"O halde, kulaklarını aç ve dinle... Sendika işçilerinden bir temsilci şu an yanımda bulunuyor
ve konuştuklarımıza tanıklık yapacak. Senin işverenlerle birlikte hareket ederek sendika işçilerini
sattığına dair duyduğum dedikoduları seni uyarmak için anlamında sana anlatmamdan mı, rahatsız
oldun?... Yoksa; işçilerin aylıklarından kesilen aidatların birçoğunu şahsi harcamalarında
kullanıp, sahte faturalarla gider gelir denkleştirmesi yaptığını söylememden mi rahatsız
oldun?... Bana ödenen aylıklardan yarısını benden avanta olarak koparma isteğini ret etmemden
mi
rahatsız oldun?.."
Soys, "Ne yaparsan, yap! Elinden geleni ardına koma!" diyerek telefonu kapattı...
Ber, telefondaki konuşmalardan aldığı negatif enerjinin de etkisiyle tüm ayrıntılarıyla Soys'un bazı kirli çamaşırlarını ortaya döktü,
yanında bulunan işçi temsilcisine.
Bazı duyumları olmasına rağmen bu kadarını tahmin etmediğini belirten işçi
temsilcisi; Ber’in kendisini aydınlatmasından dolayı teşekkürlerini sundu... Diğer işçileri
de, kendisinin aydınlatacağını belirte-rek Ber'in ofisinden ayrıldı.
Solkol'un mağazasından aldığı bilgisayarda yarım kalan yazısına devam edecek
enerjisi kalmamıştı Ber’in.
Daha sonra devam etmek üzere yazıyı kaydedip, kapattı bilgisayarı.
Küçük televizyonu açtı. Farklı şeylerle ilgilenmek iyi bir dinlence sağlıyordu, kendisine... Ulusal Televizyon kanalı flaş haber sunuyordu. Sap gölü çevresinde bulunan
ormanda silahla öldürülmüş halde ayrı yerlerde bulunan üç cesetten söz ediyordu. Yıllarca kırsalda İllegal-ABCD
örgütü militanlarına karşı mücadele eden ve sonra bu mücadelenin yanlış olduğunu belirterek
görevinden istifa eden Rutbin ve iki arkadaşına ait olan cesetlerin kimler tarafından ve niçin öldürüldükleri
araştırılmaktaydı.
Televizyon kanalı görevlileriyle Rutbin’in eşi arasında gerçekleştirilmiş bulunan telefon
görüşmesi de yayınlanmıştı.
Rutbin'in eşi; "kocamın ve arkadaşlarımın ölümünü gerçekleştirenler önceden bulunduğu
gruptaki bir kaç kişidir. Çünkü özellikle bazı arkadaşlarından korkuyordu. Onlar araştırılsın,"
demişti özetle.
Bu doğrultuda yetkili bir ağıza mikrofon uzatılmış, Rutbin’in eşinin beyanlarına
karşı açıklama isteniyordu.
Yetkili ağız, iddianın hayali olduğu, cinayetin teröristler tarafından işlenmiş
olabileceğini belirtiyordu.
Ber'in düşüncelerinin hızlı deviniminden dolayı beyni ısınmış ve bu sıcaklığı
tüm bedenine vermişti. Lavaboya giderek elini, yüzünü ve saçlarını ıslattı. Yüksek ateşini düşürmeliydi.
Televizyonun verdiği haber içeriğinde geçen yer, zaman ve kişiler yabancısı değildi.
Geçen gece gördüğü rüya içeriğinde bulunanlardan bir kaçıydı. Cinayet gecesi; onun rüya gördüğü geceye
denk düşüyordu.
Peki şu an rüya görüyor olabilir miydi?... Parmağına toplu iğne batırdı. Parmağının
ucundan akan kanı çekmeceden çıkardığı peçeteye sildi. Rüya ile gerçek birbirinin içine girmişti,
ayırt etmek için parmağını kanatmıştı. Bir damla kanı gözünde büyüdü. Bir kitapta
okumuştu; bir damla kanın oluşması için gereken gıdaları ve beden içinde oluşan uğraşları...
Bir damla kan da aslında çok önemliydi...
