Composed upon Westminster Bridge 
Westminster Köprüsünde Yazıldı (Turkish translation)

Displaced
Yerinden Edilenler (Turkish translation)
 
 

Composed upon Westminster Bridge 
September 3, 1802

Earth has not anything to show more fair:
Dull would be of soul who could pass by
A sight so touching in its majesty:
This city now doth like a garment wear
The beauty of the morning;  silent, bare,
Ships, towers, domes, theatres and temples lie
Open unto the fields and to the sky;
All bright and glittering in the smokeless air.
Never did sun more beautifully steep
In his first splendour valley, rock, or hill;
Ne’er saw I, never felt, a calm so deep!
The river glideth at his own sweet will:
Dear God! The very houses seem asleep;
And all that mighty heart is lying still.

William Wordsworth
 

Westminster Köprüsünde Yazıldı
3 Eylül 1802

Yok dünyanın gösterecek bundan güzel bir şeyi:
Kendi görkemi içinde böyle etkileyici bir görünümü
Aldırmadan geçenin körelmiş olmalı ruhu:
Bir entari gibi giyiyor bu kent şimdi
Sabahın güzelliğini; gemileri, kuleleri,
Kubbe, tiyatro ve tapınakları sessiz, duru,
Yayılmış göğün altında sereserpe kırlara doğru;
Dumansız havada pırıl pırıl hepsi.
Güneş yıkamadı hiç bundan daha güzel
İlk ışıklarıyla ne vadi, ne kaya, ne tepe;
Görmedim, duymadım, böyle derin bir huzur!
Süzülüyor nehir o tatlı istenciyle:
Ulu Tanrım! Uyuyor sanki şu evler;
O koca yürek uzanıyor sessizlik içinde!
 
William Wordsworth

Çeviren: Nezih Onur
 
 
 

Displaced

They came to the pavement’s end
And blinded windows watched them round the bend:
Nobody from the city looked or wept
Or laughed, for mankind slept.

They came to the silent place
Where frontiers divided race from race.
As the pursuing silence reached each head,
Dead whispered to dead.

So ended each journey’s span,
Each recognising neither ghost nor man.
None from the dead or living came and none
Claimed anyone.

John Pudney
 
 

Yerinden Edilenler

Kaldırımın sonuna geldiler,
Kör pencereler köşeden dönüşlerini izlediler:
Kentte ne kimse baktı ne ağladı
Ne de güldü, insanlık uykudaydı.

Geldiler o sessiz yöreye,
Sınırların ırkları ayırdığı yere.
Süren sessizlik her birine ulaştı,
Ölüler ölülerle fısıldaştı.

Her yolculuk böyle son buldu,
Ne ruh ne insan tanıyan oldu.
Ölü ya da diri gelmedi biri,
Ne de soran oldu kimseyi.

John Pudney

Çeviren: Nezih Onur