DANSÖZ KIVIRMALARI / Bahattin YILDIZ

9.SAYFA

1.SAYFA
2.SAYFA
3.SAYFA
4.SAYFA
5.SAYFA
6.SAYFA
7.SAYFA
8.SAYFA
9.SAYFA
10.SAYFA
11.SAYFA
12.SAYFA
13.SAYFA
14.SAYFA
15.SAYFA
16.SAYFA
17.SAYFA
18.SAYFA
19.SAYFA

Önceki Sayfa

23

 

 

                Hava işçi sendika üyesi işçinin kendisini tahrik edici sözlerine yanıt vermedi. Aslında verebileceği uygun bir yanıtta bulamamıştı. Ama suskun kalmakta, onun kendisi hakkında söylediklerini kabullenmek demekti.

Gelen işçi başkanları Soys'un genelde sendikada olduğunu, buna rağmen nasıl görüşemediğini de sormuştu.

Ber, bu söze daha fazla dayanamadı. Artık ne olacaksa olsun halle-rindeydi.

Sekreteri Secret'e sendikayı aramasını, kendisinden söz etmeden farklı bir isim uydurarak Soys’la telefon bağlantısı gerçekleştirmesi talimatını verdi. 

                Ad kenti Hava Enerjisi İşçi Sendikası telefonuna çıkan  kadın sekre-tere, kendisini başkanın kız arkadaşı İsteAl olduğunu belirten Secret, Soys'un sesini duyar duymaz  Ber'e aktardı.

Ber, aylardır duymaya hasret kaldığı sesi duyabiliyordu.

Soys ile Ber arasında ilk aylarda oluşan sıcaklığın, zamanla yerini alan ‘Sibirya soğuğu’ telefon diyaloglarından da anlaşılabiliyordu.

Ber, "Bana birçok kez bağlanmayan telefon ‘İsteAl’ takma ismini veren sekreterime bağlandı... Neden?.." diyerek telefonlarına çıkmama-sının hesabını soruyordu.  "Neden kaçıyorsun?... Ben sendikanın avukatı değil miyim?..."

Sendika başkanı yanıtlamadı.

"Sorun ne?..."

"Sorunun ne olduğunu, benden iyi biliyorsun!..."

"Senden duymak istiyorum!"

"Benden duyacağın bir şey kalmadı."

"O halde, kulaklarını aç ve dinle... Sendika işçilerinden bir temsilci şu an yanımda bulunuyor ve konuştuklarımıza tanıklık yapacak. Senin işverenlerle birlikte hareket ederek sendika işçilerini sattığına dair duyduğum dedikoduları seni uyarmak için anlamında sana anlatmamdan mı, rahatsız oldun?... Yoksa; işçilerin aylıklarından kesilen aidatların birçoğunu şahsi harcamalarında kullanıp, sahte faturalarla gider gelir denkleştirmesi yaptığını söylememden mi rahatsız oldun?... Bana ödenen aylıklardan yarısını benden avanta olarak koparma isteğini ret etmemden 

mi rahatsız oldun?.."

Soys, sinirlenmişti. Şah damarına basılmıştı. "Senle hiçbir bağlantım kalmadı artık. Seni duymak ve görmek istemiyorum!... Artık sendikanın avukatı değilsin!... Lanet olsun!..."

Yüzüne de yansıyan sinirden kaynaklı kırmızılığı, telefonda süregelen sesine yansıtmamaya çalışan Ber; olumsuz da olsa kesin yanıt almıştı. Birikmelerini salma zamanıydı. "Yanımda olan işçi temsilcisine gerekli anlatımlarda bulunacağım, sağduyulu işçiler yakında seni ve yönetimini azledecektir, inanıyorum..."

Soys, "Ne yaparsan, yap! Elinden geleni ardına koma!" diyerek telefonu kapattı...

Ber, telefondaki konuşmalardan aldığı negatif enerjinin de etkisiyle  tüm ayrıntılarıyla Soys'un bazı kirli çamaşırlarını ortaya döktü, yanında bulunan işçi temsilcisine.

Bazı duyumları olmasına rağmen bu kadarını tahmin etmediğini belirten işçi temsilcisi; Ber’in kendisini aydınlatmasından dolayı teşekkürlerini sundu... Diğer işçileri de, kendisinin aydınlatacağını belirte-rek Ber'in ofisinden ayrıldı.

 

Solkol'un mağazasından aldığı bilgisayarda yarım kalan yazısına devam edecek enerjisi kalmamıştı Ber’in.

Daha sonra devam etmek üzere yazıyı kaydedip, kapattı bilgisayarı.

Küçük televizyonu açtı. Farklı şeylerle ilgilenmek iyi bir dinlence sağlıyordu, kendisine...  Ulusal Televizyon kanalı flaş haber sunuyordu. Sap gölü çevresinde bulunan ormanda silahla öldürülmüş halde ayrı yerlerde bulunan üç cesetten söz ediyordu. Yıllarca kırsalda İllegal-ABCD örgütü militanlarına karşı mücadele eden ve sonra bu mücadelenin yanlış olduğunu belirterek görevinden istifa eden Rutbin ve iki arkadaşına ait olan cesetlerin kimler tarafından ve niçin öldürüldükleri araştırılmaktaydı.

Televizyon kanalı görevlileriyle Rutbin’in eşi arasında gerçekleştirilmiş bulunan telefon görüşmesi de yayınlanmıştı.

Rutbin'in eşi; "kocamın ve arkadaşlarımın ölümünü gerçekleştirenler önceden bulunduğu gruptaki bir kaç kişidir. Çünkü özellikle bazı arkadaşlarından korkuyordu. Onlar araştırılsın," demişti özetle.