Telefonun ahizesini kaptı. Secret'i bu işe karıştırmamalıydı. Güvenlik Merkez Birimini
bizzat arayacak ve Rutbin'in, İkiyüz isimli arkadaşı tarafından iki mermiyle öldürüldüğünü ihbar
edecekti. Yurttaşlık bilinci bunu gerektiriyordu.
Bilinmeyen numaralardan Büyük Kent Güvenlik Merkez Biriminin telefon
numarasını aldı. Aldığı numaraları tuşladı.
Telefondaki yanıt, aradığı yeri doğruluyordu. Birden kendine geldi. "Ben ne yapıyorum?..."
diyerek kendisini sorguladı. Bir çok sorular yönlendirilecekti kendisine, tanık istenecek, belge istenecekti...
Rüyamda gördüm demesi onun Ruh ve Beyin Tedavi Merkezine gönderilmesi sonucunu doğuracaktı.
Deli bir avukata kim iş verirdi. Deli bir avukatın avukatlık ruhsatı da iptal edilirdi...
Belki de Rutbin'in akıbetine uğrardı. İkiyüz, kendi isminin tanıdık olmayan biri tarafından
sesli okunmasından memnunluk duymayabilirdi.
"Beyefendi! Numaraları yanlış tuşlamışım, özür dilerim," diyerek telefonu kapadı.
En uygun kararı, telefonu kapatmakla yerine getirmişti.
Sıcak bir çay kendisine iyi gelecekti. Secret'den rica etti.
Çay; sabahtan kalmaydı ve sık sık ısıtılmaktan bulanık bir renk almıştı.
Çalan
telefonu bağlayan Secret, "Bilirkişi olduğunu belirten Birbilen isimli bir bey arıyor," diyerek arayan
hakkında ön bilgi verdi.
Belge,
senet ve çeklerin içeriğindeki yazı ve imzaların ilgilileri tarafından
yargı gruplarında itiraz edilmesi halinde, kime ve kimlere ait olduğunun incelemesi; için yargı başkanı,
‘Yazı ve İnceleme Gruba"na gönderirdi. Bunların verdiği rapor aynı yönde karara yansırdı.
Maf'ın avukatlığını yaptığı dönemde onun kanalıyla gelen bir kişinin
alacağının tahsili için icra takibi yaptığında dosya borçlusunun senetteki imzanın kendisine
ait olmadığı, sahte olduğu yönünde dava açmıştı. İtirazı müşterisi olan
alacaklıya bildirdiğinde bu itirazın doğru olduğunu ama alacağının gerçek olduğunu,
alacağı için senet alamadığından sahte senet düzenlemek zorunda kaldığını belirtmişti.
Ber, bunun çok tehlikeli bir durum olduğunu hem alacağı alamayacağını hem de Anti-Hafif
Yargı Grubunda sahte belge düzenlemekten üç yıl ceza alabileceğini belirttiğinde, "Maf, bunu halledecek,
sen rahatına bak!" demişti müşterisi.
Gerçekten, Maf, "Yazı ve İmza İnceleme Grubunu" sonradan iş sahibinden fazlasıyla tahsil
edeceği parayla satın alarak imza ve yazıların borçluya ait olduğuna dair rapor aldırtmıştı.
Ber'de bu tür itirazlar üzerine alacaklı müşterilerini Maf'a göndererek yararlı raporlar alınmasını
bir kaç kez sağlamıştı.
Birbilen
olarak kendisini tanıtan kişiyle "Nasılsınız?.." gibi hal hatır sorma seanslarından sonra,
telefonu açan ana konuya giriş yaptı. "Ber bey, sizin alacaklı vekili olarak bulunduğunuz dosya dayanağı
50.000.-dolar değerindeki senede borçlunun imza itirazı üzerine; yargı başkanı, yazı ve imzaların
incelenmesi için bize göndermişti. Bunu biliyorsun!... Şansına, benimde içinde bulunduğum İnceleme
grubuna geldi. Birkaç gün içinde inceleyip karar vereceğiz..." dedikten sonra suskunluk sürecine girdi.
Ber, onun yarım kalan sözlerinin devamını bekledi. Bu suskunluk bir süre devam etti. En son telefon
bağlantısının kopmuş olabileceğini düşünerek, "Alo!... Alo!..." diye seslendi. Karşılık,
"Alo!... Duyuyorum," sözcükleri bu olasılığı saf dışı bırakmıştı. Bu
kez, "Buyurun sizi dinliyorum," dedi Ber, kuşku dolu bir sesle.
