DANSÖZ KIVIRMALARI / Bahattin YILDIZ

19.SAYFA

1.SAYFA
2.SAYFA
3.SAYFA
4.SAYFA
5.SAYFA
6.SAYFA
7.SAYFA
8.SAYFA
9.SAYFA
10.SAYFA
11.SAYFA
12.SAYFA
13.SAYFA
14.SAYFA
15.SAYFA
16.SAYFA
17.SAYFA
18.SAYFA
19.SAYFA

Önceki Sayfa

                                          44

 

 

                İyiyön, odasının kapısından çıkarak, koridorda bekleyen görevliler, "Siz de odanıza çekilin!... Yarın çok işimiz olacak, " dedi.

                Kapıyı kilitledi. Kilidini kontrol etti. Kilitlendiğinden iyice emin olduktan sonra üzerinde sadece atlet ile külotunu bırakarak günlük kıya-fetlerini çıkardı. Yatağa uzandı.

                Bir süre dinlendikten sonra, masa üzerinde şarjda bıraktığı dizüstü bilgisayarını aldı. Sırtını yastığa yaslayıp e-maillerini kontrol etme amacıyla internet’e girdi.

Mesaj kutusu bayağı doluydu. Birçoğunun gönderici ismine baktı. Açıp okumadı. Birkaç arkadaşından, eşinden ve üniversitede okuyan kızından geldiği anlaşılan mesajları açıp, okudu.

                Tüm mesajlarının silinmesi için, sil komutuna bastı.

                Bir mesaj dışında onlarca mesajın tümü silinmişti. Kalan mesajı silmek için bir kaç kez eylemini yineledi. Sonuç alamadı. Gönderici, SodGom Ülkesi Nüfus Müdürlüğünce kabul edilebilecek bir isme sahip değildi. Müstear veya yabancı isim olabilirdi. Mesajın içeriğini açtı.

                Mesajın üst başlığında kendisine hitaben yazılmış kırmızı renkli ‘UYARI’ yazısı vardı.

Altında, adresleri de belirtilerek Ber ve Korpsi isimli şahıslara bu gece suikast düzenleneceği, Rutbin ismiyle belirtiliyordu. Rutbin’in cina-yete kurban gittiğini bilmeseydi, ondan geldiği sanısına kapılacaktı.

                İyiyön, mesajı bir kaç kez okudu. ‘Ber’ ismini iyi biliyordu. İyi Ruhlar internet sitesinin asıl sahibi ve yazarı olduğunu biliyor ve hemen hemen her gün web sayfasındaki güncellemeleri ve yazıları takip ediyordu. İyi Ruhlar sitesinde yayınlanan bazı yazılarda geçen olaylar, kehanetler, Rutbin’in öldürülmeden bir gün önce kendisine vermiş olduğu belge ve raporlarla benzerlikler taşıması nedeniyle Ber’i sorguya alarak bazı bilgilerinin gerçek kaynağını elde etmeye çalışacaklardı. Kendisi ve koruma görevi yapan iki meslektaşıyla birlikte SodGom Merkez kentin-den, Ad kentine bu amaçla gelmişlerdi.

                Ve şimdi, Ber’e suikast düzenleneceğine dair e-mail alıyordu.

                Az önce çıkarmış olduğu kıyafetleri çabucak giyindi.

İki meslektaşının bulunduğu yan odanın kapısını yumrukladı. İsimleriyle hitap ettiği görevliler kapıyı açmakta gecikmediler.

İyiyön, Korpsi’nin ad soyad ve adresi yazılı pusulayı kendilerine uzatarak, " Bu şahsa bu gece suikast düzenleneceğine dair güvenilir olmayan bir kaynaktan bilgi aldım. Her olasılığa karşı derhal adrese gidip bu şahsı alın... Ben bir başka şahsın adresine gideceğim..."

                Görevliler, ayrıntı istemek için uygun bir ortam olmadığını çabuk kavramışlardı. "Derhal efendim!" demelerine kalmadan İyiyön, otelin lüks asansör kapısına varmıştı bile.

 

 

                                                                              * **

 

 

                Ad kentine pek yabancı olmamasına rağmen, e-mail yoluyla kendisine bildirilen adresi bulmakta güçlük çekiyordu. Bir taksi durağında durarak, adresin ayrıntılı tarifini aldı.

                Hız; zamanla ters orantılıydı. İhbar doğruysa, ne kadar sürat yaparsa ölüm anını o kadar geciktirmiş olacaktı. Zamanında varmakla ölümü önleyebilecekti. Önündeki araçlara sürekli korna çalarak, yol vermelerini sağlıyordu. Nihayet belirtilen caddeye varmıştı. İşte sözü edilen Dur-Al Market sağdaydı.  Tarife göre Ber’in bulunduğu apartmana az bir mesafe kalmış olmalıydı.

                İyiyön, aniden beyninde ağır bir uyuşukluk hissetmeye başladı. Uykusu geliyordu. Taşıt kullanırken, hiç bu kadar ağır uykusu gelmemişti şimdiye kadar... Gözlerinin kapanmasını engelleyemiyordu. Ellerinin direksiyondan ayrıldığını hissetmesiyle frene bastı. Otomobilin beyniyle birlikte döndüğünü; beyninin sürekli döndüğünü duyumsuyordu.

               

                Otomobil, ani fren nedeniyle birkaç kez kendi yörüngesinde döndü ve durdu. Motor stop etmişti. İyiyön ise derin bir uykuya dalmıştı.

Derinden sesler geliyordu... Annesinin küçüklüğünde kendisini uyut-mak için söylediği  "Uyu!... Ninni!... Ninni!..." seslerini, "Uyaaa-nnnnn!... Uyaaannnnn!!!!..." çağırmaları bastırdı. Kulağa hoş gelen, "Uyu!... Ninni!... Ninni!..." terennümlerini duyamaz olmuştu.

                "Uyan, Lütfen!... Uyan!... Ber öldürülmek üzere," kulağa hoş gelen kadife dokunuşlu bir bayan sesiyle uyandı. Çevresine baktı. Sesin sahibini göremedi.

                Zihnini toparlamaya çalıştı. Yolun sağında biçimsiz durmuş otomo-bilinin içinde yalnızdı. Rüya mıydı, gerçek miydi?... Bir otel odasında yatıyor olmalıydı. Otomobilinin içinde bu saatte ne işi vardı.

Hafızasını zorladı. Yavaş yavaş kendisine geliyordu...

Bir kaç kez deneyerek motoru çalıştırmayı başardı. Otosunu hareket ettirebilmişti. Hızı yükseltti. Uzunları yaktı... İleride beş altı kişinin ellerindeki silahlarla süratli bir şekilde koştuklarını gördü. Onlara yaklaş-tığında, onlardan biraz uzakta üzerinde eşofman olan  bir kişinin, arada arkasına bakarak can havliyle koşmakta olduğunu gördü. Bu normal bir gece koşusuna benzemiyordu. Gaz pedalına, sonuna kadar yüklendi.

