32
TerKazMaf
isimli politikacının, medya'dan emekli taşıt sürücüsü MedMaf'ın,
arka koltukta bulunan Kamusal Mafyalıktan emekli olduktan sonra özel Mafya'lık yapan MaşÇet, Güvenlik
emeklisi İçDışGüv ve Silah ve Uyuşturucu Marketler zinciri olan iş adamı SilUyMar isimli kişilerin
ölümüyle sonuçlanan Trafik kazası SodGom Ülkesinde üstsel, daha sonra altsal tepkiler doğurmuştu.
MedMaf haberciydi. Her kesimden insanla oturup kalkması normaldi. Diğerlerinin birlikteliği ise toplumda
infial yaratmıştı.
Maşçet, İçDışGüv, SilUyMar isimli şahısların görevleri belliydi. Bir mafyanın,
bir politikacıyla bir güvenlikçiyle işi ne olabilirdi?... Rapor bunun yanıtını önceden vermişti.
Üçgen oluşturuldu... Üçgenin çizimi, küp çiziminden daha kolaydı. El kaldırılmadan anında çizilebilirdi.
Rapor pratik hazırlanmıştı. Üçgenin üst ucunda mafya, alt uçlarının birinde politikacı,
diğer ucunda ise güvenlik bulunuyordu.
Tüm medya araçlarında aylardır sunulan ilk haber buydu. Arada birbirine muhalif haber ve yorumlarda bulunan
medya araçlarının tümü bu kez tek seslilikteydi. Aykırı davranan, mafya destekçisi damgasını
yiye-cekti.
Yaşamsal kader, ağlarını özenle örüyordu. Trafik kazası, SodGom Ülkesinde aniden oluşan
sivil ve kamusal özellikli örgütlerin bir çoğunun toplumsal tepkili eylemlerini sundukları bir döneme rast gelerek
bu eylemlere yeni bir enerji ve kan vermişti.
Toplumun, bireylerin, medya araçlarının, partilerin, partililerin, sivil toplum örgütlerinin, kurumların bir çoğu, temiz ve mafyasız toplum istiyordu. Demokrasi, insan hakları,
insanca yaşam ve özgürlük istiyorlar-dı. Kirlenmeler temizlenmeliydi. Şeffaflaşma süreci başlamalıydı.
Yolsuz-luklar, düzenbazlıklar, soygunlar ve talanlar sona erdirilmeliydi. Karanlık çağa geri dönüş olasılığı
tamamıyla ortadan kalkmalıydı.
Medya üzerine düşeni fazlasıyla yerine getiriyordu.
Ber, ilk kez medya'yı bu kadar iştahla, sevgiyle ve güven duyarak takip ediyordu. Toplumsal tepki güzeldi, yerindeydi, uygun zemindeydi. Toplumun potansiyel enerjisi buna
karar vermişti. Ortam; toplumun ve bireyin gücünü ortaya çıkaran bir
arenaya dönüşmüştü. Toplumu kendi istek ve arzusuna göre yönlendirenlere büyük bir
irade gösterimi vardı... Onlara karşı simgesel, etkin ve risksiz bir darbeyi gerçekleştiriyorlardı.
Simgesel eylem, sivil bir örgütün geliştirdiği
bir eylem olması nedeniyle sivil damgalıydı.Bu bir sivil darbeydi ve SodGom ülkesi bu anlamda bir ilki yaşıyordu.
Ülkede süregelen yanlışlara karşılık toplumun tepkilerini bir şekilde göstermesi için otuz üç
gün boyunca sürecekti. Bu süre içinde, her akşam saat 20.00 de ev ve işyeri ışıklarının
beş dakika kapalı tutulması, beş saniye boyunca ise ışıkların yakıp-söndürülmesi
şeklinde gerçekleşiyordu. Bu nedenle yapılan eyleme "Beş dakika karan-lık ve ikibuçuk saniye aydınlık,"
adı verilmişti. Katılım yüksekti.
Sodgom
Ülkesinin tüm kentlerinde olduğu gibi Ad-Kentinde de bireylerin çoğunluğu
tarafından benimsenen bu eylemi gerçekleştiren bireylerden biri de, Ber’di. Eylem on birinci akşamındaydı.
