Hoperlorden çıkan, kulak tırmalayıcı “sesssssssssss” şeklinde
duyulan ses ayarları, az sonra kongrenin başlayacağını işaret ediyordu.
Kısa bir açılış konuşmasından sonra oylamayla divan kurulu oluştu-ruldu. İki
ayrı grubun, iki ayrı listesi vardı. Her gruptan üçer konuşmacı; iyi temennilerle başlayan,
parlak demokrasi nutuklarıyla devam eden konuşmaları dışında destekledikleri aday listesinde
adı geçen adayların genel kalitesini övücü konuşmaları kısmi alkış ve kısmi yuhalamalar
arasında gerçekleştirdiler...
"Gündem dışı söz almak isteyen var mı?" duyurusu üzerine Ber, söz alıp almama konusunda önce
tereddüt geçirdi. Konuşmak için hazırlıklı değildi. Buna rağmen bu kongrede içini dökmediği
takdirde ileride bunun rahatsızlığını duyacağını düşünerek, söz hakkı istedi.
İzin verilmesi üzerine mikrofonun olduğu yere tedirgin adımlarla vardı. Mikrofonu boyuna göre
ayarladı...
Halen bir giriş cümlesi bile bulamamıştı. Zaman kazanmak için öksürdü. "Herkese selam!..." dedikten
sonra salonda bulunanlara saatlerdir olmayan bir şeyi; ‘sessizliği’ kısa bir anda olsa yaşattı.
Bir
yerlerden başlangıç yapmalıydı. Başlangıç, devamı ve bitişi de beraberinde getirecekti..
Politikayla ilk tanışmasından başlamayı uygun bulmuştu.
"El-Kenti İlk öğretim 3. sınıfında okuduğum zamanlardı.
Babam; zengin ve politikayla ilgili biriydi. Bir gün, AX Partisi Genel
Başkanının ilimize geleceği haberini alan babam; otuz otomobil kiralayarak İl sınırı
girişinde onu karşılamaya gittiğinde, beni de yanına almıştı.
Babamın bu kadar önem verdiği birinin neye benzediğini merak ediyordum. Taşıtlar uzun bir
konvoy oluşturmuştu.
Yolun sağ tarafında park eden otomobilin içinde bana uzun gelen bekleyişler yaşamıştım.
Bir süre sonra, dışarıdaki canlanma ve heyecan dalgası ve üzerine
babamın, "Dışarı çıkın!... Geliyor!...” sesleriyle otomobillerde bulunan diğerleri
gibi ben de dışarı çıkıp onlarla saf tutmuştum.
Lüks bir arabanın arka koltuğunda camları inik penceresinden, elin-deki fötr şapkasının
içini göstererek, kocaman kafasıyla, etrafa gülücükler dağıtan yüzün sahibinin AX Partisinin Genel Başkanı
olduğu söylen-diğinde, babamın etkisiyle hayalimde oluşmuş babacan görüntü darmada-ğın
olmuş; onun yerini olumsuz duygular veren bir varlık silueti almıştı.
Bu olumsuzluklarla dolu içsel algılamalarımın doğruluğunu; ileri zamanlarda bu şahsın
iktidarı veya muhalefeti döneminde ülkede oluşan kötü gidişin, sefaletin, karışıklığın,
her alandaki ataletin, tıkanmışlığın, tükenmişliğin çirkin yüzleriyle yüzleştiğimde,
anlamıştım... Saf çocuk sezgileri doğru çıkmıştı..."
Ağzından dökülen son kelimeler kulak tırmalayıcı bozukluktaydı. Nefes alışveriş
ritmini düzeltmek için konuşmasına ara verdi. Önündeki bardaktan bir yudum su aldı.Kongrede bulunanları,
gözleriyle taradı. Olumlu veya olumsuz bir tepki elde edemedi. Ne bir alkış, ne de bir yuhalama vardı. Yüzler anlamsızdı.
