N S - Periyodu Olmayan Periyodik Dergi


BİZİM TOMBİŞ TAŞTAN HİÇ ANLAMIYOR!



O gün hava pırıl pırıl, deniz tertemizdi.Memo plajda dolaşmaya çıkmıştı."Belli ki bugün çok güzel şeyler olacak" diye düşündü.

Birden gözüne bir şey takıldı.Bu, sahilde kendi başına duran küçük bir çakıl taşıydı.Taşı eline alıp büyük bir zevkle incelemeye koyuldu.Taşın üzerindeki mavi çizgiler, güneş ışığında pırıl pırıl parlıyordu.

"Üzerinde mavi çizgiler olan bir taş bu!" diye sevinçle bağırarak havaya fırladı.

O kadar sevinmişti ki, havalara zıpladığını ancak bir Martı’yla karşılaştığı zaman farketti.Doğrusu Martı da onu görünce şaşırdı. "İlginç" diye düşündü, "uzun zamandır havada uçan bir çocukla karşılaşmamıştım."

"Heeyy" diye seslendi Martı, "Seni bu kadar heyecanlandıran şey ne böyle?" "Bir taş buldum" dedi Memo yere düşerken.Doğrusu Martı, bu taşı çok merak etmişti.Memo’nun yanına gelip taşı uzun uzun inceledi.Memo da Martı’yı.

Bu turuncu gagalı beyaz kuşun, taşı nasıl bulacağını çok merak ediyordu.Nihayet Martı, beklenen cevabı verdi ve "Olağanüstü güzel bir taş bu" dedi.Sonra da taşı kulağına dayayıp uzun uzun dinledi.

Bilgiç bir tavırla, "Bu taş" dedi, "okyanustan gelmiş, üzerinde hala dalgaların sesi var." "Dalgaların sesi ha!" diye çığlık attı Memo, "O zaman çok kıymetli bir taş bu." Ama Martı, Memo’yu dinlemiyordu bile. "Ah ah!" diye iç geçirdi, "Okyanusta uçmayı öyle özledim ki" diye söze başlayıp Memo’ya uzun uzun okyanusları anlattı.O kadar büyük bir sevgiyle anlatıyordu ki, Memo bir an kuş olup okyanusların üzerinde Martı’yla birlikte uçtuğunu hisseti.

Memo, taşı kulağına yapıştırdı ve yürüdü.Martı çok haklıydı.Taşın içinden dalga seslerine benzeyen şıpırtılar geliyordu.

Memo kendinden geçmiş bir şekilde yürürken, bir kaplumbağa ile karşılaştı. "Hey ne yapıyorsun öyle, elini kulağına dayayıp?" diye sordu kaplumbağa. "Görmüyor musun?" dedi Memo, "Taşı dinliyorum." Evini sırtında taşıyan kırışık derili hayvanın alaycı bir şekilde güldüğünü fark eden Memo, taşı ona uzattı.Kaplumbağa isteksiz bir şekilde uzandı ve taşı alır almaz. "Aman şu taşa bak!" diye bağırdı. "Benden bile yaşlı." "Nerden anladın?" diye sordu Memo. "Baksana üzeri dümdüz" diye cevap verdi kaplumbağa, "Taşlar yaşlandıkça, rüzgarın etkisiyle aşınır ve pürüzsüz bir yüzeye sahip olurlar.Canlıların tam tersi yani…Ahh, ahh…Keşke biz canlılar da taşlar gibi olsak da, yaşlandıkça derimiz kırışmasa."

Memo, kırışık derili kaplumbağayı geride bırakıp taşa baka baka yoluna devam etti.Gerçekten taşın yüzeyi kaymak gibiydi.Demek ki çok yaşlıydı.Yürürken yolda bir tavşan gördü.Tavşan, Memo’ya "Öyle hayran hayran neye bakıyorsun?" diye sordu. Memo da " Neye olacak, içinde okyanus sesi olan çok yaşlı taşıma" dedi.Tavşan uzun uzun taşı inceledi.
"Dediklerinden pek bir şey anlamadım ama, çok güzel bir taş bu" dedi. "Zaten ben, öteden beri taşlara hayranımdır."

"Neden?" diye sordu Memo. "Neden olacak?" dedi tavşan iç geçirerek. "Hiç bir şeyden etkilenmezler.Oysa ben ufak bir çıtırtı duysam, bir avcı geldiğini sanıp son sürat kaçarım.Ömrüm kaçmakla geçiyor." "Cesur bir taş diyebilir miyiz ona?" diye sordu Memo ama, sorusuna cevap alamadı.Tavşan bir kuş sesi duyup kaçmıştı bile.