 

 

                                                                              ***

 

 

“Ber!... Ber!... Berrrrrrrrrr!... Uyan!..."

"Daireden  derhal çık!... Öldürecekler seni!..."

"Derhal çıkmazsan öldürüleceksin!..."

"Lütfen Ber!... Çocuğumuza acı!...

Kanter içinde uyandı Ber. Yastığı kendisinden akan terden sırılsık-lam olmuştu.

Rüyanın verdiği etki; tüm bedeninde, özelde titrek ellerinde varlığını sürdürüyordu.

Rüyasında kendisini uyaran kadife ses, Med’in sesine ne kadar da çok benziyordu...

Ses, daireyi derhal terk etmesi konusunda uyarıyordu.

Uyku mahmurluğu içindeydi. Uyumak istiyordu.

Başını terden sırılsıklam yastığa tekrar koyduğunda, "Kaçmalısın Ber!..." iletisini tüm hücrelerinde duyumsadı.

Sesin rengi ‘Ben Med’im’ diyordu.

Ber, bu kez ciddiye almıştı uyarıyı.

Üzerini değiştirmeden kapıya yöneldi. Yatak odasına tekrar geri dönüp, Med’in kitabını yanına aldı...

 

                Asansörün zemin kata  hafif dokunuşuyla Ber’in kapıyı açması arasında ancak saniye farkı vardı.

Filmlerde dahi izlemediği türden ellerinde silahlar bulunan siyah maskeli kişileri, gördüğünde ürperdi.

Maskelilerden biri silahını kendisine doğrultarak,  "Eller yukarı!... Künyeni oku!" diye bağırdı. 

Ber, korkunun da motive etmesiyle hızlanan düşünce karar mekaniz-masıyla, "Ben, KorAv, " diye yanıtladı.

"Kaybol!..." diyen maskelinin emri başı üstüneydi. Şu an duyabile-ceği en güzel emir buydu.

Verilen emir ile kendi istemi ayniyet taşıyordu. Apartmanın çıkış kapısına yöneldi.

Çıkış kapısından çıktığında omuzu onun göbeği hizasına denk düşen diğer bir maskeliyle karşılaştı.

Siyah maskelerden açılmış iki delikte dolaşan iki geniş göz bebeği kendisini tanımıştı. "Aradığımız şahıs bu!... Dikkat!..." diye bağırdı.

                Zıplama, yükselme ve siyah maskeye atılan sert bir yumruk ve iniş sonrası yere basan ayaklar, yaylanıp koşmaya başladı.

Apartmanın çevre düzenlemeli alanını geçti.

Bahçe kapısından  çıktığı anda, ayağına takılan çelme sonrası, yerle teması iki metre ötede gerçekleşti.

Ayağa kalktı. Kaçmaya yeltendiğinde vuracaklardı kendisini... Saldırganları incelemeye koyuldu. Donmuş gibiydi.

Cadde kenarındaki lambalardan kısmen yayılan ışığın aydınlattığı, silah-ların namluları kendisine hedeflenmişti.

Gözlerini yumdu. Ezberindeki en kısa duaları okumaya başladı...

Üzerine doğrultulmuş silahları, görmemek için gözlerini kapattığı  gibi kapatamamıştı kulaklarını.

"Çıt!...   Çıt!..."

"Çıt!... Çıt!..." sesleri geldi.

Saldırganlar, birbirleriyle bakışarak şarjörü değiştirdiler.

Ber, bu kez gözlerini açarak onları izlemeye başladı.

Silahların şarjörleri yine değiştirilmişti. Üçüncü denemede bile silahlarından çıkan sesler değişmemişti.

"Çıt!..Çıt!... Çıt!..."

İki maskelinin birbirlerine başlarını çevirerek, "Neler oluyor?..." mesajlarını bakışlarıyla ilettikleri anda, geçici şaşkınlık sürecini sonlan-dıran Ber, tabana kuvvet bulvarda koşmaya başlamıştı.

Daha çok hızlanmalıydı. Diğer maskeliler de peşindeydiler.

Hızlı koşmak için gerekli oksijeni sıcak ve nemli havadan alamı-yordu...

Tıkanmamalıydı... Tıkanmamalıydı...

Tıkandığı takdirde, bedeninin bazı bölgelerine, kurşunlar tıkanacağı-na adı gibi emindi. 

Az sonra; biraz önce gerçekleşen, olağanüstü durumu; "Çıt!... Çıt!.. Çıt!..." seslerini dahi duymaya vakit bulamadan ölebilirdi.

Sürekli şişen ve inen göğsünün aldığı görüntüleri görebiliyordu.

Gece karanlığının sessizliğini yararak atılan mermiler, kulaklarını yalayacak yakınlıkta geçti.

Ber, zikzak çizerek koşmasına devam ediyordu.

Uzun farlarını yakmış bir otomobilin ışıkları önünü aydınlatmaya başladı. Arkasından gelmekte olan taşıtın,  saldırganlara ait olma olasılığı yüksekti...

Acı fren sesi çıkararak, biraz ilerisinde durmuştu taşıt.

Sürücü kapısı açıldı...

Elindeki silahı otomobilinin üst kaportasında sabitleyerek, Ber’i takip eden saldırganlara doğru üst üste ateşleyen şahıs, bir yandan da,

"Beerrrrr!... Otomobile bin!..." diye bağırıyordu.

Çağrıda bulunan ses tanıdık değildi. Oluşan manzaraya göre iki seçeneği vardı. Arkadan gelenlerin kendisini öldürme niyeti açıkça ortadaydı. Hatta hukuksal tanımla, eylemleri tam teşebbüs aşamasındaydı.

Diğer kişi ise onlara karşılık veriyordu...

"Düşmanın Düşmanı benim dostumdur, " ilkesini anımsadı.

Daha fazla irdeleme yapabileceği uygun zaman ve mekana sahip değildi. Yanına vardığı taşıtın sağ ön kapısını açarak koltuğa oturdu.

Sürücü dışında kimse yoktu ve onun yüzü maskesizdi.

Sürücünün mermileri, saldırganların hızlarını düşürmüş ve sonra saklanmalarına neden olmuştu. Oluşan bu boşluktan yararlanan İyiyön, seri bir hareketle sürücü koltuğuna oturdu. Çalışır vaziyette olan otomobil ani kalkışla malum sesleri çıkardı. Otomobil lastiklerinden yanık kokusu geldi.

Sürücünün hafif ışık altında görünen yüzünde kulaklıklı, küçük mikrofon dikkat çekiciydi.

                Tüm uzuvları otomobili yönlendirirken; bir kulak ve ağız başka yerlerdeydi. "Benim görev tamam... Sonuç pozitif..."

                ".........."

"Nasıl?..."

".........."

"Korpsi infaz mı edildi?..."

"........."

"Tamam. Anlaşıldı..."

"................."

"Otele gitmeyin!... Tekrar ediyorum... Otele gitmeyin... Konakta buluşalım..."

