şapkasız
adam
kalemden dökülen bir kapkara mürekkepti o bembeyaz kâğıtların üzerinde kıpraşan güneş o kapkara mürekkebin altında yağmur bulutlarından yorgun ve yağmur bulutlarından arınmış güneş yağmura yağmur güneşe sarılmış delik şemsiyesinin altında bir şapkasız adam yağmurlu günde güneşe darılmış reha yunluel dolunay sahte gülüşler imalâthanesi
sahte gülüşlerin kalpazanlığını yapıyorduk izbe bir meyhanenin karanlık bir odasında sizlerin hemen satın aldığı büyük paralar vererekten ceza kanunları yasaklamıyordu ki! sahte gülüşlerin kalpazanlığını belki unutmuşlardı ama ne farkederdi ki?! yasaklanmamış her türlü ahlaksızlığı yapabileceğinizi siz de biliyorsunuz sanırım her neyse su gibi gidiyordu sahte gülüşler taa ki sahte gülüşlerin sahtesi yapılıncaya kadar mahmutpaşa pazarında kaç yazardı sahte gülüşlerin en iyisini biz yapsak da en ucuzu revaçtaydı hayır, çok denedik ama bakışların sahtesini menekşesi mor gecelerde bir türlü beceremedik sormadınız ama aklıma gelmişken söyleyeyim: şairin teki "tıknaz türkler"den bahsediyordu güzelim bir şiirde türklerin tıknazının sahtesini de beceremedik... reha yunluel
|
kumarbaz
(d)onsuz bir gecede is'siz kambil kâğıtlarıyla yağlı bir karanlığa yaşlanmıştı güneşin kokusu duyulduğunda ayağa kalktı çünkü son kozuydu kaçmak kaçmak kaçmak hissiyle doluydu tetiğe sarılıverdi başparmağı bir sevgili gibi ve kurşun sol şakağına koştu silah boştu ama o çoktan ölmüştü görünmeyen bir duman kapladı ortalığı görünmeyen bir kovan vardı yerde kâğıtlar bir kenarda dağınık görünmeyen kurşun deliğinden kafasındaki gece giriyordu kapkaranlık güneş çıkıyordu kıpkırmızı ortalıkta dolaşıyordu hafif bir sızı işte o an gördü polis hırsızı kalabalığın sesi yemeye başladı ıssızı reha yunluel ticaret
tek geçimimdir yaz sonrası topladığım yaprakların paslarını temizleyerekten yaptığım demir ticareti paslarını ağaçların kuyumculara satarım yapraklarını demircilere reha yunluel taht
Yırtık Yapraklar
|