Bu eylem, Ber’in yabancısı olmadığı bir eylem türüydü. Çocuklu-ğunda lamba düğmesini
yak, söndür olayını gerçekleştirmekten hoşlanırdı. ‘Yak söndür; söndür yak,’ davranışı
nedeniyle annesinden çok bağırtı işitmişti...
Bu
davranış; yanlışa, dolandırıcılığa, despotizme, yönlendirmeye, insanın ve
insanlığın geleceğini isteklerine göre tayin edenlere ve tüm kötülüklere karşı oluşmuş
negatifsel enerji boşalımı sağlıyordu. Her düğme indirip kaldırma olayı nerdeyse bu
enerjinin boşalımı nedeniyle açığa çıkan orgazmı yaşatıyordu kendisinde. Bu nedenle
bir odanın düğmesi yalama dahi olmuştu. Bu akşam on birinci hazzı, bilmediği ve tanımadığı
yerlerde bulunan yüzbinlerce kişininde aynı duyguları taşıdıklarının bilinciyle almıştı.
Negatif boşalım enerjisinin yeryüzünü terk ederek gökyüzüne yükseldiğini bir kez daha duyumsamıştı.
Bireyler, içsel öfkelerini dışavurumla, gökyüzü çöplüğüne göndermenin verdiği rehavet içindeydiler.
Ber,
uzandığı kanepede bunu gram gram özümsüyordu.
Beyninde
hafif elektriklenmeler hissetti. Yumuşak ve okşayıcıydı... Med'in kendisiyle bağlantıya
geçeceğinin ön sinyalleriydi, bu...
"Merhaba
Ber!"
"Merhaba
Med!"
"Kaç
gündür görüşemedik, kusura kalma... Ne yaptın bu arada..."
"Bunları
anlatırsam; bilineni, tekrar bildirmiş olurum... Sanırım..."
"Aynı
tarzda ukalaca konuşmalar..."
"Bu
senin yorumun."
"Yak
söndür, söndür yak, eyleminde de bulunuyorsun. Bu konuda hiç ters duyumsamalar yaşamadın mı?"
"Güzel
ve rahatlatıcı duyumsamalardayım."
"Bazı
eylemlerin kaynağını keşfedecek kadar yeti kazandığını sanı-yordum. Beni yanılttın..."
"Bu
da ne demek oluyor?..."
"Bunun
anlamı; Kendini daha da geliştirmen gerekiyor...."
"Sana gündem de olan ve benim de benimsediğim bir sloganla karşılık vereceğim;.'‘Konuş!
Konuşmadıkça sıra sana gelecek!' "
"Konuş! Konuşmadıkça sıra sana gelecek! sloganı güzel ve benim de benimsediğim bir slogan
olmasına rağmen, gerektiği anlarda kullan-dırılmayan, ama Düzenleme grubu, toplumsal tepki arzuladığı
anlarda bireyleri etkilemede kullandığı bir slogan... Rapor gerektiğinde susmayı, gerektiğinde
konuşmayı ve tepki göstermeyi düzenler... Birey ve toplum bu eylemi;
figüran rolünü oynadığını fark edemeden kendi iradesiyle gerçekleştirdiğini sanır... Neyse
bu konuyu kapatalım, bu yapınla seni ikna etmekte zorlanacağım galiba.... Sana bir müjdem var. Seni, benim
çevrem-den ve benim yetilerimden fazlasını taşıyan iki kişi ile tanıştıracağım...
Tabi ki kabul edersen."
"Neden olmasın, memnun olurum."
"Yalnız bir koşulum var; lütfen onların yanında saygısız hareketlerde bulunma!"
"Okeydir..."
Ber, bu tür seanslarda nasıl davranması gerektiğini bir yemek yeme kadar iyi öğrenmişti.
Gözlerini yumdu, içselini açtı.
Birkaç dakikada transa geçebilmişti. Med’le buluştu.
Med, takip etmesini işaret ediyordu.
Loş ışıklı bir odaya girdi, Med’in peşisıra. Ber, gözlerinin loş ışıklı
karanlığa alışması için birkaç saniye bekledi.