Kaldığı yerden konuşmasına devam etti;
"Sizlerin beni alkışlaması için nelerden söz etmem, nasıl ve ne şekilde konuşmam gerektiğini,
iyi biliyorum... Fakat böyle bir amaç güderek konuşmamı sunmam benim yanlışım olur. Çünkü; nabza
göre şerbet verenlerden değilim. İzninizle kaldığım yerden devam edeceğim.... Parti liderinin,
konuşma yapacağı alana vardığımızda, babam kolumdan çekerek en önlere kadar götürdü. Arada
yapılan alkışlara, babam da iştirak ediyordu. Benim alkışlamadığımı görünce
kızdı. ‘Nedenini’ sordu. ‘Canımın istemediğini’ söylediğimde, o sıralar
hatırı sayılır değerde para teklif etti bana... Bir eliyle beni karnımdan sarmalayıp, yukarı
kaldırıp, diğer eliyle de Lideri gösterip, “Oğlum! Bu bizim ufkumuz, gelece-ğimiz,” demesine
ve parayı sevmeme rağmen kabul etmemiş ve alkışlamamıştım... O günden beri politika
denilince o günkü ortamı anımsarım...
Legal
XYZ Partisinin program ve düşüncelerinin demokratik temelde olması nedeniyle sıcak bakmış, görev
teklifini kabul etmiştim...
Bugün yapılacak il teşkilatı organlarının üyelerinin seçiminde; her iki listede adı
geçenlerin tespiti Ad kentindeki parti üyelerimizin görüş ve onayları alınmadan bu yönde hiçbir inisiyatif
tanınmadan il başkanı ile genel başkan yardımcısı Lis ve yandaşları, tarafından
saptanmıştır. Düşünce olarak ‘demokratım!’ diyen bir partinin uygulamada aksine hareketi
bende; “Bu partinin iktidar olması halinde bile demokrasi kurallarını uygulamayacağı”
gibisinden bir takım kuşkular oluşturdu. Demokrasi benliğine sahip olunup olunmadığı bu
tür yansımalarla anlaşılır, kanımca. Bu benliği kazanan birey ailesinde, partide ve her yerde
demokratik duruşta, bulunur.. Dolayısıyla bu davranış biçimini eleştiriyor bu ve başkaca
yazılı olarak bildireceğim gerekçelerle partiden istifa irademi sunuyorum..."
Sözlerini sessizce dinleyen kalabalık; Ber’in toplantı salonunu terk edişine kadar bu duruşlarını
korudular...
Ber, salonu terk ettiğinde, bir anda oluşan ağır uğultuyu duyabi-liyordu.
Ber, kendisini kuş gibi hafif hissediyordu. Hafifliği daha çok duyumsamak için yürüdü, yürüdü... Otoparka
bırakmış olduğu arabasını almadı. Çarşıda biraz dolaşacaktı. Eve hemen
gitmek istemiyordu. Bekle-yeni yoktu... Yine kendisiyle baş başa kalacaktı. Değişen bir şey
olmaya-caktı...
Seyyar tablada satılan fındıktan bir oturumda yiyebileceği gram kadar satın aldı.
Çay içmek istiyordu. Küçük bir çay ocağını gözüne kestirdi. Dışarıya
ufak tabure ve masalar diziliydi. Bir tabureye ilişti.
Başına dikilen garsondan çay rica etmesine gerek kalmamıştı. Garson, dumanı tüten çay
dolu bir bardağı kendiliğinden önündeki sehpa-ya koymuştu bile.
Fındık ile Çay birlikte iyi giderdi. Gazete kağıdıyla yapılmış külahı
yırtmadan açtı. Fındık sertti. Dişleriyle kırmaktan vazgeçti. İki tanesini alarak avucunun
içine sıkıştırdı, yumruk şeklinde kapadıktan sonra diğer elinin ayasıyla baskı
yaptı. Biri kırılmıştı. İçinden çıkardığı fındık tanesini
iştahla yedi. Çaydan bir yudum aldı. Fındık tazeydi. Bir tane daha aldı...
Fındığın altında bulunan eski tarihli bir gazete parçasındaki haber dikkatini çekti.
