44
İyiyön,
odasının kapısından çıkarak, koridorda bekleyen görevliler, "Siz de odanıza çekilin!... Yarın
çok işimiz olacak, " dedi.
Kapıyı
kilitledi. Kilidini kontrol etti. Kilitlendiğinden iyice emin olduktan sonra üzerinde sadece atlet ile külotunu bırakarak
günlük kıya-fetlerini çıkardı. Yatağa uzandı.
Bir
süre dinlendikten sonra, masa üzerinde şarjda bıraktığı dizüstü bilgisayarını aldı.
Sırtını yastığa yaslayıp e-maillerini kontrol etme amacıyla internet’e girdi.
Mesaj kutusu bayağı doluydu. Birçoğunun gönderici ismine baktı. Açıp okumadı. Birkaç
arkadaşından, eşinden ve üniversitede okuyan kızından geldiği anlaşılan mesajları
açıp, okudu.
Tüm
mesajlarının silinmesi için, sil komutuna bastı.
Bir
mesaj dışında onlarca mesajın tümü silinmişti. Kalan mesajı silmek için bir kaç kez eylemini
yineledi. Sonuç alamadı. Gönderici, SodGom Ülkesi Nüfus Müdürlüğünce kabul edilebilecek bir isme sahip değildi.
Müstear veya yabancı isim olabilirdi. Mesajın içeriğini açtı.
Mesajın
üst başlığında kendisine hitaben yazılmış kırmızı renkli ‘UYARI’
yazısı vardı.
Altında, adresleri de belirtilerek Ber ve Korpsi isimli şahıslara bu gece suikast düzenleneceği,
Rutbin ismiyle belirtiliyordu. Rutbin’in cina-yete kurban gittiğini bilmeseydi, ondan geldiği sanısına
kapılacaktı.
İyiyön,
mesajı bir kaç kez okudu. ‘Ber’ ismini iyi biliyordu. İyi Ruhlar internet sitesinin asıl sahibi
ve yazarı olduğunu biliyor ve hemen hemen her gün web sayfasındaki güncellemeleri ve yazıları takip
ediyordu. İyi Ruhlar sitesinde yayınlanan bazı yazılarda geçen olaylar, kehanetler, Rutbin’in öldürülmeden
bir gün önce kendisine vermiş olduğu belge ve raporlarla benzerlikler taşıması nedeniyle Ber’i
sorguya alarak bazı bilgilerinin gerçek kaynağını elde etmeye çalışacaklardı. Kendisi ve
koruma görevi yapan iki meslektaşıyla birlikte SodGom Merkez kentin-den, Ad kentine bu amaçla gelmişlerdi.
Ve
şimdi, Ber’e suikast düzenleneceğine dair e-mail alıyordu.
Az
önce çıkarmış olduğu kıyafetleri çabucak giyindi.
İki meslektaşının bulunduğu yan odanın kapısını yumrukladı. İsimleriyle
hitap ettiği görevliler kapıyı açmakta gecikmediler.
İyiyön, Korpsi’nin ad soyad ve adresi yazılı pusulayı kendilerine uzatarak, " Bu şahsa
bu gece suikast düzenleneceğine dair güvenilir olmayan bir kaynaktan bilgi aldım. Her olasılığa karşı
derhal adrese gidip bu şahsı alın... Ben bir başka şahsın adresine gideceğim..."
Görevliler,
ayrıntı istemek için uygun bir ortam olmadığını çabuk kavramışlardı. "Derhal
efendim!" demelerine kalmadan İyiyön, otelin lüks asansör kapısına varmıştı bile.
* **
Ad
kentine pek yabancı olmamasına rağmen, e-mail yoluyla kendisine bildirilen adresi bulmakta güçlük çekiyordu.
Bir taksi durağında durarak, adresin ayrıntılı tarifini aldı.
Hız;
zamanla ters orantılıydı. İhbar doğruysa, ne kadar sürat yaparsa ölüm anını o kadar geciktirmiş
olacaktı. Zamanında varmakla ölümü önleyebilecekti. Önündeki araçlara sürekli korna çalarak, yol vermelerini sağlıyordu.
Nihayet belirtilen caddeye varmıştı. İşte sözü edilen Dur-Al Market sağdaydı. Tarife göre Ber’in bulunduğu apartmana az bir mesafe kalmış olmalıydı.
İyiyön,
aniden beyninde ağır bir uyuşukluk hissetmeye başladı. Uykusu geliyordu. Taşıt kullanırken,
hiç bu kadar ağır uykusu gelmemişti şimdiye kadar... Gözlerinin kapanmasını engelleyemiyordu.
Ellerinin direksiyondan ayrıldığını hissetmesiyle frene bastı. Otomobilin beyniyle birlikte
döndüğünü; beyninin sürekli döndüğünü duyumsuyordu.
Otomobil,
ani fren nedeniyle birkaç kez kendi yörüngesinde döndü ve durdu. Motor stop etmişti. İyiyön ise derin bir uykuya
dalmıştı.
Derinden sesler geliyordu... Annesinin küçüklüğünde kendisini uyut-mak için söylediği "Uyu!... Ninni!... Ninni!..." seslerini, "Uyaaa-nnnnn!... Uyaaannnnn!!!!..." çağırmaları
bastırdı. Kulağa hoş gelen, "Uyu!... Ninni!... Ninni!..." terennümlerini duyamaz olmuştu.
"Uyan,
Lütfen!... Uyan!... Ber öldürülmek üzere," kulağa hoş gelen kadife dokunuşlu bir bayan sesiyle uyandı.
Çevresine baktı. Sesin sahibini göremedi.
Zihnini
toparlamaya çalıştı. Yolun sağında biçimsiz durmuş otomo-bilinin içinde yalnızdı.
Rüya mıydı, gerçek miydi?... Bir otel odasında yatıyor olmalıydı. Otomobilinin içinde bu saatte
ne işi vardı.
Hafızasını zorladı. Yavaş yavaş kendisine geliyordu...
Bir kaç kez deneyerek motoru çalıştırmayı başardı. Otosunu hareket ettirebilmişti.
Hızı yükseltti. Uzunları yaktı... İleride beş altı kişinin ellerindeki silahlarla
süratli bir şekilde koştuklarını gördü. Onlara yaklaş-tığında, onlardan biraz uzakta
üzerinde eşofman olan bir kişinin, arada arkasına bakarak can
havliyle koşmakta olduğunu gördü. Bu normal bir gece koşusuna benzemiyordu. Gaz pedalına, sonuna kadar
yüklendi.
***
“Ber!... Ber!... Berrrrrrrrrr!... Uyan!..."
"Daireden derhal çık!... Öldürecekler seni!..."
"Derhal çıkmazsan öldürüleceksin!..."
"Lütfen Ber!... Çocuğumuza acı!...
Kanter içinde uyandı Ber. Yastığı kendisinden akan terden sırılsık-lam olmuştu.