Orta yaşlarda oldukları anlaşılan biri bayan, diğeri bay iki kişiyi oturdukları
koltuklarından kendisini izlerken gördü.
Med,
oturanları, "Bayan Neson ile Bay Deson." diyerek Ber’e tanıttı.
"Ziyaretçilerin fazla zamanları yok, Ber. Önemli konulara geçile-cek... Seninle ilk ve son kez bu şekilde
diyalog kurmuş olacaklar... Saniyelerin bile boşa harcanmamasını tavsiye ediyorum..."
"Memnun
oldum; Bayan Neson, bayan Deson!..." diyerek selamladı.
"Bizler,
sizi gıyabınızda tanımamıza rağmen Med’in
anlatımlarından dolayı size karşı pozitif duygular beslemekteyiz... Değil mi Bay Deson?" dedi
Bayan Neson.
"Onaylıyorum
Bayan Neson ve bence tanışma faslını kapatıp, konuya derhal girelim..."
Ber,
önemli bir anın heyecan dolu gerginliğindeydi şimdi. Merak doluydu.
"Med’in
de yardımlarıyla ne kadar yol aldığınızı biliyoruz. Med, nedense hazır olmadığın
düşüncesiyle bazı önemli iletileri sana sunma-mıştı. Hep geleceğe bıraktı... Ben ve
Neson ise aynı kanıda değiliz."
Ber,
"Zaten Med beni hep küçümsüyor,"diyecekti ki; Med’in ‘saygı-sızlık yapma!" uyarısını
anımsayınca vazgeçti. "Teveccühünüz... Teşekkür ederim," dedi.
Karşılarında bulunan koltuğa, onların buyur etmesiyle oturdu.
Sözü
Deson aldı. "İnsanlar doğar, büyür ve ölür. İnsanlığın tarihi, bireylerin bu sürecine milyonlarca
kez tanıklık yapmıştır ve yapmaktadır. Bunlardan birçoğunun tarihsel izleri kalmamıştır.
Azınlıkta olanlar ise, kötü veya iyi izler bırakarak halen yaşıyormuşçasına etkilerini
devam ettirmektedirler. İz Bırakanlar grubunda, etkisel yoğunluk kötü olan grupta... İnsanların varoluş
amacı ‘evrim’dir. Bu kavram bazı bilim adam-larının belirttiği biyolojik anlamdaki ‘evrim’
kuramını çağrıştırmasın sende... Ben ‘Ruhsal, beyinsel, düşünsel, duyumsal evrimden
söz ediyorum...’
Ölüm hiçlik ve yokluk değildir. Her ölüm; yeni bir doğuşa başlan-gıçtır. Birçok kez
değişik kabuklarla, değişik cinsiyetlerle, konumlarla farklı ortamlarda yeniden var edilen “beyin, düşünce, duyular içerikli; Ruh cevheri” inişli, çıkışlı
evrimini bireylerde ve bireylerden oluşan top-luluklarda sürekli geliştirerek, değişimlere uğratarak
bazen de törpületti-rerek yenilemektedir...
Kötü ruh veya iyi ruh cevheri taşıyıcısı öldüğünde, yeniden dünya’ ya gelen cevheri,
yetişme tarzı, edindiği yeni izlenimler, ortamlarla önceki yapısının tersi değişim
gösterebiliyor. İyi ruh cevheri kötü ruh cevherine, kötü ruh cevheri, İyi ruh cevherine dönüşebiliyor. Bu durum;
tekrarı çok olanlardan... Biz bu tür ruhlara, ‘Evrimini Tamamlayamamış Ruhlar” diyoruz.
Kötü ve iyi ruh cevheri doğum-ölüm-doğuş.. şeklinde yenilenen gel-git döngülerinde sayısını
bizim de bilmediğimiz yenilemelerle önceki iyi veya kötü cevher özelliğini kaybetmeden ve aksine daha da ilerleterek
belirli bir aşamaya gelmiş ruhlara da ‘Evrimini Tamamlamış Ruhlar” diyoruz.
Bu niteliğe ulaşmış evrimini tamamlamış iyi ruhlar ve kötü ruhlar edindikleri tüm yetilerini
bu kez bulundukları fizik ötesi dünyada insanları kendi yandaşları olmaları yönünde etkilemeye çalışarak
ezeli mücade-lelerini devam ettirmektedirler.
