İkinci Ağıt


İkinci Ağıtta ağırlıklı olarak aşkın (transcendent) alanların temsilcileri olan “melekler” üzerinde durulmakta, onların nitelikleri ve insan varoluşuyla ortaya çıkan üstünlükleri dile getirilmektedir.Melekler en başta zaman ve mekan üstü olma nitelikleriyle, bu sınırların içinde yaşayan insan varoluşunu temel sorunu, varoluşun geçiciliği (fanilik) sorunuyla karşı karşıya değildirler.Bu kusursuz varlıkların karşısında insan, dünyevi bir varlık olarak imgesel anlatımla “bir buğu” ya da bir çiğ” örneği geçiciliği yaşamının her anında duyumsamakta ve geçen her an yokoluşa, yani ölüme doğru sürüklenmektedir.Aslında geçicilik sorunu insanın dışında, onun çevresindeki diğer dünyevi varlıklar için, örneğin “ağaçlar” için de geçerlidir.Ancak insan, yaşam içinde diğer dünyevi varlıklara göre varoluşunun geçiciliğinin üstesinden gelme yolunda daha fazla olanaklara sahiptir.Başka bir deyişle hem kendisini hem de çevresindeki diğer dünyevi varlıkları geçicilikten kurtarma görevi insana düşer Rilke’ye göre.İnsan, dar anlamıyla şair ya da sanatçı hem kendini, hem de çevresindeki diğer varlıkları sanatıyla dile getirerek onları tutsağı oldukları geçiciliğin bağlarından kurtarır.Bu anlamda insan, çevresindeki diğer dünyevi nesnelerin bir ümidi olma niteliği taşır.Ancak insan, öte yandan o denli kendi gerçeğinin sınırları içinde kalmış, kendisini yaşamın ve varoluşun akıcılığına o denli kaptırmıştır ki, hem kendi gerçeğine hem de çevresindeki diğer varlıkların gerçeğine yukardan bakamaz.Bu anlamda da çevresindeki diğer dünyevi varlıkların bir “utancıdır”.

Geçiciliği sanatçının bir ikinci insan tip, seven insan aşabilir.Ancak sevenler çoğu zaman, “penceredeki özlemin”, “bahçede ilk birlikte yürüyüşün korkunçluğuna dayanamazlar”.Başka bir deyişle, sevgileri içinde kendilerini yitirirler.Oysa seven insanların kendi Ben’lerinin sınırları içinde kalarak, birbirlerini uzaktan selamlamaları; birbirlerini sevmeleri, ancak daha ileri aşamalara varmak için birbirlerine “veda etmeleri” gerekmektedir.Bu durum daha önce söylediğimiz gibi, Rilke’nin insan varoluşunun anlamına varmak, varoluşun geçiciliğinden sıyrılmak yolunda bir olanak olarak ortaya koyduğu kendine özgü sevgi anlayışıyla yakından ilintilidir.(Süha Ergand)

İKİNCİ AĞIT

Her melek korkunçtur.Ve buna karşın, ne acı
Şarkım yine sizlere, ey ruhun neredeyse ölümcül kuşları,
Tanısa da sizleri.Nerede artık Tobias’ın yaşadığı günler,
Parlayanlardan birinin basit bir evin kapısında durduğu?
Biraz kılık değiştirimiş yolculuğa ve artık korkunç olmadığı.
(Merakla dışarıya bakan gencin karşısında bir genç)
O büyük melek, o tehlike getiren şimdi yıldızların ardından
Bir adım inip de aşağılara, çıksaydı şimdi karşımıza
Çarpan kalbimiz parçalardı bizi.Kimsiniz sizler?

İlk kusursuz yaratıklar, hilkatin gözdeleri,
Tüm yaratılanların tan kızılı dağ dorukları,
Çiçekler açan tanrı varlığının çiçek tozları,
Işığın eklemleri, geçitler, merdivenler, tahtlar,
Öçlerden mekanlar, sevinç kalkanları,
Fırtınalı coşkun duyguların kargaşası.Ver herbiri birdenbire, birer
Ayna:Dışarı yansıttıkları kendi güzelliklerini
Geri almaktalar kendi benliklerine

