaman ki tekrar YER’e dönmek isteyeceksin, o zaman göreceksin ki tüm sorularının bir cevabı olmuş olacak ve tüm tereddütlerin giderilmiş, sıkıntıların kendiliğinden sona ermiş olacak !.. Ve, el ile dokunulamayan, göz ile görülemeyen herşey gibi, sana verdiğim hediye de, onu kullandığın müddetçe, kullandıkça, daha da güçlü daha da kudretli olacak !..

    Başlangıçta onu yalnızca evinin dışında iken kullanacaksın. Açık havada.. Birlikte uçtuğun kuşa bakarak... Fakat daha sonra, onu iyi kullanabilirsen şayet, onun senin göremediğin kuşlarla bile çalışmakta ve uyum içinde olduğunu, faydalı ve etkili olduğunu göreceksin. Taaa ki !.. O sonsuz göklerde, aydınlıklarda uçmak için ne hediye’me ne de kuşlara ihtiyacın olmadığını anlayasıya kadar !...

    Ve ne zaman ki o gün senin için de gelecek, sen de hediyeni onu çok iyi kullanacağını bildiğin birine vermelisin. Ancak o zaman o biri de bu dünyada gerçekten geçerli olanın, SEVGİ ile, GERÇEK ile, SEVİNÇ ile yapılanların kıymetli olduğunu anlayasıya kadar !. Rengarenk pırıl pırıl parlayan payetlerden yapılanların değil !..

    Sevgili Kedi,

    Bu seninle bu şekilde kutladığım son Yaşgünün !.. Dostlarımız kuşlardan şunu öğrendim: Ben senin olduğun yere gelemem... Çünkü ben zaten hep seninleyim !.. Küçük değilsin, çünkü yeterince BÜYÜK’sün. Büyük’sün ve hepimizin yaptığı gibi yaşamın tadına varmak için hayatın zamanı ile oynamaktasın. Senin bir yaşgünün yok, çünkü sen her zaman vardın !.. Hiçbir zaman doğmadın, ve hiçbir zaman ÖLMEYECEKSIN. Anne ve Baba diye çağırdıklarının çocuğu da değilsin sen!.. SEN, onların dünya gerçeklerini tanımak ve özümsemek için yapmakta oldukları seyahatteki yoldaş’larısın yalnızca.

    Bu yüzük ile benim yaptığım gibi, her dost’unun vereceği hediye, genelde mutluluk temennilerini taşırlar. Ben de sana “Hür ve Mutlu Uç !..” diyorum. Yaşgünlerinin çok ötesinde, sonsuz bir zamanda, HERZAMANDA... Ara sıra buluşacağız... İsteyeceğimiz zaman !..

HİÇBIR ZAMAN SONA ERMESİ MÜMKÜN OLMAYAN TEK BİR ŞÖLEN’İN TAM ORTASINDA !..

 

Bu metin hakkındaki yorumlarını bana e-mail olarak gönderebilirsiniz..

Sign1.gif (12208 bytes)

[öykü sayfasına geri dön]
[ana sayfaya geri dön]