Fiziksel dünya’da olduğu gibi Fizik ötesi dünyada da bu savaşımda kazanım elde eden, genelde
kötü ruhlar grubu olmuştur şimdiye kadar.
Dünyanın geçmişi ve günümüzde yaşananlar da bu kötülerin zaferini kanıtlamaktadır..."
Deson'un anlatısının devamını getirmesini, Neson engelledi "Deson!... Kanımca konuyu
çok dallandırıyorsun. Ber, anlatıları özümse-mekte zorluk çekebilir," dedi.
Deson bu uyarıyı mimiksel hareketlerle olumlayarak, "İstersen sen devam et,"diye Neson’a teklif
getirdi.
Neson, teklifi reddetmediğini, konuşmaya başlamakla ifade etti, "Med’in bir ara sana sözünü ettiği
Düzenleyici, Denetleyici, İzleyici, Uygulayıcı grupları ile bunların üst merkezini benzerlerinin
tümü fizik ötesi dünyada da mevcuttur.
Fiziksel dünyada olduğu gibi, o alemde de egemenlik hala kötü ruh grubunda... Zaten, her iki aleminde birbirine
direk veya dolaylı yansımaları, etkileşimleri olmaktadır. Bu asırda fizik ötesi dünyanın
iyi ruhları ile Fiziksel dünyanın iyi ruhları elele vererek, onlara karşı mücadeleyi kıyasıya
savaş haline getirdiler, bu asır da dizginleri ellerine alabileceklerine inanıyorlar..."
"Sözünüzü
kesmek istemezdim, beni bağışlayın. Ama takıldığım noktalar çözülmeden devam edilirse
korkarım anlatılarınızı kavramakta bayağı zorluk çekeceğim," dedi Ber.
"Rica
ederim, buyurun!"
"Sizler
bu varsayımlarınızı ispatlayıcı hiç bir kanıt sunamıyorsunuz.... Sanırım,
anlatılarınıza inanıp inanmadığımı sizler de Med gibi algılıyorsunuzdur...
Bunu bir kenara bırakarak ve anlatılarınızı bir an gerçek kabul ederek sormak istiyorum...
Söyler misiniz tarihin akışı içinde çok az süren dönemler hariç fizik ve fizik ötesi alemlerde egemenliğini
sürdüren kötü ruh grubu nasıl ve ne şekilde alt edilebilinir.?..."
"Kötü
Ruh egemenliğinde; İyi Ruhların yapabileceği çok şey var aslında... En azından Kötü Ruhlara
ait Düzenleme Raporlarını önceden sezerek, insanlığa zararlı olan öğelerde bu düzenlemeleri
boşa çıkarmak; en azından düzenlerini bozacak yani ‘Sapmalar’ meydana getirerek... Bunun sonucunda
Düzenleme raporlarını yeniden gözden geçirme, yeniden düzenleme uğraşına girecekler ve bu sapmalar
dolayısıyla boş-luklar sürekli yinelendiğinde iyi ruhların bu boşlukları doldurma ve yararlanma
şansı olabilecektir.
Bu sapmaların sürekli tekrarlanması halinde kötü Ruh Grup üyeleri birbiriyle çelişkiye düşecek,
birbirlerinden ayrık yeni görüşler sunmalarını ve sonuç olarak bütünlüklerinin bozulması sağlayacaktır.
Bu, yansımasını Düzenleme raporların da gösterecektir. Sürekli düzenleme raporlarının değiştirilmesi,
boşlukların doldurulması için acilen hazırlanacak raporların birbiriyle çelişkili olacakları
nedeniyle Uygulama, Denetleme ile İzleyici Grupları kendi içlerinde ve birbirlerine karşı, kargaşa,
kaos yaşamaya başlayacaklardır. Kanımızca bunun sonucunda iyi ruhların fazla efor sarf etmesine
gerek kalmadan kötü yapı kendi kendisini bozacak, iç düşman-lıkları nedeniyle bazılarının
desteği de sağlanarak olan boşluğu, iyi ruhla-rın grupları dolduracak... Tabi ki bu benim varsayımım..."
