koku


yağmurla fısıldaştım
karanlığı giyinmiş gizli bahçelerde,

bir uzak yerdeki ışık
heyecan veriyordu bana

hep o küçük otun kokusu vardı
soluk hayatların karıştığı
rengârenk çiçekli mezarlıkta

köprüler vardı
geçmedik
geçilmedik

ateş böcekleri vardı

karıncaların sattığı
kelepir

yağmurlu güneşte
dizeler dökülüyordu gökten
ama
sadece mısralar ıslatıyordu beni

tezgâhtaydı sevgiler de
aslına uygun?!

bozuk terazinin 
kendi dengesi
bozuk terazinin
kendi dengesiydi gene de

şakalaşıyordu belki de tanrılar
çocuklarla
onları büyüterek

çiçekler
kokularının güzelliğini bilmezlerdi
renklerin de estetiği yoktu aslında

insanlar neden koparmıştı ki onları

bilmezlerdi!

			alparslan cebbaroğlu/reha yunluel

eğer    gerçekten    isteseydiniz...

ruhumun derinliklerinden
	ben herşeyle 
	ve her yerle
	her sesle birim 
		dediğimi
			duyabilirdiniz

ama duymadınız
duyamadınız
bakmadığınızdan gözlerinizle

gözleriniz meşguldü
gözleriniz yorgun
gözleriniz kapalı

gözlerinizde saklanmıştı
bir bir söylediklerim

ama duymadınız
duyamadınız
ruhumun derinliklerinden
	ben herşeyle 
	ve her yerle
	her sesle birim 
			dediğimi

gerçekten isteseydiniz
ne demek istediğimi
meşgul, yorgun ve kapalı
	gözlerinizle bile
duyabilirdiniz benliğimi

eğer,
eğer
	gerçekten isteseydiniz...

			alparslan cebbaroğlu/reha yunluel

Yırtık Yapraklar

başyaprak
sevişmeler
sevişmeler2
küçük mutluluklar
çığlıklar
çığlıklar2
intiharlar
intiharlar2
vesairevesairevesaireler
vesairevesairevesaireler2
Jacques Prévert yaprağı
Arthur Rimbaud yaprağı
Marie Takwam yaprağı
Richard Brautigan yaprağı
şair grevi
linklerim, linklersin, linkler, linkleriz, linklersiniz, linklerler

zafer


savaştan önceydi;

padişahlar
sevmeyi günah saydılar
bir fetvayla
hadımları da kahraman

padişahın şövalyeleri
şövalyelerin padişahına çalışıyordu
ve şövalyeler çok kahramandılar.

ve bir gün savaş başladı;

sıcak bir kan damladı
mavi çiçeğe


azraille sevişmek, ölümle dansetmekti
	barut ve et kokusu haz veriyordu
		örümceğin kafalarında kurduğu o ağda

kurbanlar adandı
kafalardaki o küçük örümcek için

vahşet
hiç bu kadar sıradan olmamıştı

beklenilen zafer
beklenmedik yasın zaferiydi aslında

babaları ölmüş çocukların gözbebeklerinden
akıyordu zaferler

gözlerde marşlar zonkluyordu

köpekler 
sabaha dek uludular
zafer akşamı

kimin için zaferdi
kimin için değil?


bu zafere sevinmeli miydi Pyrus?

zafer sarhoşluğu içinde
boğdular kendilerini
kendi elleriyle

ağaçlar da ölmüştü
ama
kimin umurunda

yeşil ağaçlara
etler yapışmıştı
savaş sofrasından arta kalan
   ama yeşil ağaç
   o eski yeşil ağaç değildi ki artık

savaş meydanındaki
ganimeti topluyordu
karıncalar
o olağan alışkanlıklarıyla

hayat devam ediyordu
savaşa ve zafere rağmen

kalelerin burçlarında
zaferlerin bayrağını astılar
çürümüşlük kokan
	kandan kıpkırmızı
	irinden sapsarı

ve zaferlerle
hep kaleleri kurtardılar

kaleler cansızdı zaten
askerler de cansız artık...



		alparslan cebbaroğlu/ reha yunluel


mut-lu-luk

eflatun renkli kokularını
saldı bembeyaz göğe çiçek
 pamuk mavisi bulutlara
 karışıverdi mutluluğu

tatlı bir bahar esintisi
yeşil çimenlerin 
kokusunu da alarak 
taşındı neşeyle uzaklarda,
 uzaklardan bir yerlere

gizli bahçelere
gül rengi
bir gülümseme yayıldı 
 dudaklarından 
  gözlerinin içine

tatlı bir sıcaklık
dönüştürüverdi
gözlerinin rengini
 bir gül rengine

tatlı bir huzur geldi 
bir sıcacık gün rengine 
 bulanmış gizli bahçelerine...

		alparslan cebbaroğlu/reha yunluel