"Borçlunun senette bulunan imzalarıyla, kıyaslamaya örnek teşkil edecek duruşma’da alınan
imza örnekleri, birbirini tutmuyor... Dolayısıyla; sizin müşterinizin hem alacağından olacağı
hem de Anti-Hafif Mahkemede sahte imzalı senedi düzenleyip, vekili aracılığıyla icraya koymaktan
dolayı üç yıl ceza alacağını anlatmama bilmiyorum gerek var mı?..."
Ber,
"Ama, nasıl olur?..." diyerek hayretini belli etti. "Müşterim SağMüş çok sağlam bir insan... Böyle
bir sahteciliği yapabilecek nitelikte biri değil. Hatta borçlunun imza itirazı üzerine müşterime imzayı
senin yanında mı atmıştı, önceden başkasına imzalattırıp sana vermiş olabilir,
olasılıklarını hatırlattım... O da; kendisinin gözleri önünde bizzat borçlunun imza attığını
yeminle belirtmişti bana."
"Siz,
avukatlık mesleğinde yeni değilsiniz?... Bir zamanlar Maf'ın avukatlığını da yapmıştınız,
yanlış mıyım?..."
"Doğrudur...
Niye sordunuz?..."
Birbilen,
alaycı bir üslupla, "Bilmem... Bir an, farklı biriyle mi konuşuyorum, diye kuşkuya düştüm." dedi. "Aslında senetteki imza borçlunun imzasına bazı yönleriyle benziyor
gibi... Ama, diğer örnek imzalarına göre kuyruğu biraz eğri duruyor gibi..."
"...........................!?...."
Birbilen'in
ifadeleri tutarsızdı. Bir şeyler anlatmak istiyordu. İçselinde, "Kuyruğu eğri duruyor," kavramını
düşündü... Ad kentinde kullanılan bir deyimdi. Genelde yeni bir araba, ev
alanlara hatta iyi bir sonuç alanlara karşı kullanılan ve yemeğe, içmeye bizi götür arzusunu içeren
bir deyimdi.
Ber,
içsel tahlildeyken, Birbilen anlatımına devam ediyordu. "Geçen bizleri, borçlunun tanıdığı ve
önceki dönem Halkın Temsilcileri Grubunda görev yapan ve şimdi Absürd Yerel Televizyon sahibi olarak faaliyette
bulunan Komİmza bey, aradı. Borçlunun, gerekeni yapacağını,
bizlerinde gereğini önceden yapmamız gerektiği yönünde rica da bulundu."
" ..........................!?..."
"Ama, bizler Sodgom ülkesinin imza incelemesi konusunda en yetkin uzmanları olarak buna rağmen sizle görüşmeyi
borçlu tarafla görüşmeye tercih ettik... Dediğim gibi, imzalar kuyruk eğriliği dışında
sanki benzerlik gösteriyor."
Ber,
sıkılgan ve yılgınlığını duyumsatan hitapta bulundu. "Ya!... BirBilen Bey!..." dedi.
"Borçlu; imzanın kuyruğunu bilinçli veya bilinçsiz eğri atmış olamaz mı?... Şimdiki teknikle bu bile tespit edilebilir diye biliyorum... Müşterimin maddi durumu bu alacağını
alamamakla bayağı kötüleşti. Bu kez kuyruk eğriliğini düzeltmeden olumlu rapor veremez misiniz?..."
Ber’in
bu sözleri karşısında Birbilen katıla katıla güldü. Kesilen gülme sonrası kendi cep telefon
numarasını da verip, bir hafta bekleyebileceğini bu süre içinde, “Kuyruk eğriliği” kavramını
iyice düşü-nüp kendisini arayabileceğini, belirterek telefonu kapadı.
Ber,
endişe içindeydi. Gerçek bir hukukçu gibi davranmak istiyordu. Mesleğine ilk başladığında girmiş
olduğu kirli ilişkilerden uzak duracağına kendi kendisine söz vermişti. Gerçi; müşterisinin
de onlara ödeyebilecek çoklukta parası yoktu ve o da hukuka uygun davranılması taraftarıydı. Haklı
olduğunu biliyordu. Borçlu gözlerinin önünde senedi doldurmuş ve imzalamıştı...