Deson,
burada araya girerek yeniden sözü aldı. "Ben bu aşırı sapma sonucu oluşacak kaos ortamının
iyi ruhlara yararlı olabileceğine tamamen katılmıyorum. Aşırı kaos, fiziksel dünyanın
iyi ruhların da bazılarının bozumunu sağlayabilir. Ayrıca aşırı sapma boşluğu,
daha aşırı kötü düzen-leme raporlarının insanlık aleyhine hazırlanmasını sağlayabilir,"”
dedi.
İlk
kez bu kadar suskun kalan Med, söze girdi, "Bunlar güzel tartış-malar, ama biraz gerçekçi olalım. Bireysel
ve toplumsal psikoloji nabzını elinde tutan ve bu konuda her türlü ikna gücünü ellerinde bulun-duran, akı,
kara; karayı ak gösterecek kadar kıvrak zekalı, bazen melek bazen şeytan görünebilecek derecede bukalemun
özelliğinde olan kötülerin çöze-medikleri sorunları, engelleyemedikleri sapmaları gerektiğinde aşırı
şiddet de kullanarak bir şekilde yararlarına kullanmaları sürekli kullandıkları bir döngüdür.
Kötü gücün egemen olduğu; bu dünyada güçsüz iyi insanların-dan diğer deyimle, Fiziksel dünyanın iyi ruhlarından
çok fazla bir şey beklemek hayal değil mi?...
Kanımca, önce yanlış bilgi bombardımanlarından kurtulmaları, doğru bilgiler edinebilmeleri,
sezgilerini, algılama yetilerini geliştirmeleri sağlanmalıdır.
Bu gelişimleri az çok sağlayan bireylerin, elde ettiklerini kendi aralarında iletisel yolla paylaşımlarıyla
aydınlanma evresini tamamlayarak açığa çıkaracakları pozitif enerji ile kötü ruhların yaydığı
negatif enerji akımlarına karşı koymaları sağlanabilecektir. "
Ber, soru yönlendirmekten kendisini alamadı. "Bu nasıl gerçekleşe-cek peki?.."
"İnternet
sayesinde..." diye yanıtladı Med.
Ber,
gülme isteğini zorlukla frenleyerek, "Yaşın kaç?.. Evli misin?... Bekar mısın?... Sanal seks yapalım
muhabbetleriyle mi?..." dedi. "Ayrıca; interneti sözünü ettiğiniz gruplar da kendi yararlarına kullanabilir."
Med'in
korktuğu başına gelmişti. Ber, saygısızca saçmalıyordu. Muhabbeti sulandırmaya çalışıyordu.
"İnterneti sen o amaçla kullanıyor olabilirsin... Ama farklı anlamda kullanmaya başlayanlar da var. Diğer
araçları pek kullanamayan iyi ruh grup ve bireyleri en azından interneti kullanabilme olanağına sahip.
Onların ise kullanması buna engel değil. Savaş biraz daha eşit koşullarda internette devam edecek.
Savaş, internette devam edecek ve zafer iyilerin olacak."
Deson,
Med ile Ber'in konuyu kişiselleştirerek, karşılıklı tartışmaya başlayacaklarını
sezinlemişti. Fazla zamanları kalmamıştı. "Med haklı," dedi. "Bu asırda fizik ötesi dünyada
bulunan ‘Evrimini Tamamlamış İyi Ruhlar’ en çok netsel iletişime güveniyorlar..."
Ber'in
kuşku dolu bakışlarını görünce açıklama gereği duydu. "Her iki alemde hemen hemen tüm iletişim
ağlarının çoğu Kötü Ruhların elinde... Fiziksel dünyada bilerek veya bilmeyerek onlara alet olan
iyi ruhları da katarsak, bu kaleleri ele geçirmek şimdilik neredeyse olanak-sız... Ekonomik, siyasi, hukuki,
psikolojik ve bir çok yönden yetersizlik söz konusu... Bu nedenle ilk etapta kullanılabilecek uygun aracın internet
ortamı olması sizce de mantıklı değil mi?... Ayrıca iyi ruhların, insanları beyinsel
ve ruhsal etkilemesi için salgıladıkları pozitif enerjileri daha hedefine
ulaştıramadan, kötü ruhlar negatif enerjileriyle yok etmekte. Hatta bazen bu enerjiyi kendi enerjilerine dönüştürerek
güçlerine güç katmaktadırlar.