Ber, konuşma içeriğinden tanıdığı bir ismin infaz edildiğini duyunca ürktü.

Kapının koluyla oynadı. Açıp kendisini dışarı atacaktı.

Beceremedi.

Sürücü, gözlerini yoldan ayırmadan "Kapılar otomatik kilitli Ber!" dedi. "Sana yardıma geldim. Merak etme... Senin tanımınla bizler iyi gruptanız."

                "Sizler kimsiniz?... "

                "Görüyorsun, bunları konuşacak durumda değiliz," dedi İyiyön. Dikiz aynasına bakarak, "Bana  İyiyön ismiyle hitap edebilirsin. Senden taraf olduğumu bil ve rahatla ."

                "Korpsi infaz mı edilmiş?..."

                "Onu tanıyor musun?..."

                "Evet!... Kimler tarafından infaz edildi?..."

                İyiyön, yüzünü ekşiterek, "Şimdilik bilmiyoruz.... Belki bu da bazı cinayetler gibi, faili meçhul cinayet dosyası rumuzuyla rafa kaldırılacak." dedi. "Birçok gruplardan biri olabilir... Ama kısaca, senin de web sitende sözünü ettiğin kötüler grubu diyelim..."

                Ber, kurtarıcısının kendisi hakkında belirli bir düzeyde bilgi sahibi olduğunu anlamıştı.

                "Şimdi nereye gidiyoruz?..."

"Güvenli bir yere..."

 

 

                                                                              ***

 

 

                Dışı yüksek duvarla çevrili, iç tarafında kısa aralıklarla kavak ağaç-ları bulunan geniş alan ortasına kurulu dört katlı binaya girdiklerinde, İyiyön, birkaç kez derin nefes alıp verdi.

Geniş bir salona giren İyiyön’ü, Ber takip etti.

Ev ve büro özelliğini birlikte sunan salonda bulunan üçü bay, ikisi bayan beş kişi hep birlikte ayağa kalkarak, İyiyön’le tokalaştılar. İyiyön’ün, Ber’i kısa tanıtımı üzerine aynı şekilde onla da tokalaştılar.

Oturmak için özellikle İyiyön’ün koltuğa oturmasını beklediler.

Kısa bir süre sonra ikram edilen çaylar içilirken, Ber dışındakiler, biraz sonra konuşacakları konu üzerine içlerinden hazırlanıyorlardı. Ber ise karmaşık kafasını toparlamakta güçlük çekiyordu.

Ber, lavaboya gitmek için harekete geçtiğinde, en genç adam ona öncülük etmek için ayağa kalktı. Salon kapısına vardığında İyiyön’ün "Ber!" seslenişi üzerine geri döndü.

"Elindeki kitabı lavaboya götürmek zorunda değilsin!"diyen İyiyön’e;

"Aynı fikirde değilim," yanıtını veren Ber, elinde tuttuğu kitabı biraz daha sıkıca kavradı.

Bu davranışı oradakilerin alaycı bakışlarına ve sonra topluca gülme-lerine neden oldu.

Ber, lavabodan döndüğünde salondakiler süregelen  konuşmalarını yarıda kestiler.

İyiyön, "Ber, sanırım bazı sırların anahtarı sizde?... İyi Ruhlar isimli web sitesindeki yayınlarınızdan dolayı seni ve yapını az çok bilmekteyiz.   Bazı gruplar seni ve aynı saatte Korpsi isimli bir psikologu öldürmek için harekete geçmişse mutlaka siz de onları rahatsız eden bir şeyler olmalı... Bizlerle paylaşmak ister misin?..."

"Bazı bilgileri paylaşabileceğim insanların buna uygun olup olmadığını değerlendirmeliyim."

İyiyön. "Hala sana güven duygusu aşılayamadım," dedi hayıflana-rak.

"Size bir can borçluyum. Ama, hala bazı kuşkularım var. Sizleri tanımıyorum... Ayrıca benim saldırıya uğrayacağımı nasıl öğrendiniz?..."

İyiyön, kuşkuları yok etmeden Ber’in bildiği gerçekleri elde edemeyeceğini anlamıştı. "Bizler, SodGom Ülkesinin GİS olarak da bilinen Gizli İstihbarat Servisi grubunun en önemli ve içinde olmakla birlikte bağımsız hareket eden Gizli Güvenlik Grubu bölümünün üst görevlileriyiz. GGG veya 3G olarak anılırız."

Ber, bu tanıtımı duyunca irkildi. "Bu grubu ilk kez duyuyorum. İstihbarat elemanlarına da güvenmeme duygusunu seyrettiği filmlerden, okuduğu kitaplardan edinmişti. Ayağa kalkarak, "Kusura bakmayın ama, izin verirseniz ben gitmek istiyorum."

Ber’i engelleme amacıyla ayağa kalkan görevlilerin, yerlerine oturmalarını İyiyön göz işaretiyle sağladı. Sakin bir sesle, "Dilersen gide-bilirsin, dilersen kalabilirsin. Bu senin elinde. Bir hatırlatma yapmama izin verir misin?"

Ber, İyiyön’ün sözlerinin devamını suskun durarak bekledi.

"Gitmen, saldırganlara yarayacak... Onlara yarım kalan işlerini bitirtme fırsatı vermiş olacaksın. Ayrıca; kaçarken bile yanına alacak kadar önem verdiğin kitabı zorla elinden alma olanağımızın varolduğunu tahmin edebilirsin..."

İyiyön’ün hafif tehdit içerikli sözleri ve saldırganların tekrar harekete geçeceği yönündeki uyarısı meyvesini vermişti.

Ber, az önce kalktığı koltuğa yığılırcasına çöktü.

Etkinin yok olmaması için İyiyön, ard arda konuşmaya başladı. "Ben ve benim gibi birçok arkadaşım, resmiyette sadece GİS elemanı olarak  görünüyoruz. 3G’nin ise resmiyeti yok. Ülkedeki kirliliğinin istihbarat servisimize de bulaşması nedeniyle, birbirine güvenen iyi istihbarat görev-lilerinin oluşturdukları bu grubun amacı, kirliliği ama her alandaki kirliliği evrensel hukuka aykırı yöntemler kullanmadan temizlemek. Bizler bir anlamda temizleyicileriz."

"Bazı gruplar da yakın geçmişte binlerce kirliliği, ufak kirliliğe indirgeyerek, binlerce kirli adamı birkaç kirli adamı yakalayarak gizleyip, ‘Tam Temizlik Kampanyası’ başlatmışlardı. Nette okumuşsunuzdur. Büyük kirliliği ve kirletenleri temizleme amacıyla hareket etmişlerdi..."

                Bu şüpheyi yok etme amacıyla hareket eden İyiyön, Rutbin’le aralarında geçen diyalogları, ondan aldığı belge ve raporların bazılarının İyi Ruhlar sitesinde yayımlanmış bazı açıklama ve öngörülerle benzerlik taşıdığı ve aynı sitede üstü kapalı şekilde belirtilen katilin evsafına uyan İkiyüz’ü başka bir hatasını bularak el altından medyaya verip daha pasif bir göreve atanmasını yakın zamanda nasıl sağladıklarını uzun uzadıya anlattı.