Memo sesin geldiği yöne doğru yürüdüğünde, ağaç dalına konmuş, keyifle şarkı söyleyen bir kanarya ile karşılaştı.Kanarya kimbilir bu güzel taş hakkında neler söyleyecekti! Güzel sesli sarı kuş, taşı görünce heyecanlandı ve "Ah, ah!" dedi imrenerek, "Ne güzel mavi çizgiler var üzerinde, benim ise her tarafım sapsarı.Üzerimde mavi bir noktanın olması için neler vermezdim!"

Memo, "İşte, çok önemli bir taş bulduğum bir kez daha ispatlandı." diye düşündü ve sevinç içinde yürümeye devam etti.Göl kenarında vıraklayan bir kurbağa gördü ve tabii taşı hemen ona da gösterdi.Kurbağa, çok bilgiç bir edayla taşı inceledi. "Taşlar çok yeteneklidir.Eğer suya atarsan, etrafında düzgün daireler oluşturur.Ben ise suya atladığımda bunu hiç beceremiyorum" dedi ve taşı suya attı.Gerçekten de taşın düştüğü yerde birbirinin içine geçmiş düzgün daireler oluştu.Ama taş, gölün derinliklerinde kaybolmuştu. "Taşıım!" diye bağırdı Memo.

Biraz sonra, gölün yüzeyinde kocaman bir balık göründü.Dişlerinin arasında Memo’nun kıymetli taşı vardı."Ben de onu yiyecek birşey sanmıştım" dedi koca balık ve taşı Memo’ya geri verdi.Sonra da iç geçirerek, "Ah, ah taşlara hayranım" dedi, "keşke biz canlılar da böyle olsak da karnımızı doyurmak gibi sorunlarımız olmasa." Memo taşına yeniden kavuşmanın verdiği sevinçle tekrar yola koyuldu.

Yolda büyükannesiyle karşılaştı.Sevinçle taşı ona da gösterdi.Büyükannesi de diğerleri gibi taşı ilk bakışta beğendi.

Taşı uzun uzun inceledikten sonra da, "Üzerindeki çizgiler" dedi "tıpkı gençliğimdeki yüz çizgilerime benziyor.Bak bak, şuradaki yüz resmini görebiliyor musun? Tıpkı ben!"

Memo dikkatlice baktı.Doğrusu, büyükannesinin dediği yüzü taşın üzerinde görememişti ama, "Ne güzel bir taş, herkes ona bakıp istediği şeyi görebiliyor" diye geçirdi içinde. "Çok kanallı bir televizyondan daha kullanışlı." Yürümeye devam etti.

Biraz sonra yolda arkadaşı Tombiş’i gördü...Tombiş yolda her zamanki gibi yavaş ve ilgisiz bir şekilde yürüyordu.Büyük bir heyecanla Tombiş’in yanına koştu.Bu sevincini onunla paylaşmalıydı. "Heey, bak çok ilginç bir taş bulduuum" diye sevinçle bağırdı.Tombiş taşı alıp öyle bir baktı.Memo hemen atıldı "Öyle bir bakmayla olmaz, iyice incelemelisin." Tombiş, bu defa yerlere kadar eğilerek uzun uzun taşı inceledi ve sonra aniden sıkılarak, "Bana bu taş hiç de ilginç gelmedi" deyip kestirip attı. "Alelade bir taş bu."

Memo doğrusu çok şaşırmıştı. "Nasıl?" diye bağırdı. "İçinde okyanus dalgalarının sesi olan, çok yaşlı, cesur ve sürekli karnı tok olan bu taş, sana nasıl ilginç gelmiyor anlayamıyorum." "Gelmiyor işte" dedi Tombiş ve yürümeye devam etti.Memo konuyu geçiştirmeye niyetli değildi. "Peki suda düzgün daireler çizmesi?" "Gelmiyor" dedi Tombiş ilgisizce. "Üzerinde büyükannemin gençlik çizgilerinin oluşu da mı ilginç gelmiyor sana?" diye bağırdı Memo."Nelerden bahsettiğini anlamıyorum ama, bu taş bana hiç mi hiç ilginç gelmiyor" diye yineledi Tombiş.

"Peki üzerinde mavi çizgiler oluşu?" diye ısrar etti Memo. "Gelmiyor, gelmiyor" dedi Tombiş. "Nasıl gelmez?" diye bağırdı Memo. "Düşünsene annemin boncukları mavi, babamın gömlekleri mavi, gök mavi, deniz mavi, daha da önemlisi…"dedi Memo, "Evet daha da önemlisi?" diye sordu Tombiş. "Komşumuzun kızı Aysel’in gözleri mavi" dedi Memo. "Peki bu da ilginç gelmiyor mu?" "Gelmiyor, gelmiyor, gelmiyor, gelmiyor." dedi Tombiş.

Memo’nun canı sıkılmıştı.Kendini küçülmüş gibi hissetti.Durdu ve yere oturdu. "Bizim Tombiş" diye iç geçirdi, "taştan hiç ama hiç anlamıyor."


Behiç AK