N S - Periyodu Olmayan Periyodik Dergi


FOTO RAŞİT



İlle de çiçekli, demir bir kapının önünde durulacaktır. Ve mutlaka çiçekli demir kapısı olan evin içinden, cızır cızır bir şarkı yükselecektir.

Dal ayrılır mı gülünden?
Ayrılırsam öleceğim.
Ne husul etti ruhuma böyle?
Söyle sevgili söyle,
Sevgili söyle.

Saçlar ortadan ikiye ayrılacaktır. Bukleler, Marlene Dietrich’inkiler gibi salına salına omuzlara dökülecektir. Erkekler bobstil taradıkları saçlarını limonlaya limonlaya bir hal olacaktır da, saç bana mısın bile demeyecektir. Etekler ne uzun ne kısadır. Ama elbiselerin yakalığı veya fuları olmalıdır. Unutmadan, kollar mutlak surette karpuz olacaktır. Ayakkabılar üzerine halis zeytinyağı dökülmüş gibi parlayacak, pantolon paçaları ya bilekten yukarıda olacaktır ya da üç beden büyük olduğundan, ayakkabının üzerine akordeon köpüğü gibi birikecektir.

Burnu akmış ve mutlaka çakır gözlü, sarı kafalı bir çocuk körüğün perdesinin altına dalıp dalıp çıkacak, bunu bir gülümsemeyle izleyen -ki bu gülüşe aldanmamalıdır çocuk- büyükler, ufaklığın kulağını saat kurar gibi büküp duracaklardır.

Meraklı gözler, dantelleri kuş motifli perdeleri aralayacaklar, hatta bazı cüretkar olanları pencereyi kaldırıp dışarıya bakacak, bir cam güzeli yere düşecek, diğer bütün güzel ve çirkinler gibi sonrasında ölüp gidecektir. Birazdan çekilecek fotoğrafa yıllar sonra bakan biri, o gün, bir cam güzelinin oracıkta kaldırımın bir köşesinde can verdiğini bil(e)meyecektir.

Sokak terlemekten ve çiğnenip geçilmekten bıkıp usanmış olsa da, muhtemelen sesini bile çıkarmayacak, o sürgit telaşı öylece seyredecektir. Kedinin biri fırsattan istifade ciğerciyle olan münasebetini ilerletecek, tüm bunlar olup biterken aradan yarım saat geçmesine rağmen bir türlü karar veremeyen insanlar, sayrı, handiyse hummalı bir kararsızlıkla türlü türlü duruşlar deneyeceklerdir. Mahalledeki tek değişiklik, müzik olacaktır. Bu sefer Gülnihal’li bir şarkı yükselecektir perde perde...

Kadınların yüzü göz ve dudaktan ibaret olacak, eller önde karın hizasında kavuşturulacak ve parmaklar Moiz Modaevi’nin vitrininde bulunan fotoğraftaki kız gibi avuç yere bakacak şekilde kenetlenecektir. Ara sıra giyilen topuklu ayakkabıların üzerinde bir türlü durulamayacak, yerlerin girintili çıkıntılı olmasına ve en çok parke taşlarına gizliden gizliye sövülecek, kadınlar en masum, en çekici bakışlarını cilalarken, erkekler -bütün şu karşıki dağları biz yarattık- edasıyla kasılıp duracaktır. Bu alabildiğine vakur ve yere göğe sığmaz insanların nasıl olup da küçücük bir kareye sığabildikleri en azından benim tarafımdan merak edilecektir.

Mahalleyi o sırada sarmış olan soğan kokusunu da, yan taraftaki cumbalı evde doğan çocuğun bağırtısını da, arka mahalledeki hamamda suların kesildiğini ve küçük bir kız çocuğunun gözleri sabunlu kaldığı için feryat figan ağlayıp dayak yediğini de bilemeyeceklerdir, yıllar sonra o fotoğrafa bakanlar...Ya da insanların aklından neler geçtiğini...

Ve ben, kadınlardan gözlerinin kapkara olduğunu sandığımın, o sıralar siyahta mı, beyazda mı yaşadığını ve üzerindeki elbisenin kırmızı mı, mor mu olduğunu ve daha bir çok ayrıntıyı merak edecek, şimdi olduğu gibi olur olmaz her fotoğrafa bir öykü uyduracak, her şeye rağmen eski yüzlü insanları da diğerlerini de sevecek, fakat ille de sevmiyormuş gibi yapacak, dergi karıştırırken renkli resimlerin cazibesine kapılmayıp siyah beyazlara aşık olacak, ardından da siyah mı, yoksa beyaz mı olacağıma karar veremeyip bir tarafa şu sözleri karalayacağım mutlaka;
SİYAH BEYAZ BİR FOTOĞRAFIN BEYAZLARI GİBİ HİSSEDİYORUM KENDİMİ, NE SİYAH OLMAYA GÖNLÜM VAR, NE TAM BEYAZ OLABİLİRİM...




Ayda ERBAL - Son Kullanma Tarihi Geçmiş Aşklar