İyiyön, istihbarat üst görevlisi olarak normal bir yurttaşa anlatıl-mayacak kadar gizli bilgileri sunuyordu...

                İyiyön, Ad kentine kendisiyle görüşmek için geldiğini, laptopuna gelen bir e-mailde Ber ve Korpsi’ye suikast düzenleneceği iletisini aldığı-nı ve daha sonraki aşamaları anlattı.

Ber, araya girerek, "Taşıtta uyuklarken sana seslenen ses; kadife sesli bir kadına mı aitti?" diye sordu.

                İyiyön, şaşkınlığını gizleyemedi. "Sen bunu nasıl bilebilirsin?..."

                Ber, soruyu yanıtsız bıraktı.      

İyiyön, konuşmasını sonlandırarak, gözlerini Ber’e dikti. Diğer görevlilerde aynı tavrı sergilediler.

                Onların beden dilleri ve suskunlukları, konuşma sırasının kendisine geldiğini söylüyordu.

                Ber, duyulan güvene ancak güven duymakla karşılık verebileceğini düşündü. Ayrıca, bazı anlatıların gerçekliği kuvvetle muhtemeldi. İkiyüz’ le ilgili olarak duyumsamalarını isim vermeden nette yayınladıktan kısa bir zaman sonra onun önceki görevinden alındığını basından okumuştu.

                Ber, bulunanların tümünü gözleriyle tarayarak, "Buranın güvenli bir ortam olduğundan emin misiniz?" diye sordu.

                Bulunanlardan en genci, "Merak etmeyin!." dedi. "Ad kentinin en güvenli konağında bulunuyorsunuz. Dışarıda yeteri derecede ajanımız nöbet tutuyor."

Ber, başını iki yana salladı. "Benim güvenlikten kastım bu değil," dedi.

İyiyön, iki elinin parmaklarını birbirine geçirip çıtlatarak,  "Ber’in neden söz ettiğini sanırım biliyorum, " dedi. "Endişen olmasın! Bu konağı ve içinde bulunanları Düzenleyicilerin ve İzleyicilerin etkileme şansı sıfır... Ayrıca; 3G grubunun hiçbir görevlisini zihinsel yönden de etkile-yemezler."

Şimdiye kadar dinleyici konumunu hep korumuş olan güzel görünümlü kadın görevli, kahkahasını engelleyemedi. "Senin zihnin için aynı şeyleri söyleyemeyiz," dedi.

                Ber alaylı konuşmaya, "Zihnim kontrol edilebilseydi, sanırım öldür-me teşebbüsünde bulunmazlardı."diyerek aynı üslupta yanıt verdi.

Onlara güvenmeliydi...

Onlara güven hissetmeye başlamıştı...

Ad kentine gelip mesleğe başladıktan sonra başından geçenleri, onların ilgilenebileceği kısımlarıyla sınırlı kalarak, ayrıntılarıyla anlattı.

Ber, saatlerce devam etseydi onlar yine dinleyici rollerine devam edeceklerdi. Fakat her anlatının bir sonu vardı. Ve bu son gerçekleşmişti.

İyiyön, "Elinde tuttuğun kitap Med’in kitabı olmalı?.." diye tahmin yürüttü.

Ber, başını olumlama biçiminde salladı.

 

 

                                                                              ***

 

                                                                                              45

 

 

                Sabah aydınlığının başlangıç saatlerinde kaportası mavi, camları ise içeriyi göstermeyecek derecede siyah renkli, hareket halindeki taşıtın içerisinde bulunanlar, hareketli uğraşlar içindeydi.

İyiyön, bir taraftan telsizle emirler yağdırırken bir taraftan da önündeki parşömene notlar alıyordu.

Gece arattığı arkadaşlarının belirlenen noktalarda mevzi aldıklarını, Ad kenti Güvenlik Ekibinden yeterli sayıda görevlilerin belirli bir yerde, niçin bekletildikleri anlatılmadan hazır tutulduğu bilgisi kısmen de olsa rahatlamasını sağlamıştı.

Ber’e bir kez daha dönerek, "Tekrarlıyorum. Biraz sonra neler olabi-leceğini tahmin edemiyoruz. İnadından vazgeç! Seni konağa geri göndereyim."

Ber, yan gözlerle İyiyön’e olumsuzlama anlamında suskun yanıtlar verdi. "Sözünüzü hatırlatmama gerek var mı?..." türü imgesel bakışlardı bunlar.

İyiyön, geçen gece verdiği sözü unutmamıştı. Rutbin takma adıyla gönderilmiş e-mail içeriğinde belirtilen adresi alma karşılığında operas-yona Ber’in izleyici olarak katılmasına izin vermişti. Ama, içi yinede rahat değildi. Aslında belirtilen adresi, daha önceden de Ad kentinde bulunan 3G görevlileri izlemeye almışlardı. Ama şimdiye kadar gözle görülür, elle tutulur bir kanıt bulamamışlardı. Ber’in verdiği tüm bilgilere, hatta bazıları duyumsamalardan kaynaklı olsa da, her nasılsa inanmak zorunluluğu duyuyordu. Bunda Rutbin’den olağanüstü konuları dudak bükerek dinlemesinden sonra gerçekleşen olayların onu ve kendisine sunduğu belgelerin içeriğinin zamanla gerçekleşmesini görmesinin büyük payı vardı. Artık, değişik bir ilke edinmişti; Bir delinin dahi kendisine ileteceği, "Bir insan teknolojiden yararlanmadan gökyüzüne yükselip ağzıyla kuş tutuyor," gibi saçma görünen haberi dahi yabana atmayacak, haberin gerçekliğini ve anlamını irdeleyecekti. Uzun süredir de öyle yapıyordu. Yanında bulunan Ber’in çalan cep telefonu üzerine düşünce-lerinden sıyrıldı.

Ber, çalmakta olan cep telefonu ekranında, ofisinin telefon numara-sını gördü.

Arayan, elemanı Secret’di...

Bankalara olan borçlarının bir kısmını kapatmak için daha düşük faizle borç para aldığı kara para aklayıcısı TefÇetto’ya, aylık faizleri ödeyememesi nedeniyle yıldırım icra yoluyla ofisine  geldiğini haber veriyordu. 

Kendisinin hatası yoktu. Azimle çabalamıştı. Elde ettiği paraları kumarda, eğlence merkezlerinde yememişti. Zorunlu gereksinimleri dışında aşırı bir harcaması olmamıştı. Ber, bu haczin kaynağını iyi biliyordu. Umursamamalıydı. Ülkenin Ekonomi yasalarına uymamasının sonuçlarından biriydi bu. Yasalara uymamanın yaptırımları vardı. Şimdiki yaptırım ise haciz idi. 