İmza
ve Yazı İnceleme Grubu, BirBilen'in deyimiyle kuyruğun eğriliğini düzeltmeme nedeniyle ve borçlunun
bu tür işlerde komisyon alarak aracılık yapan Komİmza kanalı ile kuyruk eğriliğini kendi
yararına düzelttirirse?...
Düşüncesi
bile korkunçtu. Bu dosyadan elde edeceği Avukatlık komisyonunu düşündü. Büyük para alacaktı ve son aylarda
oluşan parasal sıkıntılarından geçicide olsa kurtulacak en azından altı aylık geçimini
sağlayabilecekti.
İmza incelemesi raporu borçlunun yararına düzenlenirse büyük bir gelirden olacaktı. Müşterisi
de alacağından olacaktı. Hatta üstüne üstlük Üç yılda Tut-Bırakma Kursevinde yatacaktı müşterisi.
Bekleyecekti... Başka çaresi yoktu... Çok sayıda bireyden oluşan İmza ve Yazı İnceleme
Grubunda bulunanların tümü BirBilen gibi düşün-müyor olabilirdi. BirBilen’in ancak bir oy kullanma hakkı
vardı.
Sabahtan beri yaşadıkları kafasını ağrıtmıştı. Gece gördüğü
rüyaların ağırlığı da bunda hatırı sayılır etkinlikteydi. Parmaklarıyla
şakaklarını ovaladı. Kendisine iyi geliyordu. Ruhsal, düşünsel gerginliği esnasında bedeninin
de buna uyumlu davranışları nedeniyle, içseli dışsalında yansı-ma buluyordu. "Avukatların
ömrü kısa olur," deyişini anımsadı. Yargıyla, icrayla, Müşteriyle, borçluyla BirBilen gibilerle,
kalemlerdeki görevlilerle muhatap olmanın verdiği stres... Dava ve takip dosyalarının sonucu ne olacak
kaygısı...
Aldığı özel konulu davalarla ilgili yaptığı araştırmaları sonucunda bulduğu
hukuksal dayanaklardan dolayı, kazanacağına kesin gözüyle baktıklarından bazılarının
olumlu sonuçlanmaması...
Bunda hukuksal konularda bilimsel görüşler sunmuş uzmanların da payı vardı.
Yasa maddesinden anlaşılan anlamı yüzlerce sayfalara yayarak açıklayan yasa yorumcuları,
üzeri örtülü ve soyut konularda ise kısa cümlelerle geçiştirmişlerdi kitaplarında.
Olan hukuk bilgileri ancak normal şartlar altında para ediyordu. Büyük davalarda taraflardan biri veya her
ikisi güçlü ise; hukuki bilgisi yeterli olsun olmasın en güçlüyü temsil
eden avukatlar her nasılsa başarı sağlayabiliyorlardı.
Belki de bilgi yeterli olmuyordu. Hukuk Bilgisi yetersizliğine sahip olanlar bu eksikliklerini, duygusal zekalarının
iyi olmasıyla mı tamam-lıyordu?...
Belki de; ???!!!.... tamamlıyorlardı.
Bu nedenle kendisine hukuk kitapları pazarlamaya gelen satıcılara "Hukuk kitabı almak istemiyorum,"
diyordu. Pazarlamacılar ise genelde olumsuz yanıta karşı derhal büroyu terk eden özellikte olmuyordu.
Aksi halde; pazarlamacı olamazlardı. "Taksit yapalım," tekliflerini
ise, "Hukukun taksiti olmaz," esprisiyle reddediyordu.
Düşüncelerini bir selam bozdu.
"Selamlar!"
Gözlerini selam verene dikti.
Tanımadığı birileri, çat kapı içeri girmişti.
Büroda avukatla görüşme usulü; gelenin öncelikle sekreterden izin almasıydı. Sekreter, gelenin kim
olduğunu kendisine bildirir, kabulü olduğunda içeri alınırdı. Kurala uymayan kişiler genelde
samimi olduğu insanlardı Samimi tanıdıklarının
bu kuralı çiğnemeye belki hakları vardı... Ama gelen kişiler
bu kategoriye girmiyorlardı.
