logo.gif (1228 bytes)

ÖNSÖZ

"Herşey bir acıyla başladı. Doğdum. Sonra acıyı örtmek için sevgi gerekti. Sonra gene acı. Ölümü avutacak tek şeydi sevgi. Sevgi öldü...
Hiçbir şey yaşanması gerektiği gibi yaşanmıyor. Yıllardır kendimi göremediğim ayna ne arıyor duvarda? Kimin aksine bakıyor yüzüm? Hangi yüzüm var karşımda? Aynadaki buğuyu silemiyorum birtürlü. Herşeye, kendime bile sis perdesinin arkasından bakıyorum."

Hayatın her köşesine kafasını çarpan ve çarptıkça kafasının varlığından haberdar olan bir adam hayatı boyunca yapmak istediği çılgınlığı bir sonbaharda yapıp sonunda kendini tek satırlık bir şiirde uyak olarak hissederse ve intiharın aslında yaşamı önemsemek olduğu sonucuna varırsa nasıl yaşamaya devam eder?

Hayatı duyumsamak için derinliklere inilmesi gerektiğini düşünürken düşüncesinin derinliklerinde vurgun yiyip, umarsız insanların yüzeysel mutluluklarına özenir. Günledik avuntularla yetinip sonsuz mutluluktan, aşktan vazgeçer. Oysa tasarruf yapmaya başlamıştı sevgiden, aşktan, dostluktan. Hergün biriktirdiği bir avuç sevgiyle birgün büyük bir aşk yaşamayı umuyordu.

"En masum düşüncelerin bile altında canavarlar saklı. Hiçbir istek ama hiçbiri saf değil. Ortada ne ölü var ne de leş fakat çürümüş cesed kokusu yayılıyor. Ölüyü aramak için termal kameralar kullanılıyor çünkü kimse ölüyü bulmak istemiyor aslında. Tutsak kelimeler kaçacak delik arıyor. Düşsel bir sığıntıdan başka birşey değil belkide sevmek. Söyleyeceğim hiçbirşey yaşamın anlamsızlığını örtecek kadar anlamlı olamıyor ya da tam tersi. Sizde bunun farkındasınız zaten "

"Köşeli Hayat" aslında karanlık ve ruhunuzu sıkacak bir kitap, okumak ya da okumamak, okuyunca kaybetmek ve kitabın bitişiyle başlayan mutsuzluk çıkmazları var. Bir telaş hikayesi. Karşılıklı iki ayna arasında durup kendini arayan adamın hikayesi.

Can ALHAS
Aralık 98