Bu ülkenin yasalarına uygun hareket ederek ‘iş’ yapan -Evrensel Hukuk Yasalarına göre ancak yaptıkları ‘iş’in soygun olduğu vasıflandırı-labilecek- kişilerin ve kişiliklerin özel ve resmi bankalardan, devletin kamu kurum ve kuruluşlarından ve daha bir çok alanlardan dolaylı veya doğrudan paralar hortumlaması nedeniyle, "Eksilenin yerini işle ilgisi olmayan yurttaş tamamlamalıdır," yasa hükmü uyarınca hareket edilmiş ve bir yurttaş olan kendisine de bu yasa uygulanmıştı.

Bir yurttaş olarak gözünü açıp ülkede varolan yasalara uygun hareket etseydi, haciz ile cezalandırılmayacaktı. Bu bir tercihti ve kendisi Evrensel Hukuk Kurallarına uymayı tercih etmişti. Bu kurallara göre soygun sayılabilecek işlere girmek istememişti. Evrensel Hukuk Kuralları kendisinin ruhunu oluşturuyordu.

Ülkedeki yasaya aykırı hareket ederek haciz cezasına razı olmayı yeğlemişti. Pişmanlık duymuyordu. Cezayı infaz edecek olan, ülke yasasına uygun hareket eden yurttaş TefÇetto ile haciz görevlisi, şu anda ilgili yasaya göre kamu hizmeti yaptığı  makamında bulunan eşyaları işçiler kanalıyla toplamaya başlamışlardı.

"Secret, onlara mani olma. Onlar görevlerini yapıyorlar..." dedi Ber. Secret’in okeylemesi üzerine, "Yalnız, vakitleri varsa, bilgisayarda bulunan tüm belgelerimin birer örneğini harici bir sidiye kaydet... Sonra da bilgisayarı formatla." diyerek devam etti.

Secret, görevlilere bu dileği sunduğunda olumsuz yanıt aldığını Ber duydu. "Neyse, önemli değil. Çoğu bilgileri nete kaydetmiştim... Israr etme."

Ber, telefonu kapatacağı anda, Secret’in, "Bir saniye!" uyarısını duydu. "Bir başka sorun daha var..."

"Evet?..."

"Yargı Bakanlığının şikayetiyle ilgili dava açılmış, yurtdışına kaçma ihtimaliniz düşünülerek nöbetçi mahkeme tutuklanmanıza karar vermiş. Güvenlik görevlisi sizi almak için bekliyor..."

"Şimdilik gelemeyeceğimi söyle..."

"Güvenlik görevlisi sizle bizzat konuşmak istiyor... Ne diyorsu-nuz?..."

"Olabilir..."

"Beyefendi, ben EmKulGüv!"

"Memnun oldum. Buyurun?..."

"Biliyorsunuz verilen talimatları yerine getirmek zorundayız. Yoksa sizi gıyaben tanırım. Büronuza gelmemek için yıllık iznimi dahi kullanmak istedim. Kabul edilmedi..."

Ber, güvenlik görevlisinin bu duygularına, teşekkürle karşılık verdi. Sözlerinin sonlanmasını sabırsızlıkla bekliyordu.

"Biliyorsunuz, artık Tut-Bırakma KursEvi’nin adı; genel aftan sonra "Tut-Bırak KursEvi olarak değiştirildi...."

"Evet!... Biliyorum."

"Yani şunu demek istiyorum; artık eskisi gibi insanlar KursEvinde uzun süreli bırakılmıyorlar. Gelseniz teslim olsanız, biz de yorulmasak siz de..."

"İşim bittiği zaman geleceğim. Merak etmeyin... Ama isim değişikliğine gelince, hala bazı insanlar için –önceden olduğu gibi- KursEvi; Tut-Bırakma KursEvi işlevi görüyor. Görüşmek dileğiyle, iyi günler diliyorum, "

"................!?"

Ber, telefonu kapadığında İyiyön’le göz göze geldi.

İyiyön, yüzünde oluşan kederli gülümsemeyle başını hafiften sallayarak, "Sistem  gerektiğinde iyi çalışıyor, " dedi.  "Ber, merak etme!. Bu operasyondan sonra sana her türlü yardımı yapacağım."

"Nasıl?..."

"Soruşturmayı bir şekilde kapattıracağım... Para sıkıntınıda çözeceğim. Örtülü ödenekten sana ödenek çıkarttıracağım."

"Bu da soygunun bir çeşidi olmaz mı?..."

"Kendi grubumuzu tenzih ederek söylüyorum. Örtülü ödenek şimdiye kadar genelde bireysel çıkarlarda kullanılıyor. Hesap da  sorula-mıyor... Bana izin ver... İşe yarasın. Hem senin bu paraları bireysel çıkarın için kullanmayacağını sanıyorum. En azından, ekmek peşinde koşma kaygılarını yok ederek, İyi Ruhlar Sitesinde insanlara daha yararlı hizmetler sunarsın... Bireylerin aydınlanması, toplumun ve devletin aydın-lanmasını da arkasından getirir. Bu bizim de amaçlarımızla uyuşuyor."

Bu açıklama üzerine tepkisel karşı çıkışına devam etmedi.

Bu arada, Eski Ad kentinde bulunan ‘Ölüm Sessizliği Mahallesi’ne ulaşmışlardı.

Ber, avukatlık mesleğindeki ilk haczini bu mahallenin bir sokağında gerçekleştirdiğini hala unutamamıştı. Her şeyin ilkleri hafıza kayıtlarının uçlarında kalır, unutulmazdı.

Ber, borçlu eşinin yalvarışlarını, çocuklarıyla koro halinde  ağlama-sını... Ortamdan bunalması nedeniyle uzaklaşmasını dün gibi anımsıyor-du. Haksız bir alacak için iflas etmiş borçlunun evindeki eşyaları depoya kaldırtmıştı.... Sonra tefeci müşterisi her nasıl etkilenmişse, borçluya ve ailesine acıdığını beş kuruşlarını dahi istemediğini belirterek, kendisinden depoya kaldırılmış malların onlara iadesini, istemişti. Onun bu jestine karşılık kendisi de avukatlık komisyonunu almayarak malların iade edil-mesini sağlamıştı.

Kendisinin, İyiyön’ün ve sürücü dahil iki görevlinin bulunduğu araba, şimdi Ölüm Sessizliği Mahallesinin dar sokaklarında usulca seyir halindeydi.

Geçmekte oldukları sokak, anımsadığı borçlunun evinin bulunduğu sokaktı.

Borçlunun evinin önünden geçerlerken, evin kapısından çıkmakta olan bir şahsı ve onu uğurlayan bir kadını gördü. Şahıs, TefÇetto’ya ne kadar da çok benziyordu. Uğurlayan bayan, haciz esnasında kendisine yalvaran kadına benzemiyordu. Aradan uzunca bir süre geçmiş olmasına rağmen bu kadar fiziksel değişim olamazdı. Şimdi gördüğü bayan esmerdi... Yoksa; TefÇetto, evi alacağına karşılık üzerine geçirerek mi anlaşmıştı?...