Ya bizler, hissederek eriyip gidiyoruz.Ah,
Her soluk verişte biraz daha eksiliyoruz.Korlaştıkça
Güçsüzleşiyor dumanımız.Söyleyebilir bize biri:
Evet damarlarımdaki kan olmaktasın sen, bu oda, ilkbahar
Dolmakta senle…Neye yarar alıkoyamaz ki bizi,
Onun içinde, onu saran mekanla birlikte yok oluruz.O güzel insanlar da yokolurlar.
Kim alıkoyabilir ki?Durmaksızın görüntüleri
Beliriyor yüzlerinde ve ayrılıyor.Sabah vakti otlardan ayrılan çiğ gibi
Ayrılıyor bizden bizim olan da, sıcak bir yemekten yükselen
Buğu sanki.O gülümseme nerede artık?O bakışlar:
Kalbin yeni, sıcak ve kaybolan dalgası-;
Ne acı:varolmaktayız buna karşın.tat katmadık mı
İçinde eriyip gittiğimiz evrene bizler?Melekler
Yalnızca benliklerinden akıp gidenleri mi
Geri almaktalar, yoksa bazen yanlışlıkla
Bizlerin varlığının bir parçasını da mı?Yoksa bizler de
Karıştık mı onların yüz ifadelerine, yüzlerindeki belirsizlik gibi
Hamile kadınların?Farketmiyorlar bunu girdabında
Kendilerine dönüşlerinin.(Nasıl farketsinler ki zaten)

Sevenler anlayabilseydiler bunu, gece vakti
Büyülenmişçesine söyleşebilirlerdi aralarında.Çünkü herşey görünmekte
Bizi gizlermişçesine.Bak, ağaçlar varolmaktalar; evler ki,
Barındığımız içlerinde, varolmaya devam etmekteler.Yalnızca bizler
Akıp gidiyoruz herşeyin önünde, solurken alıp verilen havaymışcasına.
Herşey birleşmiş adeta bizleri görmezlikten gelmeye.Biraz
Utancıyız onların belki, biraz da dile getirilemez ümitleri.

Sevenler, sizlere, birbirlerine yetenlere
Soruyorum bizleri.Kavrıyorsunuz birbirinizi.Kanıtlarınız var mı?
Bakın, bazen öyle oluyor ki, kenetli ellerim
Hissediyorlar birbirlerini ya da aşınmış yüzüm
Sığınmakta aralarına.Bu hissettirmekte bana biraz
varlığı.Fakat kim cesaret edebilir ki, bu kadarıyla varolmaya?
Fakat sizler, birbirinizin coşkusunda
Büyüyen, biriniz bitkin, diğerine şöyle yalvarıncaya değin:
yeter artık -;Sizler ellerinizle birbirinizin
Daha da zenginleşmektesiniz, bereketli bağbozumları gibi;
Sizlere, güçten düşenlere, diğeriniz güçlendikçe

Sizlere soruyorum bizleri.Biliyorum
Mutlulukla dokunuyorsunuz birbirinize, okşayışlar koruduğu için
Kaybolmadığı için sizlerin, ey şefkatliler, dokunduğunuz yerler;
Hissettiğiniz için dokunarak salt akışı.
Böylece neredeyse sonsuzluğu vaadetmektesiniz birbirinize,
Kucaklaşarak.Fakat ilk bakışların
Korkunçluğuna dayanabilirseniz eğer, penceredeki özleme
Ve ilk birlikte yürüyüşe, bir kez olsun bahçede:
Ey sevenler, sevmekte misiniz hala?Sizler
Birleşince dudak dudağa ve başlayınca karışmaya-:İçki içkiye:
Eyvah, yitirmekte kendilerini içenler bu eylemde.

Hayrete düşürmüyor mu sizi, Attika stellerindeki çekingenlik
İnsan tavırlarının? Sevgi ve veda değil miydi
Omuzlarda hafifçe yüklenen?Sanki bizlerden
Farklı bir özden yapılmışçasına.Elleri hatırlayınız,
Güçle dolu olmasın karşın gövdenin, yumuşakça dokunan.
Kendilerine hakim olanlar biliyorlar:o kadar uzak ki bize
Birbirimize böyle dokunmak; daha güçlü
Dokunurlar bize tanrılar.Fakat bu onların bileceği iş.

Bulabilseydik keşke, saf, sınırlı, dar,
İnsani, bize ait verimli bir toprak parçası
Irmak ve kıyılar arasında.Çünkü aşmakta bizi kendi kalbimiz
Tıpkı onlar gibi.Ve ona artık bakamıyoruz.
Bakamıyoruz kalbimizi yatıştıran görüntülere, daha da ötesi
Tanrısal gövdelere, kendi sınırlarını bulmuş.

RAINER MARIA RILKE (Duino Ağıtları-Türkçesi Süha ERGAND)


_____________________________________________________
Yayına Hazırlayan : Engin ENÜSTÜN