Merhaba
Sana
merhaba demek sımsıcak bir yaz günü
Ve çıplak ayaklarla dikenler üzerinde
Bir çocuğun ardıyndan bir çocuk gibi koşmak
Ve tam otuzaltı bin parçaya bölünmek
Yamalı bir yorgan gibi
Çocuğu yakalamak düşerayak ve yorgana sarmak sıcak
Sana merhaba demek
Bir kelebeği yakalamak su kenarında ıslak ellerle
Yükseklerden ufka bakmak uzak hayal şehirler bulmak
Ve ufukta bir kelebek görmek; eflatun kanatlı kavuniçi
güneşe gömülen
Sana merhaba demek
Bilinmezi bilmek, görünmezi görmek
Ve en zoru ölümü sevmek
Ölür gibi yaşayıp yaşar gibi ölmek
Ahşap kokulu bir Eylül'de belki.
Köşebaşlarynda orospuların dilinde belki
Seni bulmak ansızın yittiğin bu şehirde
Taş taş, köprü köprü, yol yol
Sana merhaba demek
Bir kelebek olmak kadar onurlu
Ve engüzel çağda ölmek kadar sevimli
Sana merhaba demek
Kendini bilmek, yeniden keşfetmek ben’ i
Sığlıklarda kocaman girdaplara yakalanmak ansızın
Ve yol almak yeniden doğmaya, ölüme
Sana merhaba demek
Bir su tabancası görünce gülmek
Bir kayaya sırtını verip seyretmek denizi gözleri dolu dolu
Kızıldan mora döndükçe
Leylak kokulu bir eflatun renk aldığında gök
Bilmek, orda yaşarcasına bir kelebek öldü
Bundan gayrı kan rengi eflatun oldu
Sana merhaba demek ne zor şeymiş çocuk
Ve ne güzel anlamsız bir anlam gibi
Seni seven bu yürek
Tam otuzaltıbin parça yamalı yorgan şimdi