TefÇetto’nun karakterini iyi biliyordu. O, vicdanının sesini duyan insanlardan değildi. Belki de, kendisine para ödememek için, duygu sömürüsü yapmış ve borçluyla aralarında bir anlaşma yapmışlardı. Bu bir olasılıktı ve gördüğü sahnede eklenince gerçeğe yakın bir olasılıktı...

 

İyiyön, bu esnada telsizle emirler yağdırıyordu. "Hedefe yaklaştık... Ad kenti Güvenlik Güçlerini, ana hedefe intikal ettirebilirsiniz. Hata iste-miyorum. Bizim grup, gözlerini onlardan ayırmasınlar..."

 

Ber, beyninde karıncalanma hissetti. karıncalanma hafif şokta elektriksel etkiye dönüştü. Bedeninde bulunan tüyler ve saçları dikleşti. Omurilik bölgesinden ürperti kaynaklı üşüme hissediyordu. İki kolunu birbirine sarmalayarak sıktı. Isınmaya çalışıyordu. Bir süre sonra soğuk vücut ısınmaya başlamıştı. Terliyordu. Alnından dökülen terler, gözlerinin yanından yanağına, oradan çenesinin altına süzülüyordu.

Fısıltılar duyumsamaya başladı. Fısıltılar, uzaktan gelen mekanik sesler gibiydi, anlaşılmıyordu. Kısa bir an sonra, konsantrasyonunu sağladı. Tüm hücreleri, fısıltılara odaklanmıştı. Soluma seslerini kesik kesik duyuyordu. Fısıltıları git-gide daha net algılayabiliyordu. Derinden gelen ve içini korkuyla etkileyen ses tonuna sahipti bu fısıltılar.

"Sapmalar diz boyu..."

"Kalkanları sağlamlaştırın..."

"DüzİzUygDen-Dom Holding Co. Şti. yetkililerinin beyinlerini uyarın. Hazırlıklı olsunlar. Tüm raporları, belgeleri yok etsinler. 3G grubu yönetimi, saldırı gerçekleştirecek."

"Avukat Ber’i öldüremeyen alt uygulama grubu üyelerini de cezala-ndırın."

"Ad kenti Güvenlik Grubu görevlilerinin zihinlerinin yönetimini tamamen Uygulama Grubu üyeleri alsınlar."

"3G grubu üyelerinden zihinsel yönden etkileyebileceklerimiz olabilir. Denemede yarar var. Zihinsel etkileme yönünden en güçlü Uygu-lama Grubu üyelerimizin uğraşı bu olsun. Sonuç elde edemezlerse yerel güvenliğin zihinlerini etkileyip, 3G görevlilerine karşı kullansınlar."

"Bir kısım yandaş medya gruplarının, yandaş politikacıların, yandaş tüm grupların zihinlerine ileti gönderilsin, bu saldırının hukuka aykırı olduğu konusunda kamuoyu oluşturulsun, kitlenin psikolojisi etkilenerek İyiyön ve arkadaşlarına karşı negatif enerji oluşturulması sağlansın. Hatta, tüm çıkar gruplarına, bu saldırıdan dolayı çıkarlarının zedeleneceği konu-sunda etkileşimde bulunulsun..."

"İz.2.3.4.5.6. üyelerine emirlerinizin uygulanmasıyla ilgili gerekli talimatlar verildi."

"Her olasılığa karşı virüsleri de hazır edin."

"................"

 

"Sayın İyiyön!..."

"Evet!..."

"Ad Kenti Güvenlik Grubu Üyeleri garip bir davranış içine girdiler. talimatlarımızı yerine getirmiyorlar."

"Onların üstlerine bu durumu bildirdiniz mi?"

"Üstleri de aynı tavrı gösteriyor."

"O halde onları hedeften uzaklaştırın. 3G üyelerimizle operasyonu gerçekleştireceğiz."

"Onu da denedik. Bu direktifimizi de uygulamıyorlar... Neredeyse üzerimize silah doğrultacaklar. Ortam çok gergin..."

"Hiç bir şey yapmayın, geliyorum!"

"Anlaşıldı, efendim."

                İyiyön, telsiz’i ön koltukta bulunan görevliye teslim etti. Sürücü görevliye her an harekete hazır olmasını tembih ettikten sonra Ber’e döndü. Onun alnında bulunan terleri eliyle silerek,  "Ber, merak etme. Bunun altından kalkacağız," dedi. Sokağın ucunda beklemekte olan araçtan silahını kontrol ettikten sonra indi.

                Sokaktaki hedef adrese yavaş adımlarla ilerlemeye başladı.

                Sürücü, taşıtın önünü, sokak girişinin tersine çevirerek beklemeye başladı. Oluşacak tehlikeli durumda gerisin geriye gidecek, İyiyön’ü aldıktan sonra olay yerini terk edecekti.

3G grubuna ait diğer taşıtlarda aynı şekilde sokağın daha içerlerinde beklemekteydi.

               

Arka koltukta bulunan Ber, koltuğun arkasında başını çevirerek, İyiyön’ü ve güvenlik üyeleri ile, sivil giyimleriyle 3G gurubu üyeleri olduğu anlaşılan görevlileri izlemeye koyulmuştu. 

İyiyön’ü karşılayan sivil giyimli şahısla aralarında geçen ve duyul-mayan konuşmadan sonra Güvenlik Grubu Üst Görevlisi olduğu anlaşılan biriyle el kol hareketi yaparak tartıştıklarını gözledi.

Tartışma kısa sürmüştü. Orada bulunan Ad kenti güvenlik güçlerinin tümü, İyiyön ve diğer 3G görevlilerine ellerindeki silahları doğrulttu.

Bu davranış karşısında, İyiyön ve arkadaşları da aynı tavrı sergile-diler.

                Ber, bu manzara karşısında ne yapacağını şaşırdı. Bir şeyler yapmak istiyordu... Bu oluşan tehlikeli durum karşısında durumdan çıkaracağı vazife ne olabilirdi.

                Konsantrasyonunu içseline verdi. Yine fısıltılar algılıyordu.

"Kontrol elimize geçti. Tamamdır."

Ber, fısıltıları daha çok ve daha iyi algılamak için iyice derinlere indi.

                Daha farklı tonda fısıltılar algıladı.

                "Ber! Ben Med’in babası, Varol’un dedesi Deson!... Sesimi duyabi-liyor musun?"

                Ber, sesi duyabiliyordu. "Evet!... Evet!... Duyabiliyorum, " diyerek yanıtladı.

                "O halde duyma düzeneğini bozma. Beni iyi dinle. Ben ve diğer iyi ruhlardan arkadaşlar sizlere yardımcı olmaya geldik... Geçici olarak bedenine, zihnine, ruhuna girmemize izin vermelisin."

                "Ne isterseniz yapmaya hazırım."

                "O halde diyeceklerimin tümünü harfi harfine uygula."

                "Uygulamaya hazırım."