Bu doğrultuda yetkili bir ağıza mikrofon uzatılmış, Rutbin’in eşinin beyanlarına karşı açıklama isteniyordu.

Yetkili ağız, iddianın hayali olduğu, cinayetin teröristler tarafından işlenmiş olabileceğini belirtiyordu.

Ber'in düşüncelerinin hızlı deviniminden dolayı beyni ısınmış ve bu sıcaklığı tüm bedenine vermişti. Lavaboya giderek elini, yüzünü ve saçlarını ıslattı. Yüksek ateşini düşürmeliydi.

Televizyonun verdiği haber içeriğinde geçen yer, zaman ve kişiler yabancısı değildi. Geçen gece gördüğü rüya içeriğinde bulunanlardan bir kaçıydı. Cinayet gecesi; onun rüya gördüğü geceye denk düşüyordu.

Peki şu an rüya görüyor olabilir miydi?... Parmağına toplu iğne batırdı. Parmağının ucundan akan kanı çekmeceden çıkardığı peçeteye sildi. Rüya ile gerçek birbirinin içine girmişti, ayırt etmek için parmağını kanatmıştı. Bir damla kanı gözünde büyüdü. Bir kitapta okumuştu; bir damla kanın oluşması için gereken gıdaları ve beden içinde oluşan uğraşları... Bir damla kan da aslında çok önemliydi...

Telefonun ahizesini kaptı. Secret'i bu işe karıştırmamalıydı. Güvenlik Merkez Birimini bizzat arayacak ve Rutbin'in, İkiyüz isimli arkadaşı tarafından iki mermiyle öldürüldüğünü ihbar edecekti. Yurttaşlık bilinci bunu gerektiriyordu.

Bilinmeyen numaralardan Büyük Kent Güvenlik Merkez  Biriminin telefon numarasını aldı. Aldığı numaraları tuşladı.

Telefondaki yanıt, aradığı yeri doğruluyordu. Birden kendine geldi. "Ben ne yapıyorum?..." diyerek kendisini sorguladı. Bir çok sorular yönlendirilecekti kendisine, tanık istenecek, belge istenecekti... Rüyamda gördüm demesi onun Ruh ve Beyin Tedavi Merkezine gönderilmesi sonucunu doğuracaktı.

Deli bir avukata kim iş verirdi. Deli bir avukatın avukatlık ruhsatı da iptal edilirdi...

Belki de Rutbin'in akıbetine uğrardı. İkiyüz, kendi isminin tanıdık olmayan biri tarafından sesli okunmasından memnunluk duymayabilirdi.

"Beyefendi! Numaraları yanlış tuşlamışım, özür dilerim," diyerek telefonu kapadı. En uygun kararı, telefonu kapatmakla yerine getirmişti.

Sıcak bir çay kendisine iyi gelecekti. Secret'den rica etti.

Çay; sabahtan kalmaydı ve sık sık ısıtılmaktan bulanık bir renk almıştı.

                Çalan telefonu bağlayan Secret, "Bilirkişi olduğunu belirten Birbilen isimli bir bey arıyor," diyerek arayan hakkında ön bilgi verdi.

                Belge, senet ve çeklerin içeriğindeki  yazı ve imzaların ilgilileri tarafından yargı gruplarında itiraz edilmesi halinde, kime ve kimlere ait olduğunun incelemesi; için yargı başkanı, ‘Yazı ve İnceleme Gruba"na gönderirdi. Bunların verdiği rapor aynı yönde karara yansırdı.

Maf'ın avukatlığını yaptığı dönemde onun kanalıyla gelen bir kişinin alacağının tahsili için icra takibi yaptığında dosya borçlusunun senetteki imzanın kendisine ait olmadığı, sahte olduğu yönünde dava açmıştı. İtirazı müşterisi olan alacaklıya bildirdiğinde bu itirazın doğru olduğunu ama alacağının gerçek olduğunu, alacağı için senet alamadığından sahte senet düzenlemek zorunda kaldığını belirtmişti.

Ber, bunun çok tehlikeli bir durum olduğunu hem alacağı alamayacağını hem de Anti-Hafif Yargı Grubunda sahte belge düzenlemekten üç yıl ceza alabileceğini belirttiğinde, "Maf, bunu halledecek, sen rahatına bak!" demişti müşterisi.

Gerçekten, Maf, "Yazı ve İmza İnceleme Grubunu" sonradan iş sahibinden fazlasıyla tahsil edeceği parayla satın alarak imza ve yazıların borçluya ait olduğuna dair rapor aldırtmıştı. Ber'de bu tür itirazlar üzerine alacaklı müşterilerini Maf'a göndererek yararlı raporlar alınmasını bir kaç kez sağlamıştı.

                Birbilen olarak kendisini tanıtan kişiyle "Nasılsınız?.." gibi hal hatır sorma seanslarından sonra, telefonu açan ana konuya giriş yaptı. "Ber bey, sizin alacaklı vekili olarak bulunduğunuz dosya dayanağı 50.000.-dolar değerindeki senede borçlunun imza itirazı üzerine; yargı başkanı, yazı ve imzaların incelenmesi için bize göndermişti. Bunu biliyorsun!... Şansına, benimde içinde bulunduğum İnceleme grubuna geldi. Birkaç gün içinde inceleyip karar vereceğiz..." dedikten sonra suskunluk sürecine girdi.