Hatta, tokalaşmak için elini uzatan uzun boylu, çam yarması, bıyıkları dudaklarına sarkık,
cam parlaklığında gözlere sahip takım kıyafetli, beyaz gömlekli bu şahsı ilk kez görüyordu.
Uzatılan eli boş çevirmek olmazdı. "Hoş geldiniz!" dedi.
Onun arkasında tokalaşma sırasını bekleyen iki kişiden biri tanıdığı
çıkmıştı. Bu; bir zamanlar Tar kanalı ile birlikte ön soruşturma geçirmiş bulunan Mıha
idi.
Mıha ile tanışık olduğunu onla sarılarak somutlaştırdı.
Gelenler
koltuklara kuruldular.
Nefeslenen
ziyaretçilerden Mıha, diğer iki kişiyi tanıttı. Bıyıkları dudaklarına sarkık
olanın ismi; LeftKol'du.
Diğerinin ise LeftSağKol'du.
İsimlerini duyan Ber, onların telefonla randevu alan kişiler olduğunu anlamıştı.
LeftKol, kendisiyle telefonda konuşmuş, önemli bir hususta görüşmek için randevu talebinde bulunmuştu. Ancak Mıha'nın geleceğinden haberdar değildi.
Arada
birbirlerini kaçamak bakışlarla izliyorlardı. LeftKol, samimi bir ortamı derhal oluşturma çabasındaydı.
Güncel esprilerle bu sıcaklığı sağlamaya çalışıyordu...
Geliş
amaçlarının ne olduğu konusuna bir türlü gelmiyordu.
Ber, bu tür durumlarda kahve ikramının iyi olacağı tecrübesini edinmişti. Kahve, ana konuların
açılımını sağlayan iksirdi. Kahve teklifini; ziyaretçilerin tümü oy birliğiyle kabul etti.
Kahve
içimi sonlandığında, sadece LeftKol, biraz önce kahve içtiğinin kanıtını üzerinde taşıyordu.
Bunun her nasılsa farkına varan LeftKol bıyığında kalan kahveyi diliyle yalayarak sildi. Lekeyi,
izleyen bakışlardan huylanarak fark etmiş olabilirdi.
Cam
gözlerini daha da parlatarak, "Umarım, geliş amacımızı merak ediyorsunuzdur?..." dedi.
Ber,
"herhalde," demek istemedi, sessiz kaldı.
LeftKol,
zorlamalı öksürükle boğazını temizledi. Bu eylem, yapacağı konuşmanın uzun ve soluksuz geçeceği izlenimi uyandırdı Ber'de.
"Halkın,
ülkenin durumunu okumuş biri olarak sizde görüyorsunuz. Halk yoksulluk içinde, işsizlik had safhada. halktan toplanıp
Devletin kasasında biriken paraları üç dört çapulcu hırsızlamakta... Bu soygun bazen; İhracat, teşvikli
yatırım, ihale, resmi kurumların alım satım işlerinde yapılan fatura yolsuzlukları,
bazen de bazı medya gruplarının şantajlarıyla veya politik destek sunmaları karşılığında
gerçekleşmekte... Binlerce soygun yollarını burada açıklamaya ne zamanımız var, ne de gerek
var. Bunlar bilinen gerçekler. Onlar zevk ve sefa içinde iken, çocuğuna mama alamayan, evine ekmek götüremeyen insanları
düşünün... Aradaki uçurum akıl almaz boyutta... Halkın Temsilcileri
bunları gerek-tiği şekilde ifade etmiyor. Hatta bazıları çarkın içinde, durumdan ve durumlarından
memnun... Çağdaş demokrasi anlayışının, çağdaş hukuk ilkelerinin yerleşmesi,
insan haklarını teminat altına alacak yasa maddelerinin çıkarılması, tüm yanlışlarla
mücadele için Legal XYZ Partisinden Halk Temsilcisi aday adayı oldum..."
Ber'i süzerek söylemlerinin onun üzerinde bıraktığı etkiyi yakala-maya çalıştı.
Olumlu veya olumsuz bir tepki rengini alamadı.
Sözlerine kaldığı yerden devam ederek, "Dediğim gibi sizin de İl yönetimine üye olarak bulunduğunuz
Legal-XYZ Partisinden aday adayıyım... Belki de haberiniz olmuştur."
