DERSIM   Dergisi,      sayi 7        sayfa 5
 
 

|Main||media||Language||Research||Kultur/Zagon| |Email

 
 
                                     BAŞVURU HAKKI

Av. M. Ali KIRDÖK

 Tunceli'de 1994 yılı sonbaharında boşaltılan, yıkılan köylerden göçeden köylülerin dramı gün geçtikçe artarken, köyüne evine, toprağına dönme umudu hayallerini süslemeye devam ediyor Tunceli insanının. Çocuklar ve gençler bulundukları koşullara uyum sağlasalar da ileri yaştakiler bu sürgün yaşamına uyum sağlıyamıyor. Yoksulluk ve işsizlik yaşamlarını daha da bir karartıyor.

Ovacık'ta bir köy muhtarı tanırım. Uzun boyu, iri cüssesiyle kapıya sığmazdı. Muhtarın da köyü boşaltıldı. İstanbul'a göçetmek zorunda kaldı. Tekrar geldiğinde o koca adamı ufalmış, beli bükülmüş gördüm. Köyünde kendi kendisinin efendisi olan bu adamı işsizlik, yoksulluk, daha doğrusu çaresizlik çökertmişti.

1992 yılında başlatılan bu süreç onbinlerce insanı evinden toprağından yaşam alanından koparmış, onları kentlerde çaresizliğin, yoksulluğun pençesine atmıştır. Aileler parçalanmış, insanlar zorla mülklerinden yoksun bırakılarak istemedikleri işleri yapmak, istemedikleri yerlerde yaşamak, zorunda bırakılmıştır.

İnsan hakları ve kurallarına meydan okurcasına geliştirilen bu ihlaller bugün  azda olsa sürdürülüyor. Ancak köylerinden göçettirilen insanlara yönelik. İnsan hakları ihlali, onlar köylerine, evlerine mülklerine dönmek istedikleri sürece devam ediyor. Dolayısıyla ihlalin mağduru açısından bazı haklar ortaya çıkıyor.

Özellikle köy boşaltma, yakma, zorla göçettirilme biçiminde hak ihlallerini iki aşamada değerlendirmek gerekir. Birinci aşama ulusalüstü insan haklarına aykırı köy boşaltma, aşağılama, işkence, mülkiyetten yoksun bırakılma biçiminde gelişen süreçtir. Bu sürece ilişkin ihlaller mağdurları açısından bazı talep haklarını ortaya çıkarmaktadır. Yapılan fiil bir suç oluşturduğundan Cumhuriyet Savcılıklarına müracaat etmek veya idari makamlardan durumun eski hale getirilmesini talep etmek ve tazminat istemek.

Belirttiğimiz bu hakkı kullanan mağdurlar müracaatlarından tatmin edici bir sonuç alamazlarsa veya talepleri rededilirse 6 aylık süre içerisinde  Avrupa İnsan Hakları Komisyonuna müracaat edebileceklerdir.

Bu konuda benzer olaylara ilişkin başvurular yapılmış, Avrupa İnsan Hakları Komisyonu bir şikayet başvurusuna 'Kabuledilebilirlik Kararı' vermiştir. Yani davanın birinci aşaması Türkiye aleyhine sonuçlanmıştır.

Şikayet 3 Mayıs 1993 tarihinde Diyarbakır ili Dicle ilçesi Kelekçi köyünde oturan 8 başvurucu köylü tarafından yapılmıştır. Olay özetle şöyledir:

10 Kasım 1992'de, akşam askerler Kelekçi köyüne girmiştir. Askerler arasında özeltim de vardır. Askerler köy muhtarına köyü hemen tahliye etmelerini söylemiş, muhtar köylüleri toplarken askerler köy evlerine ağır silahlarla ateş açmış, evlerden önemli bir kısmını tahrip etmiştir.