Ber, onun yarım kalan sözlerinin devamını bekledi. Bu suskunluk bir süre devam etti. En son telefon bağlantısının kopmuş olabileceğini düşünerek, "Alo!... Alo!..." diye seslendi. Karşılık, "Alo!... Duyuyorum," sözcükleri bu olasılığı saf dışı bırakmıştı. Bu kez, "Buyurun sizi dinliyorum," dedi Ber, kuşku dolu bir sesle.

"Borçlunun senette bulunan imzalarıyla, kıyaslamaya örnek teşkil edecek duruşma’da alınan imza örnekleri, birbirini tutmuyor... Dolayısıyla; sizin müşterinizin hem alacağından olacağı hem de Anti-Hafif Mahkemede sahte imzalı senedi düzenleyip, vekili aracılığıyla icraya koymaktan dolayı üç yıl ceza alacağını anlatmama bilmiyorum gerek var mı?..."

                Ber, "Ama, nasıl olur?..." diyerek hayretini belli etti. "Müşterim SağMüş çok sağlam bir insan... Böyle bir sahteciliği yapabilecek nitelikte biri değil. Hatta borçlunun imza itirazı üzerine müşterime imzayı senin yanında mı atmıştı, önceden başkasına imzalattırıp sana vermiş olabilir, olasılıklarını hatırlattım... O da; kendisinin gözleri önünde bizzat borçlunun imza attığını yeminle belirtmişti bana."

                "Siz, avukatlık mesleğinde yeni değilsiniz?... Bir zamanlar Maf'ın avukatlığını da yapmıştınız, yanlış mıyım?..."

                "Doğrudur... Niye sordunuz?..."

                Birbilen, alaycı bir üslupla, "Bilmem... Bir an, farklı biriyle mi konuşuyorum, diye kuşkuya düştüm." dedi.  "Aslında senetteki imza borçlunun imzasına bazı yönleriyle benziyor gibi... Ama, diğer örnek imzalarına göre kuyruğu biraz eğri duruyor gibi..."

                "...........................!?...."

                Birbilen'in ifadeleri tutarsızdı. Bir şeyler anlatmak istiyordu. İçselinde, "Kuyruğu eğri duruyor," kavramını düşündü... Ad kentinde kullanılan bir deyimdi. Genelde yeni bir araba, ev  alanlara hatta iyi bir sonuç alanlara karşı kullanılan ve yemeğe, içmeye bizi götür arzusunu içeren bir deyimdi.

                Ber, içsel tahlildeyken, Birbilen anlatımına devam ediyordu. "Geçen bizleri, borçlunun tanıdığı ve önceki dönem Halkın Temsilcileri Grubunda görev yapan ve şimdi Absürd Yerel Televizyon sahibi olarak faaliyette bulunan  Komİmza bey, aradı. Borçlunun, gerekeni yapacağını, bizlerinde gereğini önceden yapmamız gerektiği yönünde rica da bulundu."

" ..........................!?..."

"Ama, bizler Sodgom ülkesinin imza incelemesi konusunda en yetkin uzmanları olarak buna rağmen sizle görüşmeyi borçlu tarafla görüşmeye tercih ettik... Dediğim gibi, imzalar kuyruk eğriliği dışında sanki benzerlik gösteriyor."

                Ber, sıkılgan ve yılgınlığını duyumsatan hitapta bulundu. "Ya!... BirBilen Bey!..." dedi. "Borçlu; imzanın kuyruğunu bilinçli veya bilinçsiz eğri atmış olamaz mı?... Şimdiki teknikle  bu bile tespit edilebilir diye biliyorum... Müşterimin maddi durumu bu alacağını alamamakla bayağı kötüleşti. Bu kez kuyruk eğriliğini düzeltmeden olumlu rapor veremez misiniz?..."

                Ber’in bu sözleri karşısında Birbilen katıla katıla güldü. Kesilen gülme sonrası kendi cep telefon numarasını da verip, bir hafta bekleyebileceğini bu süre içinde, “Kuyruk eğriliği” kavramını iyice düşü-nüp kendisini arayabileceğini, belirterek telefonu kapadı.

                Ber, endişe içindeydi. Gerçek bir hukukçu gibi davranmak istiyordu. Mesleğine ilk başladığında girmiş olduğu kirli ilişkilerden uzak duracağına kendi kendisine söz vermişti. Gerçi; müşterisinin de onlara ödeyebilecek çoklukta parası yoktu ve o da hukuka uygun davranılması taraftarıydı. Haklı olduğunu biliyordu. Borçlu gözlerinin önünde senedi doldurmuş ve imzalamıştı...

                İmza ve Yazı İnceleme Grubu, BirBilen'in deyimiyle kuyruğun eğriliğini düzeltmeme nedeniyle ve borçlunun bu tür işlerde komisyon alarak aracılık yapan Komİmza kanalı ile kuyruk eğriliğini kendi yararına düzelttirirse?...

                Düşüncesi bile korkunçtu. Bu dosyadan elde edeceği Avukatlık komisyonunu düşündü. Büyük para alacaktı ve son aylarda oluşan parasal sıkıntılarından geçicide olsa kurtulacak en azından altı aylık geçimini sağlayabilecekti.

İmza incelemesi raporu borçlunun yararına düzenlenirse büyük bir gelirden olacaktı. Müşterisi de alacağından olacaktı. Hatta üstüne üstlük Üç yılda Tut-Bırakma Kursevinde yatacaktı müşterisi.

Bekleyecekti... Başka çaresi yoktu... Çok sayıda bireyden oluşan İmza ve Yazı İnceleme Grubunda bulunanların tümü BirBilen gibi düşün-müyor olabilirdi. BirBilen’in ancak bir oy kullanma hakkı vardı. 