Rüyanın verdiği etki; tüm bedeninde, özelde titrek ellerinde varlığını sürdürüyordu.
Rüyasında kendisini uyaran kadife ses, Med’in sesine ne kadar da çok benziyordu...
Ses, daireyi derhal terk etmesi konusunda uyarıyordu.
Uyku mahmurluğu içindeydi. Uyumak istiyordu.
Başını terden sırılsıklam yastığa tekrar koyduğunda, "Kaçmalısın
Ber!..." iletisini tüm hücrelerinde duyumsadı.
Sesin rengi ‘Ben Med’im’ diyordu.
Ber, bu kez ciddiye almıştı uyarıyı.
Üzerini değiştirmeden kapıya yöneldi. Yatak odasına tekrar geri dönüp, Med’in kitabını
yanına aldı...
Asansörün
zemin kata hafif dokunuşuyla Ber’in kapıyı açması arasında
ancak saniye farkı vardı.
Filmlerde dahi izlemediği türden ellerinde silahlar bulunan siyah maskeli kişileri, gördüğünde ürperdi.
Maskelilerden biri silahını kendisine doğrultarak, "Eller
yukarı!... Künyeni oku!" diye bağırdı.
Ber, korkunun da motive etmesiyle hızlanan düşünce karar mekaniz-masıyla, "Ben, KorAv, " diye yanıtladı.
"Kaybol!..." diyen maskelinin emri başı üstüneydi. Şu an duyabile-ceği en güzel emir buydu.
Verilen emir ile kendi istemi ayniyet taşıyordu. Apartmanın çıkış kapısına
yöneldi.
Çıkış kapısından çıktığında omuzu onun göbeği hizasına denk
düşen diğer bir maskeliyle karşılaştı.
Siyah maskelerden açılmış iki delikte dolaşan iki geniş göz bebeği kendisini tanımıştı.
"Aradığımız şahıs bu!... Dikkat!..." diye bağırdı.
Zıplama,
yükselme ve siyah maskeye atılan sert bir yumruk ve iniş sonrası yere basan ayaklar, yaylanıp koşmaya
başladı.
Apartmanın çevre düzenlemeli alanını geçti.
Bahçe kapısından çıktığı anda, ayağına
takılan çelme sonrası, yerle teması iki metre ötede gerçekleşti.
Ayağa kalktı. Kaçmaya yeltendiğinde vuracaklardı kendisini... Saldırganları incelemeye
koyuldu. Donmuş gibiydi.
Cadde
kenarındaki lambalardan kısmen yayılan ışığın aydınlattığı, silah-ların
namluları kendisine hedeflenmişti.
Gözlerini yumdu. Ezberindeki en kısa duaları okumaya başladı...
Üzerine doğrultulmuş silahları, görmemek için gözlerini kapattığı gibi kapatamamıştı kulaklarını.
"Çıt!... Çıt!..."
"Çıt!... Çıt!..." sesleri geldi.
Saldırganlar, birbirleriyle bakışarak şarjörü değiştirdiler.
Ber, bu kez gözlerini açarak onları izlemeye başladı.
Silahların şarjörleri yine değiştirilmişti. Üçüncü denemede bile silahlarından çıkan
sesler değişmemişti.
"Çıt!..Çıt!... Çıt!..."
İki maskelinin birbirlerine başlarını çevirerek, "Neler oluyor?..." mesajlarını bakışlarıyla
ilettikleri anda, geçici şaşkınlık sürecini sonlan-dıran Ber, tabana kuvvet bulvarda koşmaya
başlamıştı.
Daha çok hızlanmalıydı. Diğer maskeliler de peşindeydiler.
Hızlı koşmak için gerekli oksijeni sıcak ve nemli havadan alamı-yordu...
Tıkanmamalıydı... Tıkanmamalıydı...
Tıkandığı takdirde, bedeninin bazı bölgelerine, kurşunlar tıkanacağı-na
adı gibi emindi.
Az sonra; biraz önce gerçekleşen, olağanüstü durumu; "Çıt!... Çıt!.. Çıt!..." seslerini dahi
duymaya vakit bulamadan ölebilirdi.
Sürekli şişen ve inen göğsünün aldığı görüntüleri görebiliyordu.
Gece karanlığının sessizliğini yararak atılan mermiler, kulaklarını yalayacak
yakınlıkta geçti.
Ber, zikzak çizerek koşmasına devam ediyordu.
Uzun farlarını yakmış bir otomobilin ışıkları önünü aydınlatmaya başladı.
Arkasından gelmekte olan taşıtın, saldırganlara ait
olma olasılığı yüksekti...
Acı fren sesi çıkararak, biraz ilerisinde durmuştu taşıt.
Sürücü kapısı açıldı...
Elindeki silahı otomobilinin üst kaportasında sabitleyerek, Ber’i takip eden saldırganlara doğru
üst üste ateşleyen şahıs, bir yandan da,
"Beerrrrr!... Otomobile bin!..." diye bağırıyordu.
Çağrıda bulunan ses tanıdık değildi. Oluşan manzaraya göre iki seçeneği vardı.
Arkadan gelenlerin kendisini öldürme niyeti açıkça ortadaydı. Hatta hukuksal tanımla, eylemleri tam teşebbüs
aşamasındaydı.
Diğer kişi ise onlara karşılık veriyordu...
"Düşmanın Düşmanı benim dostumdur, " ilkesini anımsadı.
Daha fazla irdeleme yapabileceği uygun zaman ve mekana sahip değildi. Yanına vardığı
taşıtın sağ ön kapısını açarak koltuğa oturdu.
Sürücü dışında kimse yoktu ve onun yüzü maskesizdi.
Sürücünün mermileri, saldırganların hızlarını düşürmüş ve sonra saklanmalarına
neden olmuştu. Oluşan bu boşluktan yararlanan İyiyön, seri bir hareketle sürücü koltuğuna oturdu.
Çalışır vaziyette olan otomobil ani kalkışla malum sesleri çıkardı. Otomobil lastiklerinden
yanık kokusu geldi.
Sürücünün hafif ışık altında görünen yüzünde kulaklıklı, küçük mikrofon dikkat çekiciydi.
Tüm
uzuvları otomobili yönlendirirken; bir kulak ve ağız başka yerlerdeydi. "Benim görev tamam... Sonuç pozitif..."
".........."
"Nasıl?..."
".........."
"Korpsi infaz mı edildi?..."
"........."
"Tamam. Anlaşıldı..."
"................."
"Otele gitmeyin!... Tekrar ediyorum... Otele gitmeyin... Konakta buluşalım..."
Ber, konuşma içeriğinden tanıdığı bir ismin infaz edildiğini duyunca ürktü.
Kapının koluyla oynadı. Açıp kendisini dışarı atacaktı.
Beceremedi.
Sürücü, gözlerini yoldan ayırmadan "Kapılar otomatik kilitli Ber!" dedi. "Sana yardıma geldim. Merak
etme... Senin tanımınla bizler iyi gruptanız."
