Daguerre, kısa süre içinde Daguerreotype adını verdiği ilk fotoğraf makinelerini piyasaya sürdü ve büyük ilgi topladı. Aynı yıllarda İngiltere'de William Henry Fox Talbot, Kalotypie adını verdiği bir sistem geliştirdi. Bunu albüminli cam levhaların (1847, F.S.Archer)kullanımı izledi. 1861'de Gaudin'in önerdiği jelatin, Maddox'un 1871'de ilk jelatinli gümüş bromür içeren duyarkatları hazırlamasına yol açtı. Bu ilk dönemin makineleriyle fotoğraf çekmek oldukça karmaşık işlemler gerektiriyordu. Çekim sırasında poz süreleri 10-15 dakika sürüyordu. Çekilen fotoğrafın derhal develope edilmesi gerektiği için fotoğrafçılar karanlık odalarıyla birlikte dolaşmak zorundaydılar. Ama çeşitli uluslardan sayısız kişinin çalışmaları sonucunda bütün bu olumsuzluklar aşıldı; gittikçe daha kullanışlı ve daha hızlı yöntemler ve makineler geliştirildi.

İlk fotoğraf makinelerinde ışığa duyarlı emülsiyonla kaplanmış cam plakalar kullanılıyordu. Bunların makineye takılıp çıkarılması zordu ve zaman alıyordu. 1880'lerde Georges Eastman adlı bir Amerikalı çok önemli bir buluş yaptı. Duyarlı emülsiyonla kaplı, şeffaf selüloitten bir film şeridi, ışık geçirmeyen ikinci bir kağıt bantla sararak, yani bugünkü sistemin bir prototipini yaparak, makineye film takıp çıkarma işini son derece kolay bir hale getirdi. Bu filmleri kullanan makineler, fotoğrafın geniş kitlelere yayılmasını sağladı.
 

(resmin üstüne tıklayınız)
 

Eastman'dan günümüze, film üzerinde negatif görüntünün elde edilişindeki prensip, neredeyse hiç değişmedi; buna karşılık gerek emülsiyonların ve baskı kağıtlarının niteliklerinde, gerekse fotoğraf makinesi teknolojisinde büyük gelişmeler oldu. Değişik tekniklerde renkli emülsiyonlar, saydamlar, çeşitli nitelik ve duyarlıkta filmler, baskı kağıtları üretildi; makinelere gittikçe gelişen telemetreler (uzaklıkölçer), pozometreler (ışıkölçer) eklendi ve bugünün bilgisayar teknolojisiyle donatılmış kameralar dönemine kadar gelindi.

Günümüzde bu gelişme o denli büyük bir ivme kazanmıştır ki, büyük olasılıkla "digital" kameralar gelişimini henüz tamamlamadan, bugün kullanmakta olduğumuz makineler "müzelik" hale geleceklerdir. Ve gelecek kuşaklar, bugünün en gelişmiş fotoğraf makinelerine, tıpkı bizim körüklü ahşap makinelere baktığımız gibi şaşkınlıkla bakacaklar, onları birer koleksiyon parçası olarak değerlendireceklerdir.