Sabahtan beri yaşadıkları kafasını ağrıtmıştı. Gece gördüğü rüyaların ağırlığı da bunda hatırı sayılır etkinlikteydi. Parmaklarıyla şakaklarını ovaladı. Kendisine iyi geliyordu. Ruhsal, düşünsel gerginliği esnasında bedeninin de buna uyumlu davranışları nedeniyle, içseli dışsalında yansı-ma buluyordu. "Avukatların ömrü kısa olur," deyişini anımsadı. Yargıyla, icrayla, Müşteriyle, borçluyla BirBilen gibilerle, kalemlerdeki görevlilerle muhatap olmanın verdiği stres... Dava ve takip dosyalarının sonucu ne olacak kaygısı...

Aldığı özel konulu davalarla ilgili yaptığı araştırmaları sonucunda bulduğu hukuksal dayanaklardan dolayı, kazanacağına kesin gözüyle baktıklarından bazılarının olumlu sonuçlanmaması...

Bunda hukuksal konularda bilimsel görüşler sunmuş uzmanların da payı vardı.

Yasa maddesinden anlaşılan anlamı yüzlerce sayfalara yayarak açıklayan yasa yorumcuları, üzeri örtülü ve soyut konularda ise kısa cümlelerle geçiştirmişlerdi kitaplarında.

Olan hukuk bilgileri ancak normal şartlar altında para ediyordu. Büyük davalarda taraflardan biri veya her ikisi güçlü ise; hukuki bilgisi yeterli olsun olmasın  en güçlüyü temsil eden avukatlar her nasılsa başarı sağlayabiliyorlardı.

Belki de bilgi yeterli olmuyordu. Hukuk Bilgisi yetersizliğine sahip olanlar bu eksikliklerini, duygusal zekalarının iyi olmasıyla mı tamam-lıyordu?...

Belki de; ???!!!.... tamamlıyorlardı.

Bu nedenle kendisine hukuk kitapları pazarlamaya gelen satıcılara "Hukuk kitabı almak istemiyorum," diyordu. Pazarlamacılar ise genelde olumsuz yanıta karşı derhal büroyu terk eden özellikte olmuyordu. Aksi halde; pazarlamacı olamazlardı. "Taksit  yapalım," tekliflerini ise, "Hukukun taksiti olmaz," esprisiyle  reddediyordu.

 

Düşüncelerini bir selam bozdu.

"Selamlar!"

Gözlerini selam verene dikti.

Tanımadığı birileri, çat kapı içeri girmişti.

Büroda avukatla görüşme usulü; gelenin öncelikle sekreterden izin almasıydı. Sekreter, gelenin kim olduğunu kendisine bildirir, kabulü olduğunda içeri alınırdı. Kurala uymayan kişiler genelde samimi olduğu insanlardı  Samimi tanıdıklarının bu  kuralı çiğnemeye belki hakları vardı... Ama gelen kişiler bu kategoriye girmiyorlardı.

Hatta, tokalaşmak için elini uzatan uzun boylu, çam yarması, bıyıkları dudaklarına sarkık, cam parlaklığında gözlere sahip takım kıyafetli, beyaz gömlekli bu şahsı ilk kez görüyordu.

Uzatılan eli boş çevirmek olmazdı. "Hoş geldiniz!" dedi.

Onun arkasında tokalaşma sırasını bekleyen iki kişiden biri tanıdığı çıkmıştı. Bu; bir zamanlar Tar kanalı ile birlikte ön soruşturma geçirmiş bulunan Mıha idi.

Mıha ile tanışık olduğunu onla sarılarak somutlaştırdı.

                Gelenler koltuklara kuruldular.

                Nefeslenen ziyaretçilerden Mıha, diğer iki kişiyi tanıttı. Bıyıkları dudaklarına sarkık olanın ismi; LeftKol'du.

Diğerinin ise LeftSağKol'du.

İsimlerini duyan Ber, onların telefonla randevu alan kişiler olduğunu anlamıştı.

LeftKol, kendisiyle telefonda konuşmuş, önemli bir hususta görüşmek için randevu  talebinde bulunmuştu. Ancak Mıha'nın geleceğinden haberdar değildi.

                Arada birbirlerini kaçamak bakışlarla izliyorlardı. LeftKol, samimi bir ortamı derhal oluşturma çabasındaydı. Güncel esprilerle bu sıcaklığı sağlamaya çalışıyordu...

                Geliş amaçlarının ne olduğu konusuna bir türlü gelmiyordu.

Ber, bu tür durumlarda kahve ikramının iyi olacağı tecrübesini edinmişti. Kahve, ana konuların açılımını sağlayan iksirdi. Kahve teklifini; ziyaretçilerin tümü oy birliğiyle kabul etti.

                Kahve içimi sonlandığında, sadece LeftKol, biraz önce kahve içtiğinin kanıtını üzerinde taşıyordu. Bunun her nasılsa farkına varan LeftKol bıyığında kalan kahveyi diliyle yalayarak sildi. Lekeyi, izleyen bakışlardan huylanarak fark etmiş olabilirdi.

                Cam gözlerini daha da parlatarak, "Umarım, geliş amacımızı merak ediyorsunuzdur?..." dedi.

                Ber, "herhalde," demek istemedi, sessiz kaldı.

                LeftKol, zorlamalı öksürükle boğazını temizledi. Bu eylem, yapacağı konuşmanın uzun ve  soluksuz geçeceği izlenimi uyandırdı Ber'de.