"Sizler
kimsiniz?... "
"Görüyorsun,
bunları konuşacak durumda değiliz," dedi İyiyön. Dikiz aynasına bakarak, "Bana İyiyön ismiyle hitap edebilirsin. Senden taraf olduğumu bil ve rahatla ."
"Korpsi
infaz mı edilmiş?..."
"Onu
tanıyor musun?..."
"Evet!...
Kimler tarafından infaz edildi?..."
İyiyön,
yüzünü ekşiterek, "Şimdilik bilmiyoruz.... Belki bu da bazı cinayetler gibi, faili meçhul cinayet dosyası
rumuzuyla rafa kaldırılacak." dedi. "Birçok gruplardan biri olabilir... Ama kısaca, senin de web sitende sözünü
ettiğin kötüler grubu diyelim..."
Ber,
kurtarıcısının kendisi hakkında belirli bir düzeyde bilgi sahibi olduğunu anlamıştı.
"Şimdi
nereye gidiyoruz?..."
"Güvenli bir yere..."
***
Dışı
yüksek duvarla çevrili, iç tarafında kısa aralıklarla kavak ağaç-ları bulunan geniş alan ortasına
kurulu dört katlı binaya girdiklerinde, İyiyön, birkaç kez derin nefes alıp verdi.
Geniş bir salona giren İyiyön’ü, Ber takip etti.
Ev ve büro özelliğini birlikte sunan salonda bulunan üçü bay, ikisi bayan beş kişi hep birlikte ayağa
kalkarak, İyiyön’le tokalaştılar. İyiyön’ün, Ber’i kısa tanıtımı
üzerine aynı şekilde onla da tokalaştılar.
Oturmak için özellikle İyiyön’ün koltuğa oturmasını beklediler.
Kısa bir süre sonra ikram edilen çaylar içilirken, Ber dışındakiler, biraz sonra konuşacakları
konu üzerine içlerinden hazırlanıyorlardı. Ber ise karmaşık kafasını toparlamakta güçlük
çekiyordu.
Ber, lavaboya gitmek için harekete geçtiğinde, en genç adam ona öncülük etmek için ayağa kalktı. Salon
kapısına vardığında İyiyön’ün "Ber!" seslenişi üzerine geri döndü.
"Elindeki kitabı lavaboya götürmek zorunda değilsin!"diyen İyiyön’e;
"Aynı fikirde değilim," yanıtını veren Ber, elinde tuttuğu kitabı biraz daha sıkıca
kavradı.
Bu davranışı oradakilerin alaycı bakışlarına ve sonra topluca gülme-lerine neden
oldu.
Ber, lavabodan döndüğünde salondakiler süregelen konuşmalarını
yarıda kestiler.
İyiyön, "Ber, sanırım bazı sırların anahtarı sizde?... İyi Ruhlar isimli web
sitesindeki yayınlarınızdan dolayı seni ve yapını az çok bilmekteyiz. Bazı gruplar seni ve aynı saatte Korpsi isimli bir psikologu öldürmek için harekete geçmişse
mutlaka siz de onları rahatsız eden bir şeyler olmalı... Bizlerle paylaşmak ister misin?..."
"Bazı bilgileri paylaşabileceğim insanların buna uygun olup olmadığını değerlendirmeliyim."
İyiyön. "Hala sana güven duygusu aşılayamadım," dedi hayıflana-rak.
"Size bir can borçluyum. Ama, hala bazı kuşkularım var. Sizleri tanımıyorum... Ayrıca
benim saldırıya uğrayacağımı nasıl öğrendiniz?..."
İyiyön, kuşkuları yok etmeden Ber’in bildiği gerçekleri elde edemeyeceğini anlamıştı.
"Bizler, SodGom Ülkesinin GİS olarak da bilinen Gizli İstihbarat Servisi grubunun en önemli ve içinde olmakla birlikte
bağımsız hareket eden Gizli Güvenlik Grubu bölümünün üst görevlileriyiz. GGG veya 3G olarak anılırız."
Ber, bu tanıtımı duyunca irkildi. "Bu grubu ilk kez duyuyorum. İstihbarat elemanlarına da
güvenmeme duygusunu seyrettiği filmlerden, okuduğu kitaplardan edinmişti. Ayağa kalkarak, "Kusura bakmayın
ama, izin verirseniz ben gitmek istiyorum."
Ber’i engelleme amacıyla ayağa kalkan görevlilerin, yerlerine oturmalarını İyiyön göz
işaretiyle sağladı. Sakin bir sesle, "Dilersen gide-bilirsin, dilersen kalabilirsin. Bu senin elinde. Bir hatırlatma
yapmama izin verir misin?"
Ber, İyiyön’ün sözlerinin devamını suskun durarak bekledi.
"Gitmen, saldırganlara yarayacak... Onlara yarım kalan işlerini bitirtme fırsatı vermiş
olacaksın. Ayrıca; kaçarken bile yanına alacak kadar önem verdiğin kitabı zorla elinden alma olanağımızın
varolduğunu tahmin edebilirsin..."
İyiyön’ün hafif tehdit içerikli sözleri ve saldırganların tekrar harekete geçeceği yönündeki
uyarısı meyvesini vermişti.
Ber, az önce kalktığı koltuğa yığılırcasına çöktü.
Etkinin yok olmaması için İyiyön, ard arda konuşmaya başladı. "Ben ve benim gibi birçok arkadaşım,
resmiyette sadece GİS elemanı olarak görünüyoruz. 3G’nin ise
resmiyeti yok. Ülkedeki kirliliğinin istihbarat servisimize de bulaşması nedeniyle, birbirine güvenen iyi istihbarat
görev-lilerinin oluşturdukları bu grubun amacı, kirliliği ama her alandaki kirliliği evrensel hukuka
aykırı yöntemler kullanmadan temizlemek. Bizler bir anlamda temizleyicileriz."
"Bazı gruplar da yakın geçmişte binlerce kirliliği, ufak kirliliğe indirgeyerek, binlerce
kirli adamı birkaç kirli adamı yakalayarak gizleyip, ‘Tam Temizlik Kampanyası’ başlatmışlardı.
Nette okumuşsunuzdur. Büyük kirliliği ve kirletenleri temizleme amacıyla hareket etmişlerdi..."
Bu
şüpheyi yok etme amacıyla hareket eden İyiyön, Rutbin’le aralarında geçen diyalogları, ondan
aldığı belge ve raporların bazılarının İyi Ruhlar sitesinde yayımlanmış
bazı açıklama ve öngörülerle benzerlik taşıdığı ve aynı sitede üstü kapalı şekilde
belirtilen katilin evsafına uyan İkiyüz’ü başka bir hatasını bularak el altından medyaya
verip daha pasif bir göreve atanmasını yakın zamanda nasıl sağladıklarını uzun uzadıya
anlattı.
İyiyön, istihbarat üst görevlisi olarak normal bir yurttaşa anlatıl-mayacak kadar gizli bilgileri sunuyordu...