                "Tek noktaya bak.... Zihnini temizle... Korkularını yen... Kendini rahatlat.... Bizim dışımızdan gelecek duyumsamaları filtre et. İçseline alma, bir kenara bırak... Bireysel enerjinin ve gücünün ortaya çıkması için gayret et!..."

                Ber, isteklere uygun hareket ediyordu. Direktifleri gerçekleştirmede zorluk çekmeyeceğini biliyordu. Bu konuda geçmişten gelen bir deneyimi vardı...

                Ber, içine sıcak bir akışın seyrini hissetti. Tüm hücreleri bu sıcaklığı ve hoşluğu duyumsuyordu.

                Taşıtın kapısını açarak indi. Bu davranış karşısında taşıtta bulunan sürücü ile ön koltukta oturan diğer görevli taşıttan inerek Ber’in tekrar arabaya binmesini söylediler. Ber, onların ellerini kendisinden uzaklaş-tırarak hedefe doğru emin ve hızlı adımlarla ilerlemeye başladı.

İki görevli, onu tekrar durdurmak için fiziksel güç kullandılar. Bunda da başarısız oldular.

                Bunun üzerine her ikisi görevli silahlarını ellerine alarak onunla birlikte yürümeye başladılar.

Şimdi Ber ortalarında olmak üzere her üçü birlikte ilerliyorlardı. Hafif rüzgar, saçlarını ve yanaklarını yalıyordu. Göğüsler dik, gözler cesur bakışlardaydı. Sessiz ve tempolu yürüyüş, yürekliliğin marşını çalıyor gibiydi.  

Küçük grup adımlarını sıklaştırarak kısa bir an sonra  İyiyön’ün yanına varmışlardı.

İyiyön, onları görünce, "Ne işiniz var... Emirlere neden aykırı hareket ediyorsunuz!" diye bağırdı.

Bir tarafta İyiyön ve arkadaşları, diğer tarafta ise Ad kenti Güvenlik Görevlileri bulunuyorlardı. Ber, aralarındaki boşlukta duruyordu.

Güvenlik Grubu Üst Görevlisi, "Dikkat!... Nişan al!..." diyerek emir verdi.

                Ber, iki kolunu ileri uzatıp her iki elinin ayalarını onlara doğru tuttu. Kollarını bu vaziyeti bozmadan yavaş yavaş aşağıya indirmeye başladığında, Güvenlik Görevlilerinin kolları ve ellerindeki silahlar da buna uygun hareket etmeye başlamıştı.

Ber’in kolları yanlarına düştüğünde, tüm güvenlik görevlilerinde kolları; ellerindeki silahlarla birlikte yanlarına düşmüştü.

                 İyiyön ve arkadaşları bu manzara karşısında küçük dillerini yutacak kadar şaşkınlık yaşıyorlardı.

                Güvenlik görevlilerinin anlam ifade etmeyen yüzleri aydınlanmaya başlamıştı. Tümü sanki uykudan yeni uyanmış gibi elleriyle boş gözlerini ovuşturduktan sonra birbirlerine şaşkın bakışlarla bakmaya başladılar.

                Üst Güvenlik Görevlisi, İyiyön’e yönelerek "Ne zaman operasyona başlayacağız?" sorusunu sordu.

                Ber, İyiyön’e yaklaşarak, "Bir saniye izin verin," dedi.

Ber, izin isteğinin kabul görmesini beklemeden bu kez,  DüzİzUyg Den-Dom Holding Co. Şti.nin bulunduğu on katlı binanın bitişiğindeki üç katlı, pencereleri cam yerine tahtalarla kapatılmış ahşap binaya doğru kollarını göğüs hizasına kadar kaldırıp parmaklarını hafif aralayarak uzattı. 

                Ellerinin parmaklarından çıkan açık renkte ışınlar, ahşap binaya doğru ilerledi. Bu durum bir süre böylece devam etti.

Bir fısıltı duydu.

                "Virüs gönderin."

                Parmaklarının ucundan çıkan ışınlar kesintiye uğradı.

Ahşap binadan gönderilen koyu renkte ışınlar ise sürekli iki kaşının ortasına ağır baskılar yapıyordu. Gönderilen ışınlar, iki kaşının ortasından beynine girmeye ve zihnini ele geçirmeye çalışıyordu.

Ber, terden sırılsıklam olmuştu. Acıyı, korkuyu hissediyordu... Kendisini toparlamakta gecikmedi. Ağzı yırtılacak genişlikte açıldı.

                "Lanetliyoruuuuuuuuuuuumm!"

                Ber’in bu kez bedeninin tüm noktasından çıkan ışın huzmeleri hızla yol alarak ahşap binaya ulaştı.

                Ahşap binadan ince, tiz çığlıklar gelmeye başladı. Sesin dehşetinden sokakta bulunanlar kulaklarını elleriyle kapatıyorlardı. 

                Ber, ahşap binadan yayılan sesleri yeniden algılamaya başladı.

                "Negatif enerjimizin tümünü yok etti."

                "Bu enerjiyi toparlayabilmemiz için uzunca bir süreye ihtiyacımız olacak."

                "Toparlanın, Ad kentini geçici bir süre terk edeceğiz."

                Ber’in kulağına ruhani, yumuşak bir ses geldi. Ses; Deson’a aitti.

                "Ber, gereği yapıldı. Artık; senden çıkmamız için izin istiyoruz."

"Bir şartla..."

                "Evet?..."

                "Med, neden benle bağlantıya geçmiyor?... Bu bilgiyi verirseniz...."

                "Med’in senle olan diyaloglarında kurallarımız dışına çıkarak, duygusal bir yaklaşımda bulunması nedeniyle cezalandırıldı."

                "Ne tür bir ceza?"

                "Belirli bir süre senle olan diyalogunu dondurduk."

                Deson, belirli bir süre demişti. Bunun anlamı, belirli süre bittiğinde tekrar diyaloga geçebileceğiydi. Ber, buna çok sevinmişti. Sevinci; dışsalına yansıdı...

                "Cezası ne zaman noktalanacak?..."

                "Pek yakında... Neyse şimdi izin vermeni istiyoruz, yapacağımız o kadar iş var ki."

                Ber, Deson’un yeniden verdiği talimatlara uygun şekilde hareket ederek içselinden onların çıkmasını sağladı.

                Ber, uykudan uyanır gibiydi. İyiyön’ün kollarını sallayarak, "Ber!... Ber!... Neler oluyor?..." diye nakaratlı bağırtılarını duydu.

                Orada bulunanlar, Ber’in garip davranışlar sergilemesi dışında bir ayrıntı yakalayamamışlardı. 

                "İyi şeyler oluyor, İyiyön..." diyerek yanıtladı. "Ad kentinde görevli sanal kötü ruhların ana kumanda merkezi diskalifiye edildi. Ad kentinin yerel fiziksel kötü ruhlarını etkisizleştirmek de size kaldı."

                İyiyön, mesajı algılamıştı. Tüm görevlilere, DüzİzUygDen-Dom Holding Co. Şti binasına yönelik operasyona  başlanması emrini verdi.