                "Halkın, ülkenin durumunu okumuş biri olarak sizde görüyorsunuz. Halk yoksulluk içinde, işsizlik had safhada. halktan toplanıp Devletin kasasında biriken paraları üç dört çapulcu hırsızlamakta... Bu soygun bazen; İhracat, teşvikli yatırım, ihale, resmi kurumların alım satım işlerinde yapılan fatura yolsuzlukları, bazen de bazı medya gruplarının şantajlarıyla veya politik destek sunmaları karşılığında gerçekleşmekte... Binlerce soygun yollarını burada açıklamaya ne zamanımız var, ne de gerek var. Bunlar bilinen gerçekler. Onlar zevk ve sefa içinde iken, çocuğuna mama alamayan, evine ekmek götüremeyen insanları düşünün... Aradaki uçurum akıl almaz boyutta...  Halkın Temsilcileri bunları gerek-tiği şekilde ifade etmiyor. Hatta bazıları çarkın içinde, durumdan ve durumlarından memnun... Çağdaş demokrasi anlayışının, çağdaş hukuk ilkelerinin yerleşmesi, insan haklarını teminat altına alacak yasa maddelerinin çıkarılması, tüm yanlışlarla mücadele için Legal XYZ Partisinden Halk Temsilcisi aday adayı oldum..."

Ber'i süzerek söylemlerinin onun üzerinde bıraktığı etkiyi yakala-maya çalıştı. Olumlu veya olumsuz bir tepki rengini alamadı.

Sözlerine kaldığı yerden devam ederek, "Dediğim gibi sizin de İl yönetimine üye olarak bulunduğunuz Legal-XYZ Partisinden aday adayıyım... Belki de haberiniz olmuştur."

Ber'in bu gelişmeden haberi olmamıştı. LeftKol'u partinin hiçbir çalışmasında ne görmüş, ne de adını duymuştu. "Hayırlı olsun!" diyerek, gerekli nezaketi gösterdi.

LeftKol, "Teşekkür ediyorum," diyerek, karşılık verdi. "Fakat, önümde daha epey uzun bir yol var. İlk sıralardan Halk Temsilcisi adayı olarak seçime girebilmem için ön seçimde delegelerin desteğine gereksinimim var."

Ber, kendisinden ne tür bir istekte bulunacağını merakla bekliyordu. "Biliyorsunuz ben delege değilim," dedi.

LeftKol, kendisine daha fazla acı çektirmedi. "Parti delegelerinden bazılarıyla dolaylı veya doğrudan görüşme sağladık. Eksiğimiz var çoğunluk elde edebilmem için sizinde desteğinize ihtiyacım var," dedi. Ber'e göz kırparak,  "Sizi kıramayacak yaklaşık yirmibeş-otuz delege olduğunu biliyoruz..."

"Onların tercihlerini etkilemek istemem!..."

"Sizin arzularınız benim ve arkadaşlarım için emirdir. Bence birey bir oluşumda önceden yerini almalıdır. Aksi halde treni kaçırmış olur, yalnızlaşır. Seçildiğim takdirde, 'hamili kart yakinimdir," yazılı kartvizitlerinizi her zaman bekliyor olacağım."

LeftKol'un, kendisine güvenen otuz  delegeyi etkilemesi karşısında menfaat teklif ettiğini anlamıştı. Aşırı tepki ilkellikti. Politikayla da uğraşıyordu, politik söylem kullanmalıydı. Ortam karışıktı. Bir düşman daha kazanmanın kendisine yararı olmayacaktı. "Arkadaşlarla bu konuyu değerlendireceğiz," dedi. Zaman kazanmak istiyordu. LeftKol hakkında gerekli araştırmayı yapmalıydı. Belki de söyledikleriyle benzeşen kişiliği vardı. Demokrat bir insanın seçilmesinin ülkeye yararı olurdu.

LeftKol, Ber’in düşüncelerini algılamış gibiydi. "Çok fazla bir zamanımız kalmadı, ön seçimler yaklaşıyor," dedi. Ses tonunu, yalvarışlı konuma sokarak devam etti, "İstirham etsem, olumlu olsun, olumsuz olsun sonucu bana birkaç gün içinde bildirebilir misiniz?.."

"Neden olmasın!"

Ortam, Mıha'nın konuşması gerektiğini işaret ediyordu. "Ber, sen beni tanırsın," diyerek başlangıç yaptı. "LeftKol'a güvenmeseydim, onla birlikte hareket etmezdim. Tar'a ve bana nasıl güveniyorsan ona da güvenebilirsin. Ülkemizin yetiştirdiği nadide insanlardan biridir. Paraya doymuş biri... Başkaları gibi çıkar amacı yok!... İdealist amaçla hareket etmektedir. " Geçmişte bir an oluşup kaybolan samimiyeti tazeleme anlamında, "Ha! sahi, Tar'dan haber alabiliyor musun?... Onu çok özledim." diyerek Tar'ı sordu.

Ber, bir çok kez Mıha ile karşılaşmıştı. İlk kez Tar'ı kendisine soru-yordu.  Uygun yanıtı verdi. "Mıha!..." diye seslendi. Bu sesleniş bile söyleniş biçimiyle gerekli yanıtı veriyordu. "Kırsal alanlara telefon ağları daha kurulmadı."

Yanıt sertti. Azda olsa yumuşayan ortamı gerginleştiriciydi. Ortamın gerginleşmesini engellemek için espri olarak algıladıklarını, kahkahala-rıyla yansıttılar ziyaretçiler.

