şapkasız    adam



kalemden dökülen bir kapkara mürekkepti
o bembeyaz kâğıtların üzerinde kıpraşan

güneş o kapkara mürekkebin altında
yağmur bulutlarından yorgun
ve 
yağmur bulutlarından arınmış

güneş yağmura
yağmur güneşe sarılmış

delik şemsiyesinin altında
bir şapkasız adam
yağmurlu günde
güneşe darılmış


			reha yunluel

dolunay
   

mezar taşlarının arasından çırılçıplak bir gölge usulce ayağa kalkar bin yıllık servilerin sessizliğidir sakladığı bir köpek havlar bir baykuş öter bir bekçi düdüğü karanlık, bir ananın sevecenliğiyle kucaklar gölgeyi gece gölgeyi bulur gölge kendini kaybeder dolunay bulutların arkasından bakakalır... reha yunluel akşamüstü    pazarı

fukara bir pazarcının alevler içindeki kör ellerinden satın almıştım bunca acıyı bir tek, yarı fiyatına sattığından ötürü bir akşamüstü pazarında duysalardı bunu eğer birbirlerini kırmaya çalışırlardı herhalde yufka yürekli kınalı parmakları... reha yunluel

sahte    gülüşler    imalâthanesi

sahte gülüşlerin
kalpazanlığını yapıyorduk
izbe bir meyhanenin
karanlık bir odasında
	sizlerin hemen satın aldığı
	büyük paralar vererekten
		ceza kanunları yasaklamıyordu ki!

		sahte gülüşlerin kalpazanlığını belki unutmuşlardı

		ama ne farkederdi ki?!

yasaklanmamış her türlü ahlaksızlığı yapabileceğinizi
siz de biliyorsunuz sanırım

her neyse

su gibi gidiyordu sahte gülüşler

taa ki
sahte gülüşlerin
sahtesi yapılıncaya kadar
mahmutpaşa pazarında

kaç yazardı

sahte gülüşlerin
en iyisini
biz yapsak da
	en ucuzu revaçtaydı

hayır, çok denedik ama
bakışların sahtesini
menekşesi mor gecelerde
bir türlü beceremedik

sormadınız ama aklıma gelmişken söyleyeyim:
şairin teki "tıknaz türkler"den bahsediyordu
güzelim bir şiirde

türklerin tıknazının sahtesini de beceremedik...


        					reha yunluel

kumarbaz

        (d)onsuz bir gecede
		is'siz kambil kâğıtlarıyla
        yağlı bir karanlığa yaşlanmıştı

        güneşin kokusu duyulduğunda
        ayağa kalktı
        çünkü son kozuydu

        kaçmak
        kaçmak
        kaçmak hissiyle doluydu

        tetiğe sarılıverdi başparmağı
        	bir sevgili gibi
       	ve kurşun sol şakağına koştu

        silah boştu
        ama o çoktan ölmüştü

        görünmeyen bir duman kapladı ortalığı
        görünmeyen bir kovan vardı yerde
        kâğıtlar bir kenarda dağınık

        görünmeyen kurşun deliğinden kafasındaki
        gece giriyordu kapkaranlık
        güneş çıkıyordu kıpkırmızı

        ortalıkta dolaşıyordu hafif bir sızı
        işte o an gördü polis hırsızı
        kalabalığın sesi yemeye başladı ıssızı

                                         reha yunluel

ticaret


        tek geçimimdir
        yaz sonrası
        topladığım yaprakların
        paslarını temizleyerekten 
        yaptığım demir ticareti

        paslarını ağaçların
        kuyumculara satarım
        yapraklarını demircilere


				reha yunluel


taht
   

kahpe düşüncelerim arkamdan vuruyorlar beni balçık kaplamış gözbebeklerimi balçık takma dişlerimin altına bulaşmış balçık tırnaklarımın arasında etimle kaynaşmış ben!!! bozacıların padişahı!!! "seni tahttan atmalı" "seni tahttan atmalı" reha yunluel mutluluk

mutluluğu anlat deseler sana "m" harfini bulamazsın bile sözlükte bulsan o kelime unutulmuştur kesin ülkende gelincikler hep boynu büküktür belki de söğütler ağlayan cinstendir hep sessizliğin kırıyor sessizliğimi mariaaaaa anlat bana derdini! reha yunluel otuziki    kısım    tekmili    birden... BOŞBOM BİR SAYFAYA DOLUDOP BİR NOKTA OLSAM SONSUZLUKTA BİR NOKTA SONSUZLUKTA BİR SON VE BİR JENERİK MÜZİĞİ COPPOLA'NIN O PEK ÜNLÜ FİLMİNDEKİNE BENZER DIIIN DIRIRIIINNNDIIIIRIIIIN... VE MARLON VE PACINO 32 KISIM TEKMİLİ BİRDEN reha yunluel

Yırtık Yapraklar

başyaprak
sevişmeler
sevişmeler2
küçük mutluluklar
çığlıklar
çığlıklar2
intiharlar
intiharlar2
vesairevesairevesaireler2
Cebbaroğlu ortak yaprağı
Jacques Prévert yaprağı
Arthur Rimbaud yaprağı
Marie Takwam yaprağı
Richard Brautigan yaprağı
şair grevi
linklerim, linklersin, linkler, linkleriz, linklersiniz, linklerler