Mutluluk


Bugünlerde mutluluk denince aklıma nedense, bize fransızca öğretmege çalışan Ayşegül’ün getirdiği, çocuklara hikayeler kitabındaki ilk öykü geldi. Efendim, bir gün bir çocuğun annesi evden çıkıp gidiyor ve bir daha dönmüyor. Çocuk kahramanımız çok üzülüyor ama elden birşey gelmiyor tabii; anne bizim tabirimizle ölmüş çünkü. Gelgelelim hikayenin sonunda, annesini özleyen ve bu yüzden çok mutsuz olan çocuk da ölüyor ve cennette annesiyle buluşup, çok mutlu oluyor…

…..

Fransızların mutluluk kavramını pek anlamadım ama mutluluk konusunda yapılan anketlere göre, genelde aklımıza “sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?” sorusu geliyor..

Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin
işin kolayına kaçmadan ama
gül yanaklı bebesini emziren melek yüzlü anneciğin resmini değil
ne de ak örtüde elmaların
ne de akvaryumda su kabarcıklarının arasında dolanan kırmızı balığınkini
sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin
1961 yazı ortalarında Kübanın resmini yapabilir misin...

Bunun üzerine, ben de çevremdeki kişilerle tek soruluk bir ropörtaj yapmaya karar verdim. Bakalım insanlar mutluluk üzerine neler düşünüyor?

Sorumuz şöyle;
“Nazım Hikmet, “sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?” diye sormuş. Siz mutluluğun resmini yapsaydınız neyi çizerdiniz veya mutluluk resmi olarak adlandırılan bir resimde neler görmek isterdiniz?”


Doğal olarak röportaja, sevgilimi ve iş arkadaşlarımı sorgulayarak başladım. Bakın ne diyorlar:

Murat’ın aklına ilk gelen cevap “uykuya dalmadan önceki halimi çizerdim” oldu ama bunu yazacağımı duyunca “efendimm, güneşli bir günde deniz kenarında uçan kum zambaklarının üzerindeki su damlalarını çizerdim” dedi. Tabii bunu söylerken ne kadar ciddiydi bilmiyorum ama düşünce çok hoşuma gitti. Öyle değil mi?

Ayşincim, bu aralar kaymaya takmış durumda. Onun çizdigi resimde kendi tabiriyle “acaip güzel güneşli, kocaman bir dağ ve dağın tepesinden güzel bir eğimle gelen ağaçlı kayak pisti” olurmuş. Aslında burada kendisini kayıyor görüyor ama o hareketi resme nasıl sokacağını bilemediğinden, “ en iyisi film yapmak olurdu” dedi..

Neslihan’ın aklına nedense huzur, yormayan renkler ve netlik / açıklık geldi. Bunu resimde nasıl göstereceğini sorduğumda,
“belki yemyeşil çimenlerin ortasında tek katlı bir ev, bol miktarda çiçekler ve meyva ağaçları, çoluklu çocuklu kalabalık, koloniler halinde yaşayan insanlar ve şıkır şıkır akan bir su olurdu” dedi ve ekledi “ kuzular dönüyor, uzak planda deniz, bahar gelmiş, ağaçlar çiçek açmış ve yeşilin mavinin hakim olduğu bir resim olurdu”. Netlik ve kalabalık tam bir uyum içinde.

Sevgili iş arkadaşım Serpil direkt olarak “çizemezdim” dedi. Abidin’in resmi için de, “benim için anlamsız ama ona mutluluğu ifade eden birşey “ olacağını söyledi.

Nazlı, “bu aralar bana böyle şeyler sorma, bilmiyorum” dedi.

Mithat için, “hani Uludağ’da dağ yoluna çıkarken yol kenarında büyük bir çınar vardır ya, işte öyle bir çınar ve yine yol kenarında bir ev olan dağ resmi” olurmuş, mutluluğun tasviri.

Nuran Hanım, “iletişim halindeki insanları ve sevgiyi” resmine koyarmış. “Gülen, konuşan yüzyüze insanlar ama özellikle birinin üstünde durur, ön plana çıkarırım. O da, düşünen ve gülen bir insan olurdu” diyor.

Bugüne kadar sadece yazdığı çocuk kitaplarını basıp, diğerlerini sadece kendisi için yazdığını ve basmak istemediğini söyleyen bir arkadaşım var; Şafak. Oldukça sade ama insanı hayale sürükleyen bir resim tasvirinde bulundu. “Sadece
denizi çizerdim. Ufku gökyüzü olan, üstünde başka hiçbir şey olmayan, deniz. Ada bile olmayacak; ufkunun gökyüzü
olması sonsuzluğu ifade edecek”.

Sadece kendisi için yazmayan kardeşi Solmaz içinse; uyuyan bir kedi resmi, mutluluğun tam ifadesiymiş.

Bir de iletişim danışmanı olarak çalışan bir arkadaşım var; Nil. Ne düşündüğünü o kadar net ifade etti ki, hayran olmamak elde değildi. “Bembeyaz bir tuvale mor bir nokta koyardım. Mor benim için, özgürlüğü ifade eder” diyor. “Uzayda bir mikrobuz biz. Eğer gerçeklerin de bu kadar basit olduğunu kabul edersek - ki, bu en büyük gerçek- mutlu olabiliriz”. Bu resmin felsefesi de; “basitleştikçe özgür, özgürleştikçe de mutlu olmak”.

Peki, ya siz ne çizerdiniz?


Günay ÇAMLAR

_____________________________________________________
Yayına Hazırlayan : Uğur ŞEKER