Ber, onlara katılmadı. Yakın zamanda almış olduğu kararı uygulamıştı. "Hoşuna gitmeyen, benimsemediği hiçbir olguya ayıp olmasın düşüncesi ile katılmayacaktı." Bireysellik buradan başlıyordu. Bireysel kimliğini sosyal psikoloji havuzunda eritmeyecekti. Ortama uymak için içselden kaynaklanmayan tepkilerde bulunmak bireyin kendisine yabancılaşmasıydı; tıpkı emekçinin emeğine yabancılaşması gibi bir şeydi bu. Ber, kendisine yabancılaşmanın aksine, kendisini tanımaya, yorumlamaya benliğini kazanmaya çalışıyordu. Geçen haftanın bir akşamında kültür sitesinin salonunda sahneye konulan, "Allı gelin tırtırlı gelin," adlı tiyatro oyununu izlemişti. Oyun bitiminde, herkes oyuncuları ayakta alkışlamış, en önde ve sanatçılarla göz göze olmasına rağmen ayağa kalkmadığı gibi ellerini birbirine vurur gibi de yapmamıştı. Çünkü; oyunu, oyuncuların oyunculuğunu beğenmemişti. Beğenmediği bir oyunu ve oyuncularını alkışlaması ise bu yargısına, dolayısıyla kendi-sine karşı duruştu.

 

Ziyaretçiler yanaklarını kırk yıllık ahbaplarmış gibi Ber’inkiyle karşılıklı dokundurdular. Zoraki tebessümlerle ayrıldılar.

Onların çıkmasından sonra Ad kentinde, kulağı en geniş deliklilerden biri olduğunu bildiği Solkol'u, telefonla arayarak, LeftKol’u sordu.

Solkol'dan sürpriz bir yanıt aldı.

"LeftKol, benden boşalan makama geçti. Baba Maf'ın sol kolu şimdi o!... Maf, kendi yerini daha sağlama almak için LeftKol'u; Legal-XYZ partisinden, RightKolu ise; Legal-X Partisinden Halk Temsilcisi olması için destekliyor. Duyduğuma göre her iki partinin yapacağı Halk Temsilciliği adaylık ön seçiminde bunların adaylığının ilk sırada gerçek-leştirilmesi için bayağı para dökecekmiş... Delegeleri satın almaya niyetliler..."

Ber, "Neden bu konuda daha önce bana gerekli bilgiyi vermedin," hayıflanmasında bulundu.

"Senin haberin olduğunu sanıyordum... Zaten bende bu hafta içinde duymuştum."

Maf; sağ kolu RightKolu sağcı kimliğindeki Legal X Partisi’nden, sol kolu LeftKol’u ise solcu kimliğindeki Legal XYZ Partisi’nden Halk temsilcisi seçtirerek alanını genişletebilecek. Her iki koldanda meclis içinde bir çift göze bir çift kulağa sahip olacaktı. Hatta tüm duyuları mecliste olacaktı. Yerini daha bir sağlamlaştıracaktı. Sağdan veya soldan iktidar olunması kendisi için önemli olmayacaktı. Her iki durumda da bağlantı kurabilecekti. O aşamada, Maf, sağ ve sol çevrede etkinliğini hissettirebilecekti. İki taraftan da korunabilecekti. Akıllıcaydı...Gücüne, güç katacaktı.

Erken seçimin sonucu şimdiden belli gibiydi. Bir kaç olasılık tartışılıyordu. Legal XYZ partisi ile Legal X Partisinin şansı eşitti. İkisinden biri iktidar olacaktı. Bu mümkün olmadığında her iki partinin ortak iktidarı söz konusu olacaktı. Legal Y Partisinin ve diğer küçük partilerin barajı aşıp aşamayacağı dahi şüpheliydi.

Her iki şahısta politikayla fiilen uğraşmamış olmalarına ve ne oldukları belli olmalarına rağmen sağduyulu halk tarafından seçilecek miydi?... Seçmenler bu kadar umarsız, duyarsız ve benliksiz olabilir miydi?...

Ber, bu yönüyle de geleceği merak ediyordu.

Lavaboya yöneldi, elini yüzünü yıkadı ve saçını düzeltti. Az sonra Markız'la yeni açılan "Burada Hesap Pahalıdır," isimli balık restoranında buluşacaklardı.

 

 

                                                                              * **

 

 

                                                                                            

 

 

 

 

 

24

 

 

                Legal XYZ Partisinin il binasında, ayda bir tekrarlanan yönetim kurulu toplantısı, her oturumda olduğu gibi yine tartışmalı, çekişmeli geçiyordu.

Partinin tanıtımı, gerekli reaksiyonlar, eylemler, üye sayısının artırımı için yapılması gereken uğraşlar, etkinlikler tartışılıyordu.

                Biri, "Halkın sıkıntılarına ortak ve sözcü olalım, bu anlamda ne gerekiyorsa yapalım; eylem geliştirelim..."

                Diğeri, "Sürekli seminerler, konferanslar, basın toplantıları düzenleyelim. İktidar partisiyle ve diğer muhalif partilerin söylemlerini, düşüncelerini, eylemlerini yanlış da olsa; doğru da olsa eleştirelim. Karalama kampanyası başlatalım..."

                Bir diğeri, "Halkımızın ve halkların kültürlerinin, müziğinin, dillerinin gelişiminin ve uluslararası hukukta da yer alan kendi geleceğini tayin etme hakkını engelleyen, köstekleyen, inkar eden, asimilasyona uğratan  sisteme,  baskılara karşı tepki göstermek için her fırsatı değerlen-direlim, her eylemi gerçekleştirelim hatta... halkın sokakta; açık alanda yaptığı düğünlere dahi sahiplenelim, kendimizi her alanda gösterelim..." diyorlardı.