Fındıkları yanlara itekleyerek inceledi. Küçük bir resim vardı. Bir erkeğe dansöz kıyafeti giydirilmişti.
Altındaki haberi okudu.
‘İzmler kentinin, Namuskar mahallesinde, aslen Mar kentli olan NamusLive isimli şahıs, ailesinin
namusuna göz diken, sataşan TecNam isimli şahsı, akrabalarıyla birlik olup işyerinden kaçırdı...
Zorla dansöz kıyafeti giydirilerek, İzm kenti sokaklarında gezdirildi. Onuru kırılan TecNam isimli
şahıs şikayetçi dahi olmadı.
NamusLive ve akrabalarının verdiği bu ceza, Sodgom Ülkesini şok ederken Mar kentli bir yurttaş,
'Mar Kentinin bazı köylerinde ailenin kırılan onuruna, karşı tarafın onuru kırılarak
yanıt verilir,' dedi.
Sokaklarda dansöz kıyafetiyle gezdirilen TecNam ortadan kaybolur-ken, İzm Kentinde bulunan yurttaşlardan
hiç biri olaya tanıklık etmek istemedi ve 'Biz bir şey görmedik,' dediler.
Namuskar mahallesi muhtarı NamMuh ise, 'Ben gösteri yapan palyaço ve çengiler sanmıştım. Gerçeği
sonradan duydum,' iddiasında bulundu... ‘.
Haber; Ber' e ilginç gelmişti. Fındıkları masanın üzerine aktardı. Gazete parçasının
buruşukluğunu elden geldiğince düzelttikten sonra ikiye katlayıp, gömleğinin cebine koydu. Haberi,
Med'e okumak istiyordu.
***
28
"...Kardeş!...
Önceleri rica minnetle bize iş yaptıranların şimdi burunları kalktı. İç ve dış
güvenlik üçümüzü de kırmızı bültenle arıyor-muş. Bu kez ciddiler... Görmezlikten gelemeyeceklermiş.
Gördükleri yerde sorgusuz sualsiz içeri atacaklarmış... Tabi ki; sağ yakalamak ister-lerse..."
"Her
kuşun eti öyle kolay yenmez... Rutbin ve iki arkadaşımı sandılar bizi?... Bagajdaki mermileri bitirmeden
zor..."
"Ya!..
Bizde diğer arkadaşlar gibi ‘ağamız sizsiniz!’ diye, güvence verseydik... Bırakın
aranmayı, işlediğimiz ve işleyeceğimiz suçları bile bir şekilde örterlerdi... Hatta işgüzar
bir Yargı Grubunun verdiği cezaları infaz ettirmezler, bizim hatırımıza genel af bile çıkarırlardı."
"Uyandık,
uyanmasına ama geç kaldık... Keşke, uluslar arası planlardan önceden haberdar olsaydık da İllegal
örgütlerle yaptığımız mücadeleye verdiğimiz uğraşın yarısını kendimize
harcasaydık. Şimdi, daha fazla malvarlığımız olurdu..."
"Vatan,
Millet dedik, başımıza illet aldık. Daha önce canım cicim diyenler bizim kellemizi istiyorlar, geçmişte
müştereken ve müteselsilen oluşan ortamı maskelemek için bizi kullanmaya çalışıyorlar... Onların
günah keçileri olacağız...."
"Biraz
güçlenmemizin de bunda payı var. Bu bazılarını korkutmaya başlamıştı... Tarihin tekrarı...
"
"Maşçet!...
Hep senin hatan!... Konuşursak SodGom Ülkesi geçmi-şinde yaşadığı depremin daha şiddetlisini
yaşar, şantajını sürekli kullana-rak çıkar elde etmenden bıktılar... Onlar ; yataklarında
rahat uyumak istiyorlar..."
***
Daha
bir saat önce yemek molası vermişti. Çift kişilik kebap, bir şişe ayran, tabak dolusu salatayı
iki pide ekmekle mideye indirmişken yine acıktığını hissediyordu. “Of! Of! Patronun cebinden
yiyorum diyemi bu kadar acıkıyorum?" diye düşündü. "Cebimden çıksaydı bu kadar çok yemek yer miydim?..."