Evlere ateş edilmesi ve yakılmasının ardından sayıları 500'ü aşkın köy sakini köyü terketmişlerdir. Çoğunluğu Diyarbakır kentine gitmiştir. Orada akrabaları bulunan bazıları onların yanına taşınmıştır, diğerleri sokaklarda yaşamak zorunda kalmıştır.

H. Akduvar ve 7 arkadaşı tarafİndan, uğradıkları muamelenin onur kırıcı ve aşaşılayıcı muamele olduğu (sözleşme madde 3) özgürlüğünü kullanma ve kişi güvenliğinden yararlanma hakkının ihlali olduğu (sözleşme madde 5) kendi konutlarında ikamet etme ve mallarının ellerinden alınması nedeni ile tazminat isteme özgürlüklerinden yararlanmadıklarını (sözleşme madde8), mülkiyetten barışçıl bir biçimde yararlanma hakkının ihlali. (sözleşmeye ek 1. nolu protokol). Ayrıca Kürt oldukları için tüm bu ayrımcı muameleye maruz bırakıldıkları (sözleşme madde 14)  dolayısıyla Türkiye Devleti şikayet edilmiştir.

Hükümet şikayete karşı verdiği cevapta 10 Kasım 1992'de köyde arama yaptıklarını, köyde çok sayıda yiyecek, giyecek ve propaganda malzemesi ile bir roket fırlatıcının bulunduğunu, ayrıca sığınakların da olduğunu, köyün PKK'li teröristler tarafından yakıldığını, köylülerin de kıyü  gönüllü olarak terkettiklerini belirtmiştir.

Bu davada komisyon; Türkiyenin güney doğusunda sonuçta pek çok insanın yerinden edildiği, köylerin tahrip edilmesinin bilinen bir olgu olduğunu belirtmiş ve Kelekçi köylülerine yapılan ihlallerin Avrupa İnsan Hakları sözleşmesine aykırı olduğu tesbitiyle başvuru hakkında kabuledilebilirlik kararı vermiştir.

Komisyon gündeminde birçok benzer vakıa bulunmaktadır. Tunceli köylülerinden bir kısımının Agustos 1996 tarihinde zamanında yaptığı başvurular da kayda geçirilmiş olup yazışmalar sürdürülmektedir.

Yaşanan göç, sürecin başlangıcını oluşturmaktadır. Göçten sonra, göçeden ailelerin göçten kaynaklanan ekonomik, sosyal ve psikolojik bir dizi sorunu sürecin ikinci ve bugünkü aşamasını oluşturmaktadır. Bugün göçedip kentlere yerleşen insanların mülkiyet haklarını kullanmaları, istedikleri işte çalışmaları ve istedikleri yerde yerleşmeleri hakları ağır bir biçimde ihlal edilmektedir.

Bugün İstanbul'da yaşayan bir Ege köylüsü nasıl ki köyüne özgürce dönüp evini ve arazisini özgürce kullanma hakkına sahipse, Üstanbul'da yaşamak zorunda bırakılmış bir Tunceli, Hakkari, Mardin köylüsü de aynı özgürlük ortamında köyüne gidip orada örgürce yaşayabilmelidir. Köyüne dönüp, konutundan, arazisinden yararlanmak, kısacası kendisine ait yerde yaşamak isteyen kşylüler, bu taleplerini aöık ve net ifadelerle dile getiren dilekçelerle idari makamlara (Valilik, Kaymakamlık vs.) müracaat etmelidir. Devlet ya vatandaşın talebini kabul edecek ve köye dönüşüne izin verecek, ya da bu ihlalinin tazminatını ödeyecektir. Talebin reddi durumunda, ulusalüstü denetim organlarının müdahalesinin hukuki koşulları oluşacaktır.

Türkiyenin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları sözleşmesi ve Anayasanın Mülkiyet hakkını içeren 43. maddesi yeterli yasal dayanaklardır. Yeter ki siz talep edin.
 

|Main||media||Language||Research||Kultur/Zagon| |Email