                Toplantı, şablon öneri ve açıklamalarla ve her kafadan çıkan seslerle bu şekilde bir süre devam etti...

Yaklaşık bir saat sürmüştü. Sonuçta dişe dokunur, bir karara varamamışlardı. Başkan dahil toplam on bir kişilik kurulda birkaçı hariç; bırakılsalar günlerce uzayacak kadar konuşma açlığındaydılar.

Sonunda üyelerden biri, Ber’i işaret ederek,

                "Ber bey, hiç konuşmadı... Hukukçumuzu da dinleyelim, onun da mutlaka değerli görüşleri vardır," dedi.

                Ber, LeftKol'la görüşmesinden sonra, tanıdığı delegelerle bizzat veya telefonla görüşmüş ve "LeftKol'un ön seçimlerde listeye alınmaması," görüşünü iletmişti.

                Delegelerin, bir kısmı "Dıpsu pekmez, farketmez," demişlerdi. Bu söz "Pekmez pekmez fark etmez," anlamına geliyordu. O veya diğeri aynıydı, herhangi biri diğerine fark atmıyordu. Bir kısmı ise; onla yüz yüze görüştüklerini ve anlatımının kendilerine güven verdiğini belirtmiş-lerdi, Çoğunluk ise, Ber'in sağduyusuna güvendiklerini ifade ederek ona oy vermeyeceklerine dair namusları ve şerefleri üzerine söz vermişlerdi..

                Ön seçim gerçekleşmiş ve Genel seçimlerde gösterilecek aday listesine Legal XYZ Partisinden LeftSol birinci sırada yerleştirilmişti. Üç delege dışında oy birliği mevcuttu. Kabul oyu veren delegelerin içinde namus sözü veren kişilerin de olduğu kesindi. Çünkü üç kişiden çok daha fazlası bu sözü vermişti. Ber, bunun verdiği rahatsızlıkla toplantıya gelmişti. Üzgündü...

                Hiç kimse olumsuz konuşmuyordu, tüm konuşulanlar güzeldi ve güzel konuşanlar; güzelliklerin aksine davranıyorlardı. Bu yapıda kendisi de kısır döngü araçlarından biriydi. Bu yöndeki düşüncelerini ifade etmenin yararsız olduğunu düşündü. Verilecek yanıtı tahmin edebiliyordu.  Bunun karşısında çıkarabileceği karşı yanıtı yoktu. Aslında vardı. Ama ifade edemezdi. Kanıtlayamazdı. Sonuçta; Parti üyelerinin resmi olarak seçmiş oldukları delegeler Parti Tüzük ve Yönetmeliğine uygun olarak serbest iradeleriyle oy kullanmış başka aday adaylarla birlikte LeftKol’un da adaylığı kesinleştirilmişti. Aday seçilmeyenlerinde adaylığı belki de başka bahara kalmıştı. Oy sayımı bir kaç kere yinelenmiş, sayımda hata-nın olmadığı anlaşılmıştı.

Buna rağmen bir şeyler kusmak istiyordu. Rahatlamak istiyordu. Aksi halde beyni ağrıyacaktı. Beyninin içindeki yoğunluğu az da olsa hafifletmeliydi.

Gelen ‘konuş’ teklifine, bu nedenle nazlanmadı. "Evet! Benim de bazı diyeceklerim olacak," dedi Ber. Bulunanların dikkatini çektiği kanısına vardıktan sonra, devamla, "Burada alınmış bir karar olmaksızın partiye mal olabilecek davranış ve söylemlerden uzak durmak gerektiği kanısındayım. Örneğin; geçen hafta, sokakların, yolların çamurlu bakım-sız olmasını protesto amacıyla Yerel Yönetim Binasına yürüyen, hatta taşlayan  mahalle halkı, arasında partimizden –O, kendini bilir- bir arkada-şında eyleme katılması sonucu basına ‘Legal XYZ Parti üyeleri Belediye Binasını taşladı!’ diye intikal etmişti..."

                "Bu bir hataydı, arkadaş da özür dilemişti," dedi, Başkan; Tartışmanın bu yönüyle alevlenmesini engelleme amaçlı ani çıkışıyla.

                Ber, devamla, "Sadece bu değil... 'Nüfus Sayımını Protesto etme Olayı,' da bir başka örnek... Alınmış bir karar yokken böyle bir eylem başlatılmış ve ben sayıldığım halde yinede partinin suçlanması nedeniyle diğer yöneticiler gibi bende devletin avukatına ifade vermek zorunda kaldım. Tartışılmayan, karara bağlanmayan konularda bir şekilde parti adına davranış sergilenmesi yanlış değil mi?..."

                Yönetim kurulu üyelerinden biri, "Avukat Beyler korkuyorlar galiba," dedi sırıtarak.

                Ber, sözün sahibine yöneldi, "Korksaydım senin gibi devletin avukatının önünde kıvırmazdım. Nüfus sayımında sayıldığım halde sizleri yalnız bırakmamak, yanlış anlaşılmamak için suçlamayı kabul ettim. Protestonun kaynağının; sayımın bilimsel yapılmadığı dil, din, gibi sosyal konuların da sorulması gerektiği hususlarını ifademde  belirtmiştim..." dedi kızgın bir üslupla.

                Önceki konuşmacı yine aynı pişkinlikle, "Lafını bilde konuş, ben yıllarca düşüncemden dolayı Güvenlikte sorgulanmış, işkence görmüş, Tut- Bırakma Kursevlerinde yatmış bir insanım, senin gibi yoktan bu partiye de gelmiş değilim... Siyasi bir geçmişim var," dedi.