İyiyön,
Ad kentine kendisiyle görüşmek için geldiğini, laptopuna gelen bir e-mailde Ber ve Korpsi’ye suikast düzenleneceği
iletisini aldığı-nı ve daha sonraki aşamaları anlattı.
Ber, araya girerek, "Taşıtta uyuklarken sana seslenen ses; kadife sesli bir kadına mı aitti?"
diye sordu.
İyiyön,
şaşkınlığını gizleyemedi. "Sen bunu nasıl bilebilirsin?..."
Ber,
soruyu yanıtsız bıraktı.
İyiyön, konuşmasını sonlandırarak, gözlerini Ber’e dikti. Diğer görevlilerde aynı
tavrı sergilediler.
Onların
beden dilleri ve suskunlukları, konuşma sırasının kendisine geldiğini söylüyordu.
Ber,
duyulan güvene ancak güven duymakla karşılık verebileceğini düşündü. Ayrıca, bazı anlatıların
gerçekliği kuvvetle muhtemeldi. İkiyüz’ le ilgili olarak duyumsamalarını isim vermeden nette yayınladıktan
kısa bir zaman sonra onun önceki görevinden alındığını basından okumuştu.
Ber,
bulunanların tümünü gözleriyle tarayarak, "Buranın güvenli bir ortam olduğundan emin misiniz?" diye sordu.
Bulunanlardan
en genci, "Merak etmeyin!." dedi. "Ad kentinin en güvenli konağında bulunuyorsunuz. Dışarıda yeteri
derecede ajanımız nöbet tutuyor."
Ber, başını iki yana salladı. "Benim güvenlikten kastım bu değil," dedi.
İyiyön, iki elinin parmaklarını birbirine geçirip çıtlatarak,
"Ber’in neden söz ettiğini sanırım biliyorum, " dedi. "Endişen olmasın! Bu konağı
ve içinde bulunanları Düzenleyicilerin ve İzleyicilerin etkileme şansı sıfır... Ayrıca;
3G grubunun hiçbir görevlisini zihinsel yönden de etkile-yemezler."
Şimdiye kadar dinleyici konumunu hep korumuş olan güzel görünümlü kadın görevli, kahkahasını
engelleyemedi. "Senin zihnin için aynı şeyleri söyleyemeyiz," dedi.
Ber
alaylı konuşmaya, "Zihnim kontrol edilebilseydi, sanırım öldür-me teşebbüsünde bulunmazlardı."diyerek
aynı üslupta yanıt verdi.
Onlara güvenmeliydi...
Onlara güven hissetmeye başlamıştı...
Ad kentine gelip mesleğe başladıktan sonra başından geçenleri, onların ilgilenebileceği
kısımlarıyla sınırlı kalarak, ayrıntılarıyla anlattı.
Ber, saatlerce devam etseydi onlar yine dinleyici rollerine devam edeceklerdi. Fakat her anlatının bir sonu
vardı. Ve bu son gerçekleşmişti.
İyiyön, "Elinde tuttuğun kitap Med’in kitabı olmalı?.." diye tahmin yürüttü.
Ber, başını olumlama biçiminde salladı.
***
45
Sabah
aydınlığının başlangıç saatlerinde kaportası mavi, camları ise içeriyi göstermeyecek
derecede siyah renkli, hareket halindeki taşıtın içerisinde bulunanlar, hareketli uğraşlar içindeydi.
İyiyön, bir taraftan telsizle emirler yağdırırken bir taraftan da önündeki parşömene notlar
alıyordu.
Gece arattığı arkadaşlarının belirlenen noktalarda mevzi aldıklarını,
Ad kenti Güvenlik Ekibinden yeterli sayıda görevlilerin belirli bir yerde, niçin bekletildikleri anlatılmadan hazır
tutulduğu bilgisi kısmen de olsa rahatlamasını sağlamıştı.
Ber’e bir kez daha dönerek, "Tekrarlıyorum. Biraz sonra neler olabi-leceğini tahmin edemiyoruz. İnadından
vazgeç! Seni konağa geri göndereyim."
Ber, yan gözlerle İyiyön’e olumsuzlama anlamında suskun yanıtlar verdi. "Sözünüzü hatırlatmama
gerek var mı?..." türü imgesel bakışlardı bunlar.
İyiyön, geçen gece verdiği sözü unutmamıştı. Rutbin takma adıyla gönderilmiş e-mail
içeriğinde belirtilen adresi alma karşılığında operas-yona Ber’in izleyici olarak katılmasına
izin vermişti. Ama, içi yinede rahat değildi. Aslında belirtilen adresi, daha önceden de Ad kentinde bulunan
3G görevlileri izlemeye almışlardı. Ama şimdiye kadar gözle görülür, elle tutulur bir kanıt bulamamışlardı.
Ber’in verdiği tüm bilgilere, hatta bazıları duyumsamalardan kaynaklı olsa da, her nasılsa
inanmak zorunluluğu duyuyordu. Bunda Rutbin’den olağanüstü konuları dudak bükerek dinlemesinden sonra
gerçekleşen olayların onu ve kendisine sunduğu belgelerin içeriğinin zamanla gerçekleşmesini görmesinin
büyük payı vardı. Artık, değişik bir ilke edinmişti; Bir delinin dahi kendisine ileteceği,
"Bir insan teknolojiden yararlanmadan gökyüzüne yükselip ağzıyla kuş tutuyor," gibi saçma görünen haberi dahi
yabana atmayacak, haberin gerçekliğini ve anlamını irdeleyecekti. Uzun süredir de öyle yapıyordu. Yanında
bulunan Ber’in çalan cep telefonu üzerine düşünce-lerinden sıyrıldı.
Ber, çalmakta olan cep telefonu ekranında, ofisinin telefon numara-sını gördü.
Arayan, elemanı Secret’di...
Bankalara olan borçlarının bir kısmını kapatmak için daha düşük faizle borç para aldığı
kara para aklayıcısı TefÇetto’ya, aylık faizleri ödeyememesi nedeniyle yıldırım icra
yoluyla ofisine geldiğini haber veriyordu.
Kendisinin hatası yoktu. Azimle çabalamıştı. Elde ettiği paraları kumarda, eğlence
merkezlerinde yememişti. Zorunlu gereksinimleri dışında aşırı bir harcaması olmamıştı.
Ber, bu haczin kaynağını iyi biliyordu. Umursamamalıydı. Ülkenin Ekonomi yasalarına uymamasının
sonuçlarından biriydi bu. Yasalara uymamanın yaptırımları vardı. Şimdiki yaptırım
ise haciz idi.
Bu ülkenin yasalarına uygun hareket ederek ‘iş’ yapan -Evrensel Hukuk Yasalarına göre ancak
yaptıkları ‘iş’in soygun olduğu vasıflandırı-labilecek- kişilerin ve kişiliklerin
özel ve resmi bankalardan, devletin kamu kurum ve kuruluşlarından ve daha bir çok alanlardan dolaylı veya doğrudan
paralar hortumlaması nedeniyle, "Eksilenin yerini işle ilgisi olmayan yurttaş tamamlamalıdır," yasa
hükmü uyarınca hareket edilmiş ve bir yurttaş olan kendisine de bu yasa uygulanmıştı.