Ber'in bu gelişmeden haberi olmamıştı. LeftKol'u partinin hiçbir çalışmasında ne
görmüş, ne de adını duymuştu. "Hayırlı olsun!" diyerek, gerekli nezaketi gösterdi.
LeftKol, "Teşekkür ediyorum," diyerek, karşılık verdi. "Fakat, önümde daha epey uzun bir yol var.
İlk sıralardan Halk Temsilcisi adayı olarak seçime girebilmem için ön seçimde delegelerin desteğine gereksinimim
var."
Ber, kendisinden ne tür bir istekte bulunacağını merakla bekliyordu. "Biliyorsunuz ben delege değilim,"
dedi.
LeftKol, kendisine daha fazla acı çektirmedi. "Parti delegelerinden bazılarıyla dolaylı veya doğrudan
görüşme sağladık. Eksiğimiz var çoğunluk elde edebilmem için sizinde desteğinize ihtiyacım
var," dedi. Ber'e göz kırparak, "Sizi kıramayacak yaklaşık
yirmibeş-otuz delege olduğunu biliyoruz..."
"Onların tercihlerini etkilemek istemem!..."
"Sizin arzularınız benim ve arkadaşlarım için emirdir. Bence birey bir oluşumda önceden yerini
almalıdır. Aksi halde treni kaçırmış olur, yalnızlaşır. Seçildiğim takdirde,
'hamili kart yakinimdir," yazılı kartvizitlerinizi her zaman bekliyor olacağım."
LeftKol'un, kendisine güvenen otuz delegeyi etkilemesi karşısında
menfaat teklif ettiğini anlamıştı. Aşırı tepki ilkellikti. Politikayla da uğraşıyordu,
politik söylem kullanmalıydı. Ortam karışıktı. Bir düşman daha kazanmanın kendisine
yararı olmayacaktı. "Arkadaşlarla bu konuyu değerlendireceğiz," dedi. Zaman kazanmak istiyordu. LeftKol
hakkında gerekli araştırmayı yapmalıydı. Belki de söyledikleriyle benzeşen kişiliği
vardı. Demokrat bir insanın seçilmesinin ülkeye yararı olurdu.
LeftKol, Ber’in düşüncelerini algılamış gibiydi. "Çok fazla bir zamanımız kalmadı,
ön seçimler yaklaşıyor," dedi. Ses tonunu, yalvarışlı konuma sokarak devam etti, "İstirham etsem,
olumlu olsun, olumsuz olsun sonucu bana birkaç gün içinde bildirebilir misiniz?.."
"Neden olmasın!"
Ortam, Mıha'nın konuşması gerektiğini işaret ediyordu. "Ber, sen beni tanırsın,"
diyerek başlangıç yaptı. "LeftKol'a güvenmeseydim, onla birlikte hareket etmezdim. Tar'a ve bana nasıl
güveniyorsan ona da güvenebilirsin. Ülkemizin yetiştirdiği nadide insanlardan biridir. Paraya doymuş biri...
Başkaları gibi çıkar amacı yok!... İdealist amaçla hareket etmektedir. " Geçmişte bir an oluşup
kaybolan samimiyeti tazeleme anlamında, "Ha! sahi, Tar'dan haber alabiliyor musun?... Onu çok özledim." diyerek Tar'ı
sordu.
Ber, bir çok kez Mıha ile karşılaşmıştı. İlk kez Tar'ı kendisine soru-yordu. Uygun yanıtı verdi. "Mıha!..." diye seslendi. Bu sesleniş bile
söyleniş biçimiyle gerekli yanıtı veriyordu. "Kırsal alanlara telefon ağları daha kurulmadı."
Yanıt sertti. Azda olsa yumuşayan ortamı gerginleştiriciydi. Ortamın gerginleşmesini
engellemek için espri olarak algıladıklarını, kahkahala-rıyla yansıttılar ziyaretçiler.
Ber, onlara katılmadı. Yakın zamanda almış olduğu kararı uygulamıştı.
"Hoşuna gitmeyen, benimsemediği hiçbir olguya ayıp olmasın düşüncesi ile katılmayacaktı."