                Başkan tekrar araya girdi. "Tartışmayı kapatalım da oylamaya geçelim artık," diyerek tartışmayı bitirin sinyalini verdi.

                Ber, Başkanın direktifine, "Ben sözlerimi daha bağlamamıştım!" diyerek karşı çıktı.

                Başkan sert iradeye boyun eğdi. "O halde buyurun!... Ama lütfen kısa olsun," dedi. 

Ber, içselindeki birikmelerle doğrudan bağlantılı olmasa da bir şekilde bazı tepkilerini sunarak rahatlamak istiyordu. "Benim demek istediğim; Eylemler yapmayalım anlamında değildi. Yanlış anlaşılmasın!... Program ve tüzüğümüz var, genel merkezimizin veya İl yönetimi olarak bizlerin aldığı kararlara -ben  çekince koysam  bile- uymak zorundayım, bunu biliyorum. Çünkü konu en azından tartışılmış, görüşler alınmıştır.  Ama  bunun dışındaki inisiyatif ve eylemlerin parti üyeleri tarafından yapılması veya fiilen dayatılması, başkaca yerlerden gelebilecek talimatlarla hareket edilmesi yanlış diyorum... Herkese saygım var ve her kuruluş kendi alanında faaliyet göstermeli, yetki ve sorumluluk ancak kararın çıkmasında payı olana ait olmalı, yoksa yeni doğmuş çabuk büyümüş partimizin çöküşü yakındır demektir. Bu partinin geleceğinin baltalanması ve sistem anlamında da meşruluğunu yitirmesi, halk tabanın-da endişe doğuracağından partimizin genelleşmesi ve gelişmesinin de önünü tıkamış oluruz. Kısaca, programımızda yazılanlar ile genel hukuk kuralları göz önüne alınarak bu çerçevede faaliyet gösterilmesi kanısın-dayım. Kararlar özgür iradeyle ve çıkar gözetilmeksizin, insanlığın iyiliği-ne alınmalı... Yani; benimsediğimiz Demokrasiyi partimiz içinde öncelikle biz uygulamalıyız. Şahsen ben tartışmadığım veya görüşümü sunma imkanı bulamadığım bir ortamda alınan karara uyma zorunluluğu da duymam, "diyerek, konuşmasını sonlandırdı.

                Üyelerin bir kısmı Ber’in bu söylemine bir ara karşı çıkacakmış gibi atıldılarsa da tepkilerinin bir anlamda demokrasi kurallarının tartışılacağı alanı hedef alacağı ihtimali karşısında vazgeçtiler...

                Başkan, yapılacak bir takım etkinlikler için güvenlik biriminden izin alınması yönünde çoğunlukça alınan kararı deftere geçirttirdi ve  son aylık toplantıda böylece bitmiş oldu.

                Ber’de diğerleri gibi toplantı salonundan ayrılacakken Başkan’ın kendisiyle özel konuşma isteği üzerine kalktığı koltuğa, yeniden oturdu. Son üyenin de odayı terk etmesinin akabinde Başkan, önündeki paketten bir sigara da Ber’e uzatarak yaktıktan sonra, "Ber, biliyorsun Tar’ın referansıyla seninle tanışmış ve yönetim kurulu üyesi olman için de genel merkeze ve delegelere baskıda bulunmuştum. Bunu ‘minnet yapıyor, seni etki altına almaya çalışıyorum,’ anlamında düşünme!... Senin bazı davra-nış biçimlerinden dolayı bana pay çıkaranlar oluyor. Bu, benim otoritemi olumsuz etkiliyor. Neden kendini bazı yönlerden geliştirmiyorsun, kemik-leşmiş kurallardan koparmıyorsun... Bak! Sana ne diyeceğim, siyasi davaları sana yönlendirmeye başladık zaten... bu konuda da bilgini ilerlet!... Bir de senin Bey ilçesi Tut-Bırakma Açık Kursevinde bulunan “Kay” la görüşmeni rica ediyorum," dedi Başkan.

                Diğer konuları bir yana bırakarak, ‘Kay’ hakkında soru yöneltti Ber. "Hangi suçtan tutuklu?"

                "O siyasi  hükümlü! Davası sonuçlanmış... Cezasını çekiyor."

                "Bu onun için, avukat olarak yapabileceğim bir şey kalmamış anlamına gelmiyor mu? Yargılama da bitmişse..."

                "Bu görüştürme isteğim davası için değil... Seninle, o da tanışmak istiyor..."

                Başkan açık konuşmuyordu. Ber, Başkanı anlamakta zorlanıyordu. "Onun siyasi bilgilerinden yararlanma imkanın olur, bu kötü bir şey değil..., Avukat olarak görüşebilirsin. Dikkat çekmez. Benim görüşmeme ender izin veriyorlar. Arada bize de iletmek istediği mesajlar olabilir," dedi, Başkan.

                Ber, son cümlelerden olayı algılamıştı; hükümlünün vereceği talimatları almak ve yaymak için görüşmesi isteniyordu. Bu da bir yönlendirici daha kazanılması anlamına geliyordu. Hemen ret tepkisini vermek istemedi. Etraf, bulanıktı, kimin kim olduğu belli değildi. Yeni bir düşman kazanmanın yararı yoktu. "Bir ara uygun olduğumda gidebilirim," dedi. Sesi inandırıcı değildi. Başkan'dan İzin isteyerek, ofisine gitmek üzere partiden ayrıldı.

 

 

                                                                              ***

Sonraki Sayfa