DERSIM Dergisi, sayi 7 sayfa 23
DERSİMDEN GÖÇ ve NEDENLERİ
Yusuf KAYA
Bir zamanlar Kiği, Karakoçan, Tercan, Kemah güney batıda Keban'a kadar uzanan
sınırları ile geniş bir alanda yer tutmuş olan DERSİM, günümüzde Türkiye'nin en
küçük ili olarak haritada yer almaktadır. En fazla göç veren il olarak birinci
sıradaki yeri ile basında boy göstermektedir. Yüzyıllarca yapılan sefer ve hareketler sonucu nüfusun önemli bir bölümü Ege, Marmara, İç Anadolu, ve Akdeniz'e göç vermesi sonucu yukarıda saydığımız yerlere yerleşenler konu açıldığında "BİZ DERSİMLİYİZ" ama, dedelerimiz yıllar önce göç etmiştir şeklinde kendilerini ifade etmektedirler. 1900 yıllardan sonra göç edenler ise her ilde, her ilçede bir Tunceli'li mahallesi oluşturmuş durumdadırlar. DİE yaptığı bir araştırmaya göre yaklaşık olarak 270.000 kişi Tunceli kütüğüne kayıtlı olmasına rağmen, şu anda Tunceli'de ikamet eden nüfus sayısı sadece 85.891 kişidir. Bu sayıya özel sayım diye tabir edilen asker nüfusu dahildir. Polis, subay ve yabancı kütüğe kayıtlı memurlar ile özel sayım bu miktardan düşüldüğünde yaklaşık olarak 65-70.000 civarında nüfus kalmaktadır. 1938 Dersim hareketinden sonra zorunlu iskana tabi tutulanların bir kısmı 1947 yılında yasak bölge diye tabir edilen yerlerin yeniden yerleşime açılmasıyla Tunceli'ye geri dönmelerine rağmen önemli bölümü geri dönmemiştir. Özellikle 1970 li yıllarda Türkiyedeki siyasi yelpazede demokrasi ve özgürlüklerden yana saf tutan Tunceli gençliğinin potansiyel suçlu görülmesinden sonra yeni iskan kanunlarını bereberinde getirdi. Tarihi ve kültürü gereği hep haklıdan, mazlumdan ve ezilenden yana tavır koyan Tuncelilerin bir şekilde dağıtılıp asimile edilmesi gerekiyordu. Tunceli iline hiç bir ekonomik ve sosyal yatırım yapılmayarak nüfusun bir kısmı kendiliğinden göçe zorlandı. 1990'lı yıllardan itibaren tam bir göç hezeyanı yaçandı. Köyler boşatıldı, meralar yasaklandı, dağlar mayınlanarak ormanlar yakıldı ve sonuçta gıda ambargosu devreye sokularak tam bir insansızlaştırma politikası uygulanarak zorunlu göç devreye sokuldu. Peki bu göç uygulaması esnasında Tuncelililerin sorumluluğu ve gçrevleri neydi?
Yeteri kadar yerine geterildi mi? İşte burada iki sorun karşımıza çıkmaktadır. Bir
insanın kentinde, ilçesinde köyünde mezrasından yaşayabilmesi için ekonomik ve
sosyal koşulların yaşama elverişli olması gerekmektedir. Mal ve can güvenliği
olmayan, yolu, elektiriği suyu, kanalı, köprüsü bulunmayan bir köyde yaşamak ne
kadar mümkündür. Tarlasını ekip biçemeyen, yaylasına çıkamayan evine ekmeği
getiremiyen bir köylüye, köyünü terk etme dediğimiz zaman ne kadar inandırıcı
olabiliriz. O zaman sosyal bir insanın yaşamı için gerekli koşulların
oluşmasında ne kadar katkıda bulunacağız. irdeleyip önümüze görev olarak
koymak gerekmektedir. Sadece göç edip giden insanlarımız değildir asıl, göç eden
DİLİMİZ, KÜLTÜRÜMÜZ, GELENEK VE GÖRENEKLERİMİZLE BİR BÜTÜN
GEÇMÜİŞİMİZDİR. İkinci konu bu göçte Tuncelililer memnun mu? Elbette olmadıkları bir gerçektir. Ama ikinci bir gerçek ise göçü engellemeye yönelik elle tutulur bir çabanın harcanmadığıdır. Türkiyedeki hızlı nüfus artışına rağmen Tunceli nüfusunun hızlı bir şekilde azalması yetkilileri de rahatsız etmemeli ki, yetkililer göçü engellemeye yönelik hiç bir çaba harcamamaktadırlar. 1990 yılında 133.140 bin olan nüfus 1997 tarihinde 85.891'e kadar düşmüştür. şehir merkezinin köyler dahil nüfusu 28.947 dir. İlçelerimizin köyler dahil nüfusu aşağıdaki gibidir. Çemişgezek 8.587, Hozat 9238, Mazgirt 11.091, Nazimiye 4.680, Ovacık 7.231, Pertek 12.455, Pülümür 3.662'dir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu dahil sadece nüfusu azalan tek İl'in Tunceli olması, akıllara Tunceli'ye yönelik özel politikaların olduğunu getirmektedir. Acil önlem olarak köyler tekrar yerleşime açılmalı, gıda ambargosu kaldırılmalı, halkın mal ve can güvenliği sağlanarak elektirik, su, kanal ve köprüler onarılarak mayınlı alanlar temizlenmeli, köylere geri dönüş için krediler sağlanmalı, sağlık ve eğitim konularında bütün yükümlülüklerin yerine getirilmesi gerekmektedir. Tuncelililer olarak demokratik bir ülkede insanca yaşamak istiyorsak, üstümüze dğşen görevleri yerine getirmenin tarihi sorumluluğu ile karşı karşıyayız. Dili ile, kültürü ile gelenek ve göreneği ile göç eden geçmişimizi kazanmak istiyorsak, herkes üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmek zorundadır. Göçü etkiliyen önemli nedenlerinden diğerleri ise şöyle sıralanabilir:
|