Bireysellik buradan başlıyordu. Bireysel kimliğini sosyal psikoloji havuzunda eritmeyecekti. Ortama uymak için
içselden kaynaklanmayan tepkilerde bulunmak bireyin kendisine yabancılaşmasıydı; tıpkı emekçinin
emeğine yabancılaşması gibi bir şeydi bu. Ber, kendisine yabancılaşmanın aksine, kendisini
tanımaya, yorumlamaya benliğini kazanmaya çalışıyordu. Geçen haftanın bir akşamında
kültür sitesinin salonunda sahneye konulan, "Allı gelin tırtırlı gelin," adlı tiyatro oyununu izlemişti.
Oyun bitiminde, herkes oyuncuları ayakta alkışlamış, en önde ve sanatçılarla göz göze olmasına
rağmen ayağa kalkmadığı gibi ellerini birbirine vurur gibi de yapmamıştı. Çünkü; oyunu,
oyuncuların oyunculuğunu beğenmemişti. Beğenmediği bir oyunu ve oyuncularını alkışlaması
ise bu yargısına, dolayısıyla kendi-sine karşı duruştu.
Ziyaretçiler yanaklarını kırk yıllık ahbaplarmış gibi Ber’inkiyle karşılıklı
dokundurdular. Zoraki tebessümlerle ayrıldılar.
Onların çıkmasından sonra Ad kentinde, kulağı en geniş deliklilerden biri olduğunu
bildiği Solkol'u, telefonla arayarak, LeftKol’u sordu.
Solkol'dan sürpriz bir yanıt aldı.
"LeftKol, benden boşalan makama geçti. Baba Maf'ın sol kolu şimdi o!... Maf, kendi yerini daha sağlama
almak için LeftKol'u; Legal-XYZ partisinden, RightKolu ise; Legal-X Partisinden Halk Temsilcisi olması için destekliyor.
Duyduğuma göre her iki partinin yapacağı Halk Temsilciliği adaylık ön seçiminde bunların adaylığının
ilk sırada gerçek-leştirilmesi için bayağı para dökecekmiş... Delegeleri satın almaya niyetliler..."
Ber, "Neden bu konuda daha önce bana gerekli bilgiyi vermedin," hayıflanmasında bulundu.
"Senin haberin olduğunu sanıyordum... Zaten bende bu hafta içinde duymuştum."
Maf; sağ kolu RightKolu sağcı kimliğindeki Legal X Partisi’nden, sol kolu LeftKol’u
ise solcu kimliğindeki Legal XYZ Partisi’nden Halk temsilcisi seçtirerek alanını genişletebilecek.
Her iki koldanda meclis içinde bir çift göze bir çift kulağa sahip olacaktı. Hatta tüm duyuları mecliste olacaktı.
Yerini daha bir sağlamlaştıracaktı. Sağdan veya soldan iktidar olunması kendisi için önemli
olmayacaktı. Her iki durumda da bağlantı kurabilecekti. O aşamada, Maf, sağ ve sol çevrede etkinliğini
hissettirebilecekti. İki taraftan da korunabilecekti. Akıllıcaydı...Gücüne, güç katacaktı.
Erken seçimin sonucu şimdiden belli gibiydi. Bir kaç olasılık tartışılıyordu. Legal
XYZ partisi ile Legal X Partisinin şansı eşitti. İkisinden biri iktidar olacaktı. Bu mümkün olmadığında
her iki partinin ortak iktidarı söz konusu olacaktı. Legal Y Partisinin ve diğer küçük partilerin barajı
aşıp aşamayacağı dahi şüpheliydi.
Her iki şahısta politikayla fiilen uğraşmamış olmalarına ve ne oldukları belli
olmalarına rağmen sağduyulu halk tarafından seçilecek miydi?... Seçmenler bu kadar umarsız, duyarsız
ve benliksiz olabilir miydi?...
Ber, bu yönüyle de geleceği merak ediyordu.
Lavaboya yöneldi, elini yüzünü yıkadı ve saçını düzeltti. Az sonra Markız'la yeni açılan
"Burada Hesap Pahalıdır," isimli balık restoranında buluşacaklardı.
* **
24
Legal
XYZ Partisinin il binasında, ayda bir tekrarlanan yönetim kurulu toplantısı, her oturumda olduğu gibi
yine tartışmalı, çekişmeli geçiyordu.
Partinin tanıtımı, gerekli reaksiyonlar, eylemler, üye sayısının artırımı
için yapılması gereken uğraşlar, etkinlikler tartışılıyordu.