Bir yurttaş olarak gözünü açıp ülkede varolan yasalara uygun hareket etseydi, haciz ile cezalandırılmayacaktı.
Bu bir tercihti ve kendisi Evrensel Hukuk Kurallarına uymayı tercih etmişti. Bu kurallara göre soygun sayılabilecek
işlere girmek istememişti. Evrensel Hukuk Kuralları kendisinin ruhunu oluşturuyordu.
Ülkedeki yasaya aykırı hareket ederek haciz cezasına razı olmayı yeğlemişti. Pişmanlık
duymuyordu. Cezayı infaz edecek olan, ülke yasasına uygun hareket eden yurttaş TefÇetto ile haciz görevlisi,
şu anda ilgili yasaya göre kamu hizmeti yaptığı makamında
bulunan eşyaları işçiler kanalıyla toplamaya başlamışlardı.
"Secret, onlara mani olma. Onlar görevlerini yapıyorlar..." dedi Ber. Secret’in okeylemesi üzerine, "Yalnız,
vakitleri varsa, bilgisayarda bulunan tüm belgelerimin birer örneğini harici bir sidiye kaydet... Sonra da bilgisayarı
formatla." diyerek devam etti.
Secret, görevlilere bu dileği sunduğunda olumsuz yanıt aldığını Ber duydu. "Neyse,
önemli değil. Çoğu bilgileri nete kaydetmiştim... Israr etme."
Ber, telefonu kapatacağı anda, Secret’in, "Bir saniye!" uyarısını duydu. "Bir başka
sorun daha var..."
"Evet?..."
"Yargı Bakanlığının şikayetiyle ilgili dava açılmış, yurtdışına
kaçma ihtimaliniz düşünülerek nöbetçi mahkeme tutuklanmanıza karar vermiş. Güvenlik görevlisi sizi almak için
bekliyor..."
"Şimdilik gelemeyeceğimi söyle..."
"Güvenlik görevlisi sizle bizzat konuşmak istiyor... Ne diyorsu-nuz?..."
"Olabilir..."
"Beyefendi, ben EmKulGüv!"
"Memnun oldum. Buyurun?..."
"Biliyorsunuz verilen talimatları yerine getirmek zorundayız. Yoksa sizi gıyaben tanırım.
Büronuza gelmemek için yıllık iznimi dahi kullanmak istedim. Kabul edilmedi..."
Ber, güvenlik görevlisinin bu duygularına, teşekkürle karşılık verdi. Sözlerinin sonlanmasını
sabırsızlıkla bekliyordu.
"Biliyorsunuz, artık Tut-Bırakma KursEvi’nin adı; genel aftan sonra "Tut-Bırak KursEvi olarak
değiştirildi...."
"Evet!... Biliyorum."
"Yani şunu demek istiyorum; artık eskisi gibi insanlar KursEvinde uzun süreli bırakılmıyorlar.
Gelseniz teslim olsanız, biz de yorulmasak siz de..."
"İşim bittiği zaman geleceğim. Merak etmeyin... Ama isim değişikliğine gelince,
hala bazı insanlar için –önceden olduğu gibi- KursEvi; Tut-Bırakma KursEvi işlevi görüyor. Görüşmek
dileğiyle, iyi günler diliyorum, "
"................!?"
Ber, telefonu kapadığında İyiyön’le göz göze geldi.
İyiyön, yüzünde oluşan kederli gülümsemeyle başını hafiften sallayarak, "Sistem gerektiğinde iyi çalışıyor, " dedi. "Ber,
merak etme!. Bu operasyondan sonra sana her türlü yardımı yapacağım."
"Nasıl?..."
"Soruşturmayı bir şekilde kapattıracağım... Para sıkıntınıda çözeceğim.
Örtülü ödenekten sana ödenek çıkarttıracağım."
"Bu da soygunun bir çeşidi olmaz mı?..."
"Kendi grubumuzu tenzih ederek söylüyorum. Örtülü ödenek şimdiye kadar genelde bireysel çıkarlarda kullanılıyor.
Hesap da sorula-mıyor... Bana izin ver... İşe yarasın. Hem
senin bu paraları bireysel çıkarın için kullanmayacağını sanıyorum. En azından, ekmek
peşinde koşma kaygılarını yok ederek, İyi Ruhlar Sitesinde insanlara daha yararlı hizmetler
sunarsın... Bireylerin aydınlanması, toplumun ve devletin aydın-lanmasını da arkasından
getirir. Bu bizim de amaçlarımızla uyuşuyor."
Bu açıklama üzerine tepkisel karşı çıkışına devam etmedi.
Bu arada, Eski Ad kentinde bulunan ‘Ölüm Sessizliği Mahallesi’ne ulaşmışlardı.
Ber, avukatlık mesleğindeki ilk haczini bu mahallenin bir sokağında gerçekleştirdiğini
hala unutamamıştı. Her şeyin ilkleri hafıza kayıtlarının uçlarında kalır,
unutulmazdı.
Ber, borçlu eşinin yalvarışlarını, çocuklarıyla koro halinde ağlama-sını... Ortamdan bunalması nedeniyle uzaklaşmasını dün gibi anımsıyor-du.
Haksız bir alacak için iflas etmiş borçlunun evindeki eşyaları depoya kaldırtmıştı....
Sonra tefeci müşterisi her nasıl etkilenmişse, borçluya ve ailesine acıdığını beş
kuruşlarını dahi istemediğini belirterek, kendisinden depoya kaldırılmış malların
onlara iadesini, istemişti. Onun bu jestine karşılık kendisi de avukatlık komisyonunu almayarak malların
iade edil-mesini sağlamıştı.
Kendisinin, İyiyön’ün ve sürücü dahil iki görevlinin bulunduğu araba, şimdi Ölüm Sessizliği
Mahallesinin dar sokaklarında usulca seyir halindeydi.
Geçmekte oldukları sokak, anımsadığı borçlunun evinin bulunduğu sokaktı.
Borçlunun evinin önünden geçerlerken, evin kapısından çıkmakta olan bir şahsı ve onu uğurlayan
bir kadını gördü. Şahıs, TefÇetto’ya ne kadar da çok benziyordu. Uğurlayan bayan, haciz esnasında
kendisine yalvaran kadına benzemiyordu. Aradan uzunca bir süre geçmiş olmasına rağmen bu kadar fiziksel
değişim olamazdı. Şimdi gördüğü bayan esmerdi... Yoksa; TefÇetto, evi alacağına karşılık
üzerine geçirerek mi anlaşmıştı?...
TefÇetto’nun karakterini iyi biliyordu. O, vicdanının sesini duyan insanlardan değildi. Belki
de, kendisine para ödememek için, duygu sömürüsü yapmış ve borçluyla aralarında bir anlaşma yapmışlardı.