Netsel iletişimde kullanılan kablolar ve uydusal bağlantılar da bu risk çok fazla gerçekleşmeyecektir.
Fiziksel dünya insanları, fizik ötesi alemden gelen mesajlar olduklarını bilemeyeceklerinden korkup net bağlantılarını
koparmayacak, e-mail haber grubu üyeliklerini iptal etmeye-ceklerdir..."
Ber, bir müdahalede daha bulundu. "Sözünü ettiğiniz fiziksel dünya ve ötesi dünyada bulunan iyi ruhların
egemenliği elde ettiğini düşünelim... Bu durumda bile bireyin ve toplumun kendi geleceğini tayin etme
ve belirleme özgürlüğü, iradesi yok etmiş sayılmayacak mı?"
Sorunun
muhatabı Deson iken, Neson yanıtladı. "Ayrıntılı yanıt vermek gerekiyor. Bunun için zamanımız
kısıtlı... Bir yere davetliyiz... Ama şu kadarını söyleyeyim; tek bir bireyin geleceğini
düzenlemede bile o şahsın görüş ve düşüncesi önemli olacak. Başkalarına zarar verici, iradesini
yok edici olmadıkça geniş özgürlük alanı sağlanacak her yönden ve her anlamda... Yani genel düzenleme
raporu hazırlamada ilgili olan kişi, kurum, topluluk ve insanla ortak hareket edecek... Tatlı birlikte hazırlanacak
ve birlikte yenecektir."
Deson,
kolundaki saate baktı. "Çok az zamanımız kaldı Ber!"
"Takdir
sizin efendim!" diyerek centilmence karşılık verdi.
"Birlikteliğimizi
sonlandırmadan çoğunluğun ulaşamayacağı bazı duyumsamalar yaşatacağız sana."
Ber,
heyecan dolu bir ses tonuyla, "Ne gibi?.. "diye sordu.
Med,
tebessüm eden güzel yüzüyle, "Yıllardır bana yönelttiğin bir soru vardı... Olmuşlardan, yaşanmakta
olanlardan ve olacaklardan verdi-ğim haberleri nasıl edindiğimi sürekli merak eder, dururdun."
"Bu
merakım hala sıcaklığını koruyor."
"Bu
gece belirttiğin sıcaklık birazda olsa soğutulacak."
"Nasıl?..."
"Bunun
yanıtını biraz sonra alacaksın. Yeter ki panik yapma! Daha önceki seanslarla ilgili uyarılarımı
anımsa... Aykırı hareket etme!..."
"Ben
hazırım!"
***
Ber, gözlerini yumdu, derin nefes alıp vermeye başladı.
Dışarıdan çocukların bağırtıları, korna sesleri, motor gürültüleri duyuluyordu...
Kapalı tuttuğu gözleri karanlığı görüyordu. Bir süre sonra, kulakları sadece soluma
seslerinden başka bir şey duyamaz olmuştu. Beynine gelen gündelik düşünceleri savdı. Hiçbir şey
düşünmeden karanlığa bakıyordu.
Vücudunu hissetmiyordu. Uykuyla uyanıklık arasındaydı. Soluk sesleri de gelmiyordu. Derin sessizlik
ve karanlık, yaşadığı anın toplamıy-dı. Kahvaltı hazırlarken yaralanan parmağının
acısı da yoktu.
Karanlıkta süzüldüğünü duyumsuyordu. Ber gözlerini açmadan, bedenini hareket ettirmeden öylece bekliyordu.
Karanlık, usulca doğmakta olan güneşin, gökyüzünü aydınlatmaya başladığı kızıl
bir renge büründü. Rengini kaybetmeden alevsel dalgalı görünümler aldı kızıllık. Ber, kendi bedeninin
alevlerin arasında etkilenmeden süratli bir şekilde aşağıya, yukarıya, yanlara, sağlı
sollu doğru gidip geldiğini görüyordu.
Bugün, Yargı Grubunda bir duruşması vardı. Acele etmeliydi...