Niyeti
bozdu, içinde restorantı olan petrol tesisine girdi. Lavobaya girmeden önce siparişini verdi. Elini, yüzünü yıkadı.
Dışarı çıkıp temiz havayı ciğerlerine çekti...
Aniden tokluk hissetti. Önceki açlığından eser kalmamıştı. "Keşke siparişleri
vermeseydim... Çaktırmadan kamyona atlayıp kaçmalı," diye düşündü. Düşündüğünü de yaptı...
Motor daha soğumamıştı. Kontağı ilk çevirişinde kamyon çalıştı.
Vitese attı, gaza bastı. Petrol istasyonu geniş bir alanı
kapsıyordu. Ana yola gireceği esnada; gecenin karanlığında yayılan selektör ışıklarında
hızla kendi gidiş istikametine doğru yanyana seyretmekte olan iki taşıtı fark etmesiyle frene
hafifçe dokundu. Fren, istenen sonucu doğurmamıştı. Bu kez sonuna kadar bastı. Otobana çıkmak
üzereydi ve kamyonu durduramıyordu. Çaresi yoktu, direksiyonu sağa kıvırarak yolun iyice sağından
seyretmeye başladı. Sol aynadaki görüntüden, hızını
düşürme-den arkasından yaklaşmakta olan iki aracı korna çalarak uyarmaya çalıştı...
***
Sessizliği
sürücü bozdu:" Arkamızdaki taşıt bizi takip ediyor!"
"Bu kanıya nasıl vardın?"
"Hızı bazen kesmeme rağmen beni sollamadı. Süratlendiğim zaman arada ki mesafeyi koruyor."
Bu söz üzerine sürücünün yanındaki koltukta kurulu olan kişi, arkada bulunan ve uyku ile uyanıklık
alanlarına gidiş gelişleri yaşadıkları mayışmış suratlarından anlaşılan
kişilere seslendi...
Sürücü dışındaki dört kişi başlarını arka cama çevirdiler...
Silahlarını çekip, emniyeti açtılar ve ağzına mermi sürdüler.
Sürücü, sağa çekmesi gerektiğini anladı...
Arkada bulunan araç da biraz uzakta sağa çekti.
Öndeki aracın sürücüsü, bu kez, lastikleri yakarcasına süratli kalkış ve seyre başladı.
Uçak hızına varma telaşındaydı sürücü... Arkadaki taşıt buna uyum sağlamakta,
gecikmedi. Geniş yolda aradaki mesafeyi azalttı. Takip eden otomobil, tanıtılan grubun bulunduğu
taşıtın tamponuna vuracak kadar yaklaşmıştı.
Arkadaki araç sollamaya geçtiğinde, hızını azalttı.
Şimdi, İki araç paralel konumda ve aynı hız seviyesinde seyir halindeydiler.
Takip edilen aracın arka sol koltuğunda oturan şahıs pencerenin otomatik camını indirerek
yanda bulunan taşıtın içinde bulunanları elindeki silahı hazır vaziyette tutarak incelemeye
başladı... Aniden haykırdı, "Bunlar!.." Sesi korku doluydu.
Ön
Koltukta Oturan kişi, "Solla!... Sollllaaa! Kamyoonnn!..."
Lüks
araba sürücüsü, takip eden sol paralelinde ki taşıtın, ancak son
anda kenara kaçması nedeniyle denileni yapamamış, önüne aniden çıkan kamyondan kaçıramamıştı
güzelim arabayı...
Bilanço; takip edilen aracın ön koltuğunda oturan TerKazMaf isimli politikacının, Medya'dan emekli
taşıt sürücüsü MedMaf'ın, arka koltukta bulunan Kamusal Mafyalıktan
emekli olduktan sonra özel Mafya'lık yapan MaşÇet, Güvenlik emeklisi İçDışGüv ve Silah ve Uyuşturucu
Marketler zinciri olan iş adamı SilUyMar isimli kişilerin ölümü...
***