Bu bir olasılıktı ve gördüğü sahnede eklenince gerçeğe yakın bir olasılıktı...
İyiyön, bu esnada telsizle emirler yağdırıyordu. "Hedefe yaklaştık... Ad kenti Güvenlik
Güçlerini, ana hedefe intikal ettirebilirsiniz. Hata iste-miyorum. Bizim grup, gözlerini onlardan ayırmasınlar..."
Ber, beyninde karıncalanma hissetti. karıncalanma hafif şokta elektriksel etkiye dönüştü. Bedeninde
bulunan tüyler ve saçları dikleşti. Omurilik bölgesinden ürperti kaynaklı üşüme hissediyordu. İki
kolunu birbirine sarmalayarak sıktı. Isınmaya çalışıyordu. Bir süre sonra soğuk vücut ısınmaya
başlamıştı. Terliyordu. Alnından dökülen terler, gözlerinin yanından yanağına, oradan
çenesinin altına süzülüyordu.
Fısıltılar duyumsamaya başladı. Fısıltılar, uzaktan gelen mekanik sesler gibiydi,
anlaşılmıyordu. Kısa bir an sonra, konsantrasyonunu sağladı. Tüm hücreleri, fısıltılara
odaklanmıştı. Soluma seslerini kesik kesik duyuyordu. Fısıltıları git-gide daha net algılayabiliyordu.
Derinden gelen ve içini korkuyla etkileyen ses tonuna sahipti bu fısıltılar.
"Sapmalar diz boyu..."
"Kalkanları sağlamlaştırın..."
"DüzİzUygDen-Dom Holding Co. Şti. yetkililerinin beyinlerini uyarın. Hazırlıklı olsunlar.
Tüm raporları, belgeleri yok etsinler. 3G grubu yönetimi, saldırı gerçekleştirecek."
"Avukat Ber’i öldüremeyen alt uygulama grubu üyelerini de cezala-ndırın."
"Ad kenti Güvenlik Grubu görevlilerinin zihinlerinin yönetimini tamamen Uygulama Grubu üyeleri alsınlar."
"3G grubu üyelerinden zihinsel yönden etkileyebileceklerimiz olabilir. Denemede yarar var. Zihinsel etkileme yönünden
en güçlü Uygu-lama Grubu üyelerimizin uğraşı bu olsun. Sonuç elde edemezlerse yerel güvenliğin zihinlerini
etkileyip, 3G görevlilerine karşı kullansınlar."
"Bir kısım yandaş medya gruplarının, yandaş politikacıların, yandaş tüm
grupların zihinlerine ileti gönderilsin, bu saldırının hukuka aykırı olduğu konusunda kamuoyu
oluşturulsun, kitlenin psikolojisi etkilenerek İyiyön ve arkadaşlarına karşı negatif enerji
oluşturulması sağlansın. Hatta, tüm çıkar gruplarına, bu saldırıdan dolayı çıkarlarının
zedeleneceği konu-sunda etkileşimde bulunulsun..."
"İz.2.3.4.5.6. üyelerine emirlerinizin uygulanmasıyla ilgili gerekli talimatlar verildi."
"Her olasılığa karşı virüsleri de hazır edin."
"................"
"Sayın İyiyön!..."
"Evet!..."
"Ad Kenti Güvenlik Grubu Üyeleri garip bir davranış içine girdiler. talimatlarımızı yerine
getirmiyorlar."
"Onların üstlerine bu durumu bildirdiniz mi?"
"Üstleri de aynı tavrı gösteriyor."
"O halde onları hedeften uzaklaştırın. 3G üyelerimizle operasyonu gerçekleştireceğiz."
"Onu da denedik. Bu direktifimizi de uygulamıyorlar... Neredeyse üzerimize silah doğrultacaklar. Ortam çok
gergin..."
"Hiç bir şey yapmayın, geliyorum!"
"Anlaşıldı, efendim."
İyiyön,
telsiz’i ön koltukta bulunan görevliye teslim etti. Sürücü görevliye her an harekete hazır olmasını tembih
ettikten sonra Ber’e döndü. Onun alnında bulunan terleri eliyle silerek,
"Ber, merak etme. Bunun altından kalkacağız," dedi. Sokağın ucunda beklemekte olan araçtan
silahını kontrol ettikten sonra indi.
Sokaktaki
hedef adrese yavaş adımlarla ilerlemeye başladı.
Sürücü,
taşıtın önünü, sokak girişinin tersine çevirerek beklemeye başladı. Oluşacak tehlikeli
durumda gerisin geriye gidecek, İyiyön’ü aldıktan sonra olay yerini terk edecekti.
3G grubuna ait diğer taşıtlarda aynı şekilde sokağın daha içerlerinde beklemekteydi.
Arka koltukta bulunan Ber, koltuğun arkasında başını çevirerek, İyiyön’ü ve güvenlik
üyeleri ile, sivil giyimleriyle 3G gurubu üyeleri olduğu anlaşılan görevlileri izlemeye koyulmuştu.
İyiyön’ü karşılayan sivil giyimli şahısla aralarında geçen ve duyul-mayan konuşmadan
sonra Güvenlik Grubu Üst Görevlisi olduğu anlaşılan biriyle el kol hareketi yaparak tartıştıklarını
gözledi.
Tartışma kısa sürmüştü. Orada bulunan Ad kenti güvenlik güçlerinin tümü, İyiyön ve diğer
3G görevlilerine ellerindeki silahları doğrulttu.
Bu davranış karşısında, İyiyön ve arkadaşları da aynı tavrı sergile-diler.
Ber,
bu manzara karşısında ne yapacağını şaşırdı. Bir şeyler yapmak istiyordu...
Bu oluşan tehlikeli durum karşısında durumdan çıkaracağı vazife ne olabilirdi.
Konsantrasyonunu
içseline verdi. Yine fısıltılar algılıyordu.
"Kontrol elimize geçti. Tamamdır."
Ber, fısıltıları daha çok ve daha iyi algılamak için iyice derinlere indi.
Daha
farklı tonda fısıltılar algıladı.
"Ber!
Ben Med’in babası, Varol’un dedesi Deson!... Sesimi duyabi-liyor musun?"
Ber,
sesi duyabiliyordu. "Evet!... Evet!... Duyabiliyorum, " diyerek yanıtladı.
"O
halde duyma düzeneğini bozma. Beni iyi dinle. Ben ve diğer iyi ruhlardan arkadaşlar sizlere yardımcı
olmaya geldik... Geçici olarak bedenine, zihnine, ruhuna girmemize izin vermelisin."
"Ne
isterseniz yapmaya hazırım."
"O
halde diyeceklerimin tümünü harfi harfine uygula."
"Uygulamaya
hazırım."
"Tek
noktaya bak.... Zihnini temizle... Korkularını yen... Kendini rahatlat.... Bizim dışımızdan
gelecek duyumsamaları filtre et. İçseline alma, bir kenara bırak... Bireysel enerjinin ve gücünün ortaya çıkması
için gayret et!..."
Ber,
isteklere uygun hareket ediyordu. Direktifleri gerçekleştirmede zorluk çekmeyeceğini biliyordu. Bu konuda geçmişten
gelen bir deneyimi vardı...
Ber,
içine sıcak bir akışın seyrini hissetti. Tüm hücreleri bu sıcaklığı ve hoşluğu
duyumsuyordu.
Taşıtın
kapısını açarak indi. Bu davranış karşısında taşıtta bulunan sürücü ile
ön koltukta oturan diğer görevli taşıttan inerek Ber’in tekrar arabaya binmesini söylediler. Ber, onların
ellerini kendisinden uzaklaş-tırarak hedefe doğru emin ve hızlı adımlarla ilerlemeye başladı.
İki görevli, onu tekrar durdurmak için fiziksel güç kullandılar. Bunda da başarısız oldular.
Bunun
üzerine her ikisi görevli silahlarını ellerine alarak onunla birlikte yürümeye başladılar.
Şimdi Ber ortalarında olmak üzere her üçü birlikte ilerliyorlardı. Hafif rüzgar, saçlarını
ve yanaklarını yalıyordu. Göğüsler dik, gözler cesur bakışlardaydı. Sessiz ve tempolu yürüyüş,
yürekliliğin marşını çalıyor gibiydi.
Küçük grup adımlarını sıklaştırarak kısa bir an sonra İyiyön’ün yanına varmışlardı.
İyiyön, onları görünce, "Ne işiniz var... Emirlere neden aykırı hareket ediyorsunuz!" diye
bağırdı.
Bir tarafta İyiyön ve arkadaşları, diğer tarafta ise Ad kenti Güvenlik Görevlileri bulunuyorlardı.
Ber, aralarındaki boşlukta duruyordu.
Güvenlik Grubu Üst Görevlisi, "Dikkat!... Nişan al!..." diyerek emir verdi.
Ber,
iki kolunu ileri uzatıp her iki elinin ayalarını onlara doğru tuttu. Kollarını bu vaziyeti bozmadan
yavaş yavaş aşağıya indirmeye başladığında, Güvenlik Görevlilerinin kolları
ve ellerindeki silahlar da buna uygun hareket etmeye başlamıştı.
Ber’in kolları yanlarına düştüğünde, tüm güvenlik görevlilerinde kolları; ellerindeki
silahlarla birlikte yanlarına düşmüştü.
İyiyön ve arkadaşları bu manzara karşısında küçük dillerini
yutacak kadar şaşkınlık yaşıyorlardı.
Güvenlik
görevlilerinin anlam ifade etmeyen yüzleri aydınlanmaya başlamıştı. Tümü sanki uykudan yeni uyanmış
gibi elleriyle boş gözlerini ovuşturduktan sonra birbirlerine şaşkın bakışlarla bakmaya
başladılar.
Üst
Güvenlik Görevlisi, İyiyön’e yönelerek "Ne zaman operasyona başlayacağız?" sorusunu sordu.
Ber,
İyiyön’e yaklaşarak, "Bir saniye izin verin," dedi.
Ber, izin isteğinin kabul görmesini beklemeden bu kez, DüzİzUyg
Den-Dom Holding Co. Şti.nin bulunduğu on katlı binanın bitişiğindeki üç katlı, pencereleri
cam yerine tahtalarla kapatılmış ahşap binaya doğru kollarını göğüs hizasına
kadar kaldırıp parmaklarını hafif aralayarak uzattı.
Ellerinin
parmaklarından çıkan açık renkte ışınlar, ahşap binaya doğru ilerledi. Bu durum bir
süre böylece devam etti.
Bir fısıltı duydu.
"Virüs
gönderin."
Parmaklarının
ucundan çıkan ışınlar kesintiye uğradı.
Ahşap binadan gönderilen koyu renkte ışınlar ise sürekli iki kaşının ortasına
ağır baskılar yapıyordu. Gönderilen ışınlar, iki kaşının ortasından
beynine girmeye ve zihnini ele geçirmeye çalışıyordu.
Ber, terden sırılsıklam olmuştu. Acıyı, korkuyu hissediyordu... Kendisini toparlamakta
gecikmedi. Ağzı yırtılacak genişlikte açıldı.
"Lanetliyoruuuuuuuuuuuumm!"
Ber’in
bu kez bedeninin tüm noktasından çıkan ışın huzmeleri hızla yol alarak ahşap binaya ulaştı.
Ahşap
binadan ince, tiz çığlıklar gelmeye başladı. Sesin dehşetinden sokakta bulunanlar kulaklarını
elleriyle kapatıyorlardı.
Ber,
ahşap binadan yayılan sesleri yeniden algılamaya başladı.
"Negatif
enerjimizin tümünü yok etti."
"Bu
enerjiyi toparlayabilmemiz için uzunca bir süreye ihtiyacımız olacak."
"Toparlanın,
Ad kentini geçici bir süre terk edeceğiz."
Ber’in
kulağına ruhani, yumuşak bir ses geldi. Ses; Deson’a aitti.
"Ber,
gereği yapıldı. Artık; senden çıkmamız için izin istiyoruz."
"Bir şartla..."
"Evet?..."
"Med,
neden benle bağlantıya geçmiyor?... Bu bilgiyi verirseniz...."
"Med’in
senle olan diyaloglarında kurallarımız dışına çıkarak, duygusal bir yaklaşımda
bulunması nedeniyle cezalandırıldı."
"Ne
tür bir ceza?"
"Belirli
bir süre senle olan diyalogunu dondurduk."
Deson,
belirli bir süre demişti. Bunun anlamı, belirli süre bittiğinde tekrar diyaloga geçebileceğiydi. Ber,
buna çok sevinmişti. Sevinci; dışsalına yansıdı...
"Cezası
ne zaman noktalanacak?..."
"Pek
yakında... Neyse şimdi izin vermeni istiyoruz, yapacağımız o kadar iş var ki."
Ber,
Deson’un yeniden verdiği talimatlara uygun şekilde hareket ederek içselinden onların çıkmasını
sağladı.
Ber,
uykudan uyanır gibiydi. İyiyön’ün kollarını sallayarak, "Ber!... Ber!... Neler oluyor?..." diye
nakaratlı bağırtılarını duydu.
Orada
bulunanlar, Ber’in garip davranışlar sergilemesi dışında bir ayrıntı yakalayamamışlardı.
"İyi
şeyler oluyor, İyiyön..." diyerek yanıtladı. "Ad kentinde görevli sanal kötü ruhların ana kumanda
merkezi diskalifiye edildi. Ad kentinin yerel fiziksel kötü ruhlarını etkisizleştirmek de size kaldı."
İyiyön,
mesajı algılamıştı. Tüm görevlilere, DüzİzUygDen-Dom Holding Co. Şti binasına yönelik
operasyona başlanması emrini verdi.
***
46
"Ad
kentinde bulunan DüzİzUygDen-Dom Holding Co. Şti binasına yönelik ‘Med’ kod adlı operasyonla
şirket yöneticileri ve ortakları göz altına alındı. Şirkette ele geçirilen belgelerle yakın
süre içerisinde gerçekleştirilmiş faili meçhul cinayetlerden 1111’i aydınlanarak failleri belirlendi.
Sonradan bulunan ve İyi Ruhlar web sitesinde yayınlanan, ülkemiz dışında da geniş yankı
bulan ve yeni bir siyasi öğreti içeren ‘Kitle Psikolojisi ve Zihin Kontrol Mekanizması ile Yönetim karşısında
Demokrasinet,’ isimli kitabın yazarı Psikolog Medayih ile Deson, Neson isimli baba ve annesinin cinayeti de
aydınlandı.
SodGom
ülkesinin yasal soygunlarla fakirleşmesine ve uluslararası tefeci merkezine avuç açmasına neden olanların;
bir amacının da Birleşik Devlet ve şürekasının ülkemizi ve komşu ülkeleri işgal etmesi
ortamını sağlaması amacı güttüklerine dair planlar ve belgeler de ele geçirildi.
Birçok
şirket, kurum, dernek ve holdingi yöneten her türlü kirliliğe bulaşmış olan bu şirketin; faili
meçhul cinayetler dışında topluma ve bireye yönelik bir çok suçlar işledikleri, bazı kişi ve gruplarla birlikte hareket ettikleri ortaya çıkartıldı. Şimdiye
kadar; XY Ulusal Medya Kuruluşunun, Güvenlik Genel Merkezi Baş Denetmeni G9Güv, Anti-Hafif 8.Yargılama Grubunun
iki üyesi, Ad Kenti'nin ünlü iş adamlarından ve İşveren-Sermaye
Grubu Başkanlarından Maf, SodGom Hava Enerjisi İşçi Konfederasyonu Başkanı Soys, Yargı
Kararlarını Denetleme ve İnceleme Grubunun 101. Daire Grubundan MafYegTah, Yerel Yönetim 3.Başkanı...
Değişik Partilere üye olan ve Halkı Merkezde Temsil eden üç kişi... Beş ses sanatçısı... Beş Sivil Dernek Başkanı... ve birkaç bürokrat, Halk Temsilcileri Merkezinden
Leftsol, 'Kendine Bakanlar Grubundan' Mafya ile Hesaplaşmadan sorumlu Görevli SağKol, Kara Parayla ilgili soruşturmalardan
sorumlu Devlet BaşAvukatı KızKaçSal...
Soruşturmanın
derinleştirilmesiyse daha birçok ismin ortaya çıkarı-labileceği görevlilerce belirtildi.
Gözaltına alınan sanıklardan bazılarıyla konuşma fırsatı yakalayan muhabirimizin
sorusuna, "Beyler! Biz ne yaptıysak Vatan ve Millet için yaptık. Şimdiye kadar kendimiz için bir şey istediysek
namerdiz, " yanıtını verdiler.
Şirket üyelerinden olan resmi bir görevliye televizyon muhabi-rimizin, "Ülkedeki varolan demokratik hukuk kurallarına
aykırı hareket ederek, resmi amirleriniz dışında başka yerlerden emir ve talimat aldığınız
konusunda duyumlar var," sorusuna karşılık;
"Bunların
hepsi yalan... Bizler vatanı ve milleti için çalışan, gerekir-se başını bu yolda feda edecek
insanlarız. Ülkemizi ve milletimizi bozmak, parçalamak isteyen kızıl ve yeşil renkli birey ve grupların
bir oyunu bu. Kendimiz için bir şey istediysek namert olalım. Bütün çabamız ülkemizin refahı ve çağdaş uygarlık düzeyine ulaşması içindi. Bize karşı
çıkanlar terörizme ve teröristlere yardımcı olanlardır. Demokrasi düşman-larına kendi yasalarımızı
uyguladık o kadar... Bizi aldıkları gibi bırakmak zorundalar,"
yanıtını verdiler.
"Serbest
kalacağınıza nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz?" sorusu-na ise;
"Bu
işte tek değildik. Konuşursak, isimler verirsek yer yerinden oynar... Birileri bizim dışarı
çıkmamızı sağlamazsa
onları
da yakarız. Ve SodGom Ülkesi, tarihinde yaşadığı depremlerden en şiddetlisini yaşar," dediler.
İsminin
açıklanmasını istemeyen Üst Düzey Bir Görevli; “Bir konuşursam ülke karışır şantajı
artık yerini bulmayacak. Konuşsalar da konuşmasalar da ima ettikleri kişileri deşifre etmeye başladık.
Onları tanıyoruz. Onlar açıklamadan biz bulacağız ve Yüce adaletin önüne çıkaracağız,
herkes hak ettiğini bulacak. Bize güvenin... Evet! Med’in ve daha birçok cinayetin failleri yakalandı. Ad
Kentinin yasadışı örgütlenmesi çökertildi. Sıra diğer kentlerde..." söyleminde bulundu.
Bu operasyon bir çok gelişmelere gebe, gibi görünüyor..."
Ber, televizyonun sesini kısarak kucağındaki çocuğunu bir süre daha sevdi.
Yansı’nın ikramı kahveyi bitirmişti. Ona daha fazla rahatsızlık vermemeliydi.
İzin
istedi. Yansı, ise bu eve istediği her saatte izin almaksızın gelebileceğini ve istediği zaman
da ayrılabileceğini bir kez daha yineledi.
Ber,
Varol’a tekrar sarıldı. Yanağını öptü. Varol, aynı tepkiyi verdi. Boynuna sarıldı.
Konuşamayacak kadar küçük olan çocuğunun tepkileri zekiceydi...
Varol, kollarını bir türlü çözmüyordu. Sımsıkı kavramıştı. Ber, nefes almakta
güçlük çekiyordu...
Sanki bir şeyler mırıldanıyordu, Varol.
Ber,
kulaklarını Varol’un ağzına iyice yaklaştırarak mırıltılarını
duymaya çalıştı.
"Baba!... Annem sevgileriyle ve pek yakında senle görüşeceğine
dair mesajını, iletmemi, istedi." sözlerini duyduğunda, yere düşmemek için kendisini zor tuttu...
İçinde
oluşan soruyu heyecanını engelleyip soramıyordu.
"Sen!...
Sen!..." sözcüklerini yineliyordu sürekli.
Varol,
içini okumuş, içindeki soruyu anlamıştı sanki.
Fısıltı
düzeyinde bir sesle, "Baba!... Ben yeni yüzyılın kurtarıcısı olarak gönderildim!" dedi.
"........!!!???"
Kulağında
çok sevdiği bir ezgi çalmaya başladı. Huşuyla dinliyordu.
"Ateş yakıcı, su akıcı, çimen yeşil, fil büyük, hava görünmez ve toprak cansız
mı?..."
S O N