yazgı'ya
dair...
vazgeçmek intihar etmektir bazen: intihar etmekse kabullenmektir her zaman yazgıyı -değiştiremediğin, değiştirmediğin, değiştirmek istemediğin- . reha yunluel darağacı gölge
memleket kurtaran alkolize birliklerin marşlarını yazdım her gece tanklarını, bira ve rakı bardaklarını mezelerini, çerezlerini, molotof kokteyllerini... ellerin şiirleriyle değil imansız şiirlerimin gavur dizeleriyle ağlattım annemi babam suskundu kardeşim her seferinde öfkeli mısralarımla, mısralarımla kanattım kendimi seyyar satıcılar kiloyla dahi almak istemediler küçülmüş yüreğimi, güneş kaçmış gözlerimi, parmakları bir bir eksilen ellerimi seyyar hayatımı her sabah yeşil çuhalı bir masada ütülesem de kırış kırış çıkardım sokaklara ve her akşam yeşil çuhalı bir masada kaybederdim her seferinde geri kalmış bir saatli maarif takviminin yapraklarına takılıkalırdı söz dinlemez gözlerim satırlarımın gölgesi vururdu yüzüme gözlerimi kırpardım dehşetinden kaçabilmek için o gölgenin o gölgenin dehşetinden kaçabilmek için dilimi ve parmaklarımı satırlardım nafile! her seferinde birdenbire kendimi hatırlardım! reha yunluel
|
katedralden bir kuş düşer bildik bir strazburg akşamının üzerine bir mevlüt okunur bir ağıt yakılır ardından o karanlıkta bir canavar düdüğünün peşisıra imamın sesi kısılmıştır papazın yüzüyse allak bullak bir kalabalık toplanmıştır kleber meydanına kalabalığın dudakları adı bilinmedik bir şairin mısralarına tutukludur katedral sessizdir mumları alev almaz kapıları ardına dek açıktır kimsecikler girmez kalabalık kleber meydanındadır ses ve alev de köşebaşındaki ayyaş bir zencinin gözleri tarafından gözaltına alınır kalabalığın dudakları ossaat zencinin gözleri kançanağı kırmızıdır katedralin tüm alevi gözlerindedir şehrin tüm sesi şişesinde her yudumda o an şairdir kendileri mısralar mısraları tutkular kim şairdir kim değil anlamak gereksizdir şarabında kaybolmuş şişesinin dibindedir şair balkonundaki çamaşır ipine şairin bir çift gökkuşağı asılıdır kurumamaya yeminli gökkuşağından damlar hepsi: alevi ve sesi yitik katedral; zencinin kan çanağı; kalabalığın huzursuzluğu; adı bilinmedik şairin adı hepsi, ama hepsi kullanılmamış bir haritaya sargılıdır dört kitapta yazmasa bile adı, şairin, dağcının el kitabında muhakkak yazılıdır reha yunluel
bir akbaba bekleyecek beni malûm yerde gagalamak için benliğimin leşini önce belki gözlerimden başlayacak gagalamaya yumuşaklığından ötürü sonra belki yanaklarım eğer açık kalmışsa ağzım, dilim daha sonra bir gaga darbesi yetecek kırmaya o kafatasımı şakaklarımdan kırarsa kolay olur sanırım, beynim o gün için güzel bir salata olur akbabaya akbabayı tanırım... reha yunluel
Yırtık Yapraklar
|