 

 

                                                                              ***

 

 

 

 

46

 

 

                "Ad kentinde bulunan DüzİzUygDen-Dom Holding Co. Şti binasına yönelik ‘Med’ kod adlı operasyonla şirket yöneticileri ve ortakları göz altına alındı. Şirkette ele geçirilen belgelerle yakın süre içerisinde gerçekleştirilmiş faili meçhul cinayetlerden 1111’i aydınlanarak failleri belirlendi. Sonradan bulunan ve İyi Ruhlar web sitesinde yayınlanan, ülkemiz dışında da geniş yankı bulan ve yeni bir siyasi öğreti içeren ‘Kitle Psikolojisi ve Zihin Kontrol Mekanizması ile Yönetim karşısında Demokrasinet,’ isimli kitabın yazarı Psikolog Medayih ile Deson, Neson isimli baba ve annesinin cinayeti de aydınlandı.

                SodGom ülkesinin yasal soygunlarla fakirleşmesine ve uluslararası tefeci merkezine avuç açmasına neden olanların; bir amacının da Birleşik Devlet ve şürekasının ülkemizi ve komşu ülkeleri işgal etmesi ortamını sağlaması amacı güttüklerine dair planlar ve belgeler de ele geçirildi.

                Birçok şirket, kurum, dernek ve holdingi yöneten her türlü kirliliğe bulaşmış olan bu şirketin; faili meçhul cinayetler dışında topluma ve bireye yönelik bir çok suçlar işledikleri, bazı kişi  ve gruplarla birlikte hareket ettikleri ortaya çıkartıldı. Şimdiye kadar; XY Ulusal Medya Kuruluşunun, Güvenlik Genel Merkezi Baş Denetmeni G9Güv, Anti-Hafif 8.Yargılama Grubunun iki üyesi,  Ad Kenti'nin ünlü iş adamlarından ve İşveren-Sermaye Grubu Başkanlarından Maf, SodGom Hava Enerjisi İşçi Konfederasyonu Başkanı Soys, Yargı Kararlarını Denetleme ve İnceleme Grubunun 101. Daire Grubundan MafYegTah, Yerel Yönetim 3.Başkanı... Değişik Partilere üye olan ve Halkı Merkezde Temsil eden üç kişi... Beş ses sanatçısı...  Beş Sivil Dernek Başkanı... ve birkaç bürokrat, Halk Temsilcileri Merkezinden Leftsol, 'Kendine Bakanlar Grubundan' Mafya ile Hesaplaşmadan sorumlu Görevli SağKol, Kara Parayla ilgili soruşturmalardan sorumlu Devlet BaşAvukatı KızKaçSal...

 

                Soruşturmanın derinleştirilmesiyse daha birçok ismin ortaya çıkarı-labileceği görevlilerce belirtildi.

Gözaltına alınan sanıklardan bazılarıyla konuşma fırsatı yakalayan muhabirimizin sorusuna, "Beyler! Biz ne yaptıysak Vatan ve Millet için yaptık. Şimdiye kadar kendimiz için bir şey istediysek namerdiz, " yanıtını verdiler.

Şirket üyelerinden olan resmi bir görevliye televizyon muhabi-rimizin, "Ülkedeki varolan demokratik hukuk kurallarına aykırı hareket ederek, resmi amirleriniz dışında başka yerlerden emir ve talimat aldığınız konusunda duyumlar var," sorusuna karşılık;

                "Bunların hepsi yalan... Bizler vatanı ve milleti için çalışan, gerekir-se başını bu yolda feda edecek insanlarız. Ülkemizi ve milletimizi bozmak, parçalamak isteyen kızıl ve yeşil renkli birey ve grupların bir oyunu bu. Kendimiz için bir şey istediysek namert olalım. Bütün çabamız ülkemizin   refahı ve çağdaş uygarlık düzeyine ulaşması içindi. Bize karşı çıkanlar terörizme ve teröristlere yardımcı olanlardır. Demokrasi düşman-larına kendi yasalarımızı uyguladık o kadar... Bizi aldıkları  gibi bırakmak zorundalar," yanıtını verdiler.

                "Serbest kalacağınıza nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz?" sorusu-na ise;

                "Bu işte tek değildik. Konuşursak, isimler verirsek yer yerinden oynar... Birileri bizim dışarı çıkmamızı sağlamazsa

onları da yakarız. Ve SodGom Ülkesi, tarihinde yaşadığı depremlerden en şiddetlisini yaşar," dediler.

                İsminin açıklanmasını istemeyen Üst Düzey Bir Görevli; “Bir konuşursam ülke karışır şantajı artık yerini bulmayacak. Konuşsalar da konuşmasalar da ima ettikleri kişileri deşifre etmeye başladık. Onları tanıyoruz. Onlar açıklamadan biz bulacağız ve Yüce adaletin önüne çıkaracağız, herkes hak ettiğini bulacak. Bize güvenin... Evet! Med’in ve daha birçok cinayetin failleri yakalandı. Ad Kentinin yasadışı örgütlenmesi çökertildi. Sıra diğer kentlerde..." söyleminde bulundu.

 

Bu operasyon bir çok gelişmelere gebe, gibi görünüyor..."

 

Ber, televizyonun sesini kısarak kucağındaki çocuğunu bir süre daha sevdi.

Yansı’nın ikramı kahveyi bitirmişti. Ona daha fazla rahatsızlık vermemeliydi.

                İzin istedi. Yansı, ise bu eve istediği her saatte izin almaksızın gelebileceğini ve istediği zaman da ayrılabileceğini bir kez daha yineledi.

                Ber, Varol’a tekrar sarıldı. Yanağını öptü. Varol, aynı tepkiyi verdi. Boynuna sarıldı. Konuşamayacak kadar küçük olan çocuğunun tepkileri zekiceydi...

 

Varol, kollarını bir türlü çözmüyordu. Sımsıkı kavramıştı. Ber, nefes almakta güçlük çekiyordu...

Sanki bir şeyler mırıldanıyordu, Varol.

                Ber, kulaklarını Varol’un ağzına iyice yaklaştırarak mırıltılarını duymaya çalıştı.

                "Baba!... Annem sevgileriyle ve pek yakında senle görüşeceğine dair mesajını, iletmemi, istedi." sözlerini duyduğunda, yere düşmemek için kendisini zor tuttu...

                İçinde oluşan soruyu heyecanını engelleyip soramıyordu.

                "Sen!... Sen!..." sözcüklerini yineliyordu sürekli.

                Varol, içini okumuş, içindeki soruyu anlamıştı sanki.

                Fısıltı düzeyinde bir sesle, "Baba!... Ben yeni yüzyılın kurtarıcısı olarak gönderildim!" dedi.

                "........!!!???"

                Kulağında çok sevdiği bir ezgi çalmaya başladı. Huşuyla dinliyordu.

"Ateş yakıcı, su akıcı, çimen yeşil, fil büyük, hava görünmez ve toprak cansız mı?..